"Kedinizin durumu gayet iyi Bayan Choi. Aylık kontrolü bu defa unutmamanız beni sevindirdi."
Genç veteriner yavaş hareketlerle önünde duran beyaz kedinin kafasını okşarken kedi de sanki daha fazlasını istiyormuş gibi sırnaşıp duruyordu. Dışarıda hava yağmurlu ve soğuktu fakat kliniğin içi bu tatlı manzaradan ötürü sıcacıktı.
"Artık unutmayacağım," dedi yaşlı kadın kıkırdayarak.
"Bana söylediğin gibi takvimde işaretliyorum. Böylece unutmuyorum."
"Mükemmel, o halde Bongo'yu çantanıza koyalım ve-"
"Sana numarasını verdiğim kızı aradın mı?"
Kediyi taşıma çantasına koyan gri saçlı oğlan bir süre duraksadı. Ardından oldukça nazik bir gülümsemeyle kafasını iki yana salladı.
"İnsanları böyle rahatsız etmenin iyi bir fikir olduğu konusunda şüphelerim var."
"Ömrünün sonuna kadar yalnız mı kalacaksın güzel oğlum? Güzel yüzüne yazık oluyor."
İşte Yoo Kihyun'un hayatı yaşadığı küçük semtte bunlar ve bunlara benzeyen cümleleri duymakla geçiyordu.
Gerçekten çok güzel yüzlü bir çocuktu. Üstüne bir de nazik ve iyi kalpliydi. Civardaki herkes onu tanır, severdi. Annelerin onu çocuklarına örnek olarak göstermesi ve kadın erkek fark etmeksizin herkesin ilgisini çekmesi de vardı tabii.
Bu 'onunla ilgilenen' sınıfa soracak olursanız hepsi onunla olmak istiyordu fakat hiçbirinin gidip sormaya cesareti yoktu. Terslenmeyi beklediklerinden değil, sadece Kihyun'u bu tarz konularda pek istekli görmediklerindendi.
Güzel yüzü ve tavırlarını herkese açmış olan bu adam, sanki kalbini herkesten gizli bir köşede saklıyordu. İnsanlar bakıp iç çeksin diye yaratılmış bir prototip gibiydi.
"Bunu daha sonra tekrar konuşalım Bayan Choi, olur mu? Şimdi kapatmak üzereyiz."
"Tamam, umarım unutmam."
"Umarım... Eğer şemsiyeniz yoksa bizim yedeği verebilirim."
Kadın elindeki şemsiyeyi gösterdiğinde Kihyun onu küçük bir baş hareketiyle onayladı ve içinde kedinin olduğu çantayı ona uzattı.
"Bongo seni ne kadar çok seviyor görüyor musun? Seni çok özleyecek."
"Ben de onu çok özleyeceğim. Dikkatli gidin olur mu?"
"Sen de dikkatli ol, görüşürüz!"
Günün son müşterisine de el sallayıp veda ettikten sonra sıkıntıyla nefes verip lavabonun başına, ellerini yıkamak üzere geçiverdi.
Ilık su ellerinden süzükürken bir yandan da düşünüyordu. Bu küçük klinikte, insanlarla sohbet edip hayvanlarla ilgilenirken çok mutluydu. Üstelik yanında çalışan Ryujin hemşire de çok iyi biriydi ve gayet iyi anlaşıyorlardı.
Ancak bazen... Kalbinden yayılan boşluk hissi öyle yoğunlaşıyordu ki tadını tamamen kaçırıyordu. Yirmilerinin ortasında bir adamdı fakat o zamana kadar kalbini yalnızca tek bir kişiye açmıştı.
O tek kişiye okuduğu son yıldan itibaren iki senesini vermişti. Ve bu iki senenin sonunda elinde hayal kırıklığından başka hiçbir şey kalmamıştı.
O yıpratıcı süreçten kimseye bahsetmedi. Ne zaman biri ona 'Hayatında kimse olmadı mı?' diye sorsa 'Bir adam vardı, gitti' diyordu. Detay vermeyi sevmiyordu.
Çok kıymet verdiği o adamın çok fazla çalışıyor diye kendisini duygusuz ilan ettiğini söyleyemiyordu. Herkes beni sevdiği için sevgisine ihtiyacım olmadığını düşündü, diyemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lick Me, Like Me // changkihyuk
FanfictionGünlerden bir gün kliniğinin önünde bulduğu sahipsiz iki hayvanı evine alan Yoo Kihyun, başına geleceklerden habersizdi. 》Şuraya da formalite icabı bir NSFW uyarısı çizelim, göründüğü kadar yumoş değil. 》Lick Me, Like Me adlı mangadan uyarlamadır.