"Unutmayın... Uslu duracaksınız tamam mı?"
Elinde tuttuğu çantadan gelen havlama ve hırıltıyla az da olsa rahatlayan Kihyun, bir yandan da çantasıyla konuşan bir manyak gibi gözükmemek adına çevresini kolaçan ediyordu.
Kafam daha ne kadar karışabilir ki, diye düşündüğü sırada dudaklarına inen öpücükler yüzünden önceki günden beri sersem gibiydi. İşe kaçmış ve sonrasında gelir gelmez odasına kapanmış olması da bir fayda etmemişti. Sonuç olarak gece yine beraber uyumuş, sabah yine beraber kahvaltı etmişlerdi.
Üstüne üstlük tam yine evden kaçacakken Changkyun 'kendini çok özletme' deyince dayanamamış ve ikisini de bir çantaya koyup kliniğe doğru yol almıştı.
"Dengesizlik sözcüğünün sözlükteki karşılığıyım," diye geçirdi içinden.
"Ben bu gidişle kısa sürede kafayı yerim. Hatta çoktan yemiş bile olabilirim."
Nihayet kliniğe vardığında Ryujin'in çoktan oraya varmış olduğunu fark etti. Girişteki masanın arkasında oturmuş gazete okuyordu. Kapının sesini duyunca Kihyun'a baktı ve gülümseyerek ayaklandı.
"Hoş geldin. O kolundaki çanta da ne?"
"Şey... Benim minikleri bugün buraya getirdim. Evde sıkılıyorlar."
"Seni de özlüyorlardır."
"Özlüyorlar... Çok."
Hemşire Kihyun'un ufaklıkları üstüne bırakması için yere büyükçe bir minder koydu. Kihyun da onları üstüne bıraktı ve başlarını okşayıp montunu çıkartmak için askılığın başına gitti.
"Siz ne kadar tatlı şeylersiniz böyle!"
"Ah, Ryu-"
Kafasını çevirip Ryujin'le oynayan Minhyuk ve Changkyun'u görünce duraksadı. Changkyun, Ryujin kendisini sevdikçe hırıldıyordu ve Minhyuk da kafasını sevgi beklercesine genç hemşirenin bacaklarına koymuştu.
Kihyun içinde anlamlandıramadığı bir tatsızlık hissetmeye başladı. Onları böyle oynarken görmek iyi hissettirmeliydi ama bir şekilde kendisini huzursuz etmişti işte.
Her göz kırpışında hayvan bedenlerinin yerine insan hallerini görür gibiydi. Hemşire onlara dokundukça sanki gülümseyip 'sahip, bize bak' diyorlardı.
"Onları kıskanmıyorsun... Kıskanmıyorsun değil mi Kihyun?"
Ryujin sevimli sesler çıkartarak Minhyuk'u kaldırdığında aklına önceki gece beraber yaşadıkları öpüşme anı gelmişti.
"Tanrı aşkına! Onlar şu an hayvan, insan olarak hayal etmekten vazgeç! Canlanıp Ryujin'i de öpecek halleri yok ya! H-hem öyle olsa bile neden kıskanasın?"
"Ryujin!"
Genç veterinerin yüksek çıkan sesi Ryujin'i korkuttu. Bunun üzerine Kihyun daha yumuşak bir sesle:
"Ryujin," dedi.
"Bize şu köşedeki dükkandan iki kahve alır mısın? Ben alacaktım ama barista seni tanıyor ya, o yüzden daha çok sos koyuyor gibi geliyor bana."
"Doğru, aslında haklısın. Senin geçen gün gelirken aldığın biraz tatsızdı. Ben de kendime alacaktım zaten. Her zamankinden?"
"Her zamankinden."
"O halde ben gidiyorum."
"Görüşürüz."
Kihyun çok fazla saçmaladığının farkındaydı ama... Hayatında ne saçma değildi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lick Me, Like Me // changkihyuk
FanfictionGünlerden bir gün kliniğinin önünde bulduğu sahipsiz iki hayvanı evine alan Yoo Kihyun, başına geleceklerden habersizdi. 》Şuraya da formalite icabı bir NSFW uyarısı çizelim, göründüğü kadar yumoş değil. 》Lick Me, Like Me adlı mangadan uyarlamadır.