(Valerie Broussard- A Little Wicked)
Oy verip, yorum yapanların ellerinden öpüyorum.
İyi okumalar^^
...
''Bana ne zaman şu şeyi göstermeyi düşünüyorsun?''
''Ne demek istiyorsun?''
Güven ve sevgi, kişi tarafından kolayca kazanılabilecek basit hisler kesinlikle değildi. Ama bazı zamanlar olurdu ya, yeni tanıştığınız bir kişinin yalnızca size karşı konuşma tarzıyla, bakışıyla, ya da kendine özgü duruşu ve aurasıyla ona hemencecik ısınır, ona bir nebzede olsa güveniniz oluşurdu.
Fakat bu kişiyle gün geçtikçe ilişkinizi oturtup, samimi bir hale getirdikten sonra sizi sırtınızdan bıçakladığında, ona olan güveniniz olduğu gibi parçalanır ve bu güveni ona, bir daha asla kolay kolay veremezdiniz.
Peki ya korku?
Korku, yerine göre değişkenlik gösterirdi. Eğer yeni tanıştığınız bir kişi, ilk andan gözünüzün önünde sebepsizce birisini öldürseydi, bu kişi artık katil olur ve ona karşı korku hissetmenizi sağlardı. Sürekli beyninizin içinde, ya beni de öldürürse, sorusu dönüp dururdu. Ama bu olay sonradan sonraya, ilişkinizin sağlamlaşmasının ardından gerçekleşseydi, ona başta güvenmiş olacağınız için hem sizi korkutur, hem de yanında güveninizi kırıp sizi hüsrana uğratırdı.
Sonuç olarak; hepsinin gittiği yol, güven duygusuna çıkıyordu.
Güven, her şeyin en başında geliyordu. Eğer birine güvenmezseniz, onu sevemezdiniz. Eğer birine güvenmiyorsanız, onu sevmiyorsunuzdur ya da ondan korkuyorsunuzdur.
Ben Jeon Jeongguk'a karşı, neden ve nasıl olduğunu bilmeden güven besliyordum. Ondan en başında korkmamıştım. Korkmadığım için de güvenimi az da olsa kazanmış ve peşinde sevgimi de getirmişti. İlerisinde korkar mıydım, bilmiyorum. Şu an korkuyor muydum, kesinlikle hayır. Tüm bunlar ise, benim bu evde, bu mutfakta, şu anda bu masada oturmamı sağlıyordu.
Kendi açımdan hiçbir şüphem ya da endişem yoktu.
Ona güveniyordum. Ondan korkmuyordum. Ona bir arkadaş olarak sevgi besliyordum. İlerisinde ne olacağını bilmiyordum ve şu anda da aramızdaki ilişkinin arkadaşça olmadığını, zıttı da olmadığını fakat, aşk gibi de olmadığını biliyordum. Yine de seviyordum işte. Güvenim bunu beraberinde getiriyordu.
Tek şüphemin olduğu, endişelendiğim ve kafamı kurcalayan nokta ise, yalnızca oydu.
Bana güveniyor mu, bilmiyordum. Benden korkuyor mu, bilmiyordum. Beni seviyor mu, onu da bilmiyordum. Aramızda birbirimizin partneri olacağımız bir yola giriyorduk ve bu yolda, sanki onunla değil de tek başımaymışım gibi hissediyordum.
Onun hakkında bildiklerim sınırlıydı. Bana karşı düşüncelerini zaten bilmiyordum. Ben aslında onunla ilgili hiçbir şey bilmiyordum ve bu durum, beni boğuyordu.
Şimdiyse karşımda oturmuş, daha birkaç saat önce ettiğimiz yeminin hiçbir amacı yokmuş gibi, gözlerime şüpheyle bakıyordu.
Ben ona güvendiğim, ondan korkmadığım için o anlaşmayı kabul etmiştim. Peki ya, o bana böyle şüpheyle bakarken, neden anlaşmayı ilk açan taraf olmuş, kabul edip her şeyimi elimden almıştı?
Sıkıntılı bir nefesi içime çekerken elimdeki çatılı bırakmış, ellerimi birleştirip masaya yerleştirirken gözlerimi gözlerine dikmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ineedyourbody | jikook (Düzenleniyor.)
Fanfiction''Öyledir ki zihin, kandırılmaya en müsait, en oyuncakvari varlıktır. Yönetmesini bilmezsen seni delirtir, yanlış yönetirsen seni öldürür.'' [𝐛𝐝𝐬𝐦]