(My Demons- Starset)
Hatam varsa kusura bakmayın.
Oy verip, yorum yapanların ellerinden öpüyorum.
İyi okumalar^^
...
Jimin'in beni, en yakın arkadaşını yeni tanıştığı bir adamın hayatı adına, bir başına bırakıp gitmesi, özelliklede kendi hayatını tehlikeye atarak bunu yapması, gece uykularımı kaçıran sorunlarıma bir yenisi olarak eklenmişti.
Uzun zamandır birlikteydik. Her düşüşümüz, her kalkışımız birdi bizim. Şimdi ise, beni düştüğüm yerde yüzüstü bırakıyor, arkasına bile dönüp bakmıyordu.
Ona hiçbir zaman tam olarak nefret besleyemezdim, ki bu zamana kadar yapmadım da. Aramızdaki bağ ne olursa olsun o kadar kuvvetliydi ki, kolayca kesip atabileceğim türden bir şey değildi.
Belki fazla abartıyorumdur, diye düşündüm defalarca kez. Ama hayır, abartmıyordum. Kırgındım, öfkeli ve üzgündüm fakat, iki gün sonra bana elinde alkolle gelip Hadi Taehyung, bu gece kafa dağıtalım, dese, onu kolayca kabul edebilirdim. Jimin'e karşı ben buydum işte. Asla benim için bir kardeşten farkı yoktu ve olmayacaktı da.
Kardeşler küserlerdi de, barışırlardı da.
Düşüncelerim arasında çalan zille, oturduğum yerden kalkmış, kapıya ulaşmıştım dalgın ve savsak adımlarımla.
Araladığım dış kapıyla karşımda ki adam, görmeyi en son bekleyeceğim kişi bile değildi.
Gözlerim şaşkınlıkla irileşti. "Ne işin var burada?"
"Konuşabilir miyiz?" Aramızda kısa süreli bir sessizlik oluşurken bıkkın bir nefes verip omzumu kapının pervazına yaslamış, onu baştan aşağıya sorgular gözlerle süzmüştüm.
"Neden her defasında giriş cümlen aynı şekilde şüpheli oluyor?" diye sorduğumda bana göz devirmiş, kapıyı eliyle iterek açıp içeriye girmiş, ardından kapatmıştı. Bunu yaparken ise ben, seri hareketleri sebebiyle geri adım atmak zorunda kalmıştım.
Bu işin sonunda sıska kıçını sağlamca tekmeleyecektim sanırım.
Burnumdan sinirli bir soluk bırakıp az sonra, kıvılcımlarını saçarak karşımdaki adamı yakıp kül edecek seviyede ısınan irislerimle ona baktım. Hareketleri rahat, spontane ve bir o kadar sinir bozucuydu. Benim evime, ben izin vermediğim halde basitçe dalabiliyor, ben ise salak gibi karşı koyamıyordum. Sahiden, neden koyamıyordum?
Ne kadar şikayetlensem de, henüz ikinci görüşüme rağmen buz gibi duvarlarının etrafımdaki hissiyatı, bana güvenin sıcaklığını tattırıyordu. Bunu itiraf etmek zorundayım. Onun soğuk kanlı duruşu bana, etrafımda gelişen olaylara karşı daha objektif ve sakin yaklaşmamı sağlıyor ve bu, ister istemez kendimi güvende, daha doğrusu onun yanında güvende hissetmeme sebep oluyordu.
Ellerini omuz silkerek pantolonunun ceplerine sokmuş, yönünü bana dönerek tek kaşını kaldırıp baştan aşağıya incelemişti. ''Kapı açıkken muhabbet etmeyi pek sevmem. Halihazırda çevremizde hamam böcekleri gezinirken...Yerin kulağı vardır derler, Kim Taehyung.''
Sözleri kaşlarımın çatılmasına, kafamın karışmasına sebebiyet verirken birkaç saniye sessiz kalıp anlam aramıştım. Hamam böcekleri diye bahsettiği, Jeongguk'un peşinde olan ve bir anda bizi tehlikenin göbeğine atan adamlar olsa gerekti. Çevremizde olabilmelerinin ihtimali ve bu ihtimalin içerisine, konuştuklarımızın dinlenebiliyor olabileceği muhtemeli de dahil olunca, haklıydı.
Omuzlarım, bulunduğumuz durumun farkındalığıyla mutsuzca düşerken bunu fark etmiş olmalı ki, boğazını temizleyerek az önceki rahat tavrından sıyrılarak yeniden söze girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ineedyourbody | jikook (Düzenleniyor.)
Fanfiction''Öyledir ki zihin, kandırılmaya en müsait, en oyuncakvari varlıktır. Yönetmesini bilmezsen seni delirtir, yanlış yönetirsen seni öldürür.'' [𝐛𝐝𝐬𝐦]