tek bölümlük hikaye*
"İyi akşamlar çok değerli meslektaşlarım. Bugün burada olduğunuz için minnetlerimi sunmayı bir borç bilirim. Biliyorsunuz ki, Tıp bayramı başlığı altında bugün bizim de bayramımız, bu yüzden burada olmanız bu gün dolayısıyla, çok anlamlı. Öncelikle..."
Kalabalığın içinde takılı kaldığım bir çift göz, son bir haftadır çalıştığım konuşmayı neredeyse mahvediyordu. Neyse ki toparlamak zor olmamıştı ancak yeniden ona baktığımda aslında konuşmamın sabote edildiğini fark ettim. Ah, harika.
Son beş yıldır verdiğim emek sonucunda elde ettiğim kariyerim, iki yüz elli beş kişilik bir psikiyatri topluluğu önünde bu adam yüzünden mahvolmak üzereydi. Boğazımı temizledim. Programın akışını sunup kenara çekildiğimde sırtımın terlediğini hissettim. Neden buradaydı?
Gözlerim yeniden onun siyaha yakın koyu kahverengi gözlerini buldu. Levent Dağlar. Kalbimi elleri arasına alıp okşayan ve kendi adını da hırçın bir şekilde onun üzerine kazıyan adamın adı buydu. Sekiz yıl öncesinde takılı kalan bu adam, sekiz yıl sonra bugün karşımdaydı. Çok isabetli bir gündü doğrusu(!)
Fularımı düzelttim ve günün anlam ve öneminden bahseden genel başkanımıza teşekkür ettim, ardından sözü devraldım. Tıp bayramı ile ilgili birkaç üniversiteli öğrencinin tiyatrosunun sunumunu yapıp kürsüden indim ve hızlı adımlarla kulise ilerledim.
Alnım ter ve fondöten yüzünden yapış yapıştı. Saç diplerim tepemde sıkıca bağladığım topuzum yüzünden feci halde çekiliyordu ve bu yüzden başımda bir sızı vardı. Sakinleşmeye çalıştım. Muhtemelen konferans sonrası yenilen yemekte yakınlarımda olacak ve benimle konuşmak için çabalayacaktı. Ah. Lanet herif. Neden bugündü? Neden başka bir gün değildi?
Aynada yüzümü silip yeniden pudra ve fondöten sürdüm. Sonra abarttığımı düşünüp tüm yüzümü losyonla temizledim. Ceketimi de çıkardığımda daha rahat hissediyordum ama kalbimin gümbürtüsü bir türlü azalmamıştı. Nefesimi üfledim ve bitmek üzere olan piyesi beklemek için perdenin ardına geçtim.
En sonunda program bitti, davetlileri akşam yemeği için yemek salonuna davet ettim. O, herkesle beraber konferans salonundan çıktı ve yemek salonuna ilerledi. Aptal! Baygın ve sert bakan gözler ikide bir beni buluyordu; diken üstündeydim.
Yemek salonuna geçtiğimde birkaç meslektaşımdan tebrik aldım. Son yıllardı yükselmemle ve birkaç tıp öğrencisine bağladığım bursla ilgili ayaküstü sohbet ettik. Güler yüzlü ve sevecen olmaya gayret ediyor ve davetlileri masalara yönlendiriyordum. Bu benim organize ettiğim ilk programdı ve en iyisi olması için elimden geleni yapmaya çalışıyordum.
"Mısra hanım?"
Arkamı döndüğümde gülümseyen ifadem sönerek acılı bir tebessüm halini aldı. Bana seslenen kişi genel başkandı ve yanında o vardı, Levent.
"Ruhi hocam?" Gülümsememi eski haline getirmeyi denedim ancak bu başarısız bir çabadan ileriye gidememişti. Sağ tarafımdan bana bakan bir çift gözün ağırlığı yüzümü delecek kuvvetteydi çünkü.
Ruhi bey babacan tavrıyla elimi sıktı ve omzuma şefkatle dokundu. "Program çok güzeldi, öğrencileri işe katman farklı bir tat oluşturmuş. Ortam da fena değil."
"Teşekkür ederim efendim, çok daha iyilerini yaptığımız günler olur umarım."
Tutmaya devam ettiği elimin üzerine destekler nitelikle yavaşça iki kez vurup soluna baktı, yani Levent'e. "Seni biriyle tanıştıracaktım. Bu Levent bey, kendisi geçen sene Fransa'dan ülkeye döndü. Çalışmalarına bizim üniversitede devam ediyor, aynı zamanda akademisyenlik yapıyor. Çalışma alanlarınız aynı, belki birbirinize katkınız olur diye düşündüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
geçmişe saplanan adam
Cerita Pendektek bölümlük hikaye* Geçmiş, üzerime yığılan bir çığdı ve geçmişimden bana kalan en acı dolu şey, bu adamdı. İncinmiştim. xxx İthaf: T. xxx 210320