"Hey... Kihyun, hey!"
Ryujin'in korkutmasıyla kendine gelen Kihyun kafasını hızla iki yana salladı. Oturduğu sandalyede öylece uzaklara dalıp gitmişti. Hemşire bağırmasa saatlerce o şekilde kalabileceğine inanıyordu çünkü kafası bir hayli dağınıktı.
Sabahın ikinci uyanışını çığlıklarla gerçekleştirmiş, tek bir kelime etmeden panikle giyinmişti. Sonrasında alelacele kahvaltısını etmiş ve her zaman yaptığı gibi Min ve Kyun'un mama kaplarına mamalarını koyup evden dışarı fırlamıştı.
Sahi... Artık Min ve Kyun mu demeliydi yoksa Minhyuk ve Changkyun'la mı devam etmeliydi? Kaplarına alışkanlık icabı mamalarını koymuştu ama mama yemek isterler miydi ki? Panikten onlarla konuşmamıştı bile, aç ya da sussuz kalırlar mıydı?
"Bugün çok düşünceli gibisin."
"Öyleyim... Zaten gelen giden de yok, dalıp gitmişim."
"Bir sıkıntın mı var? Anlatmak ister misin?"
"Aslında... Evet var."
Tam ağzını açacakken durup düşündü. Başına gelen şeyler hiç inandırıcı değildi. Alacağı yanıt belliydi.
Psikoloğa görün.
Ama içine atmak da istemiyordu. O yüzden lafı dolandırmaya karar verdi.
"Sevdiğin bir şey... Ya da iki şey... Birden farklı şeylere dönüşse... Farklı şeylere..."
Düşününce onlar farklı şeylere dönüşmüş değillerdi. Minhyuk hala Min'di ve Changkyun da hala Kyun. Yalnızca... İnsan formundaydılar.
Evet, durum çok garipti ama onları öylece kapının önüne koyacak hali yoktu. Kendisi de hali hazırda yalnız yaşıyordu. En azından şimdilik beraber kalmanın bir zararı yoktu.
"Dinliyorum Kihyun, devam edebilirsin."
"Tamam, sorun yok. Bu kadar... Dinlediğin için teşekkürler Ryujin."
Ryujin şaşkın bir ifadeyle ağzında 'önemli değil' diye geveledikten sonra Kihyun birden ayaklandı.
"Bugün sen kapatsan olur mu Ryujin? Zaten yarım saat kaldı, bu saatten sonra da kimsenin geleceğini düşünmüyorum."
"Tamamdır."
"Eğer bir sorun olursa beni ararsın, demek istediğim acil gelen falan-"
"Tamam Kihyun, sen endişe etme. Git haydi. İyi akşamlar."
Ryujin'in kıkırtıları eşliğinde montunu giyip el sallayarak çıktı. Nereye mi gidiyordu? Tabii ki alışveriş yapmaya.
Yaklaşık iki saatlik yorucu bir alışverişin ardından -o kadar çok şey almamıştı fakat oldukça seçici bir insandı- niyahet evine vardığında derin bir iç çekti. Kapıyı açtığında içeriden televizyon sesi geliyordu.
İçeri girip kapıyı çektiğindeyse saniyeler içinde ayak sesleri işitmeye başlamıştı. Gelen Minhyuk'tu.
"Sahip!"
Kendisine doğru koşan genç karşısında ne yapacağını bilemeyen Kihyun hızlı bir hamleyle elindeki poşetleri yere bıraktı. Bu sırada Minhyuk da Kihyun'u aniden içine sokacakmışçasına kucaklamıştı.
Gerçekten çok güzel kokuyordu. Neden bu kadar güzel kokuyordu? Ayrıca bu şekilde kucaklanmak yumuşacık hissettiriyordu...
"Sahip, hoş geldin!"
Gri saçlı daha ne olduğunu anlayamadan kafasını çevirip yüzüne doğru yaklaşan bir yüzle karşılaşınca panikleyip kendini var gücüyle geri çekti. Minhyuk şaşkın şaşkın ona bakarken o saçlarını düzeltip:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lick Me, Like Me // changkihyuk
FanficGünlerden bir gün kliniğinin önünde bulduğu sahipsiz iki hayvanı evine alan Yoo Kihyun, başına geleceklerden habersizdi. 》Şuraya da formalite icabı bir NSFW uyarısı çizelim, göründüğü kadar yumoş değil. 》Lick Me, Like Me adlı mangadan uyarlamadır.