Bölüm 17-18

2.1K 308 44
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...


Araba çiftliğin devasa kapısından dışarı çıktı ve şehre inen minik patikayı takip etti. İki yanı ağaçlarla çevrili güzel ve romantik bir yoldu. İki gençte son derece sessizlerdi. Genç kadının yüzünde ciddi bir ifade vardı. Erkek ise dalgın bir şekilde pencereden dışarı bakıyordu.

İki gündür birbirleriyle konuşmamışlardı. Bir nedenden ötürü kadın ondan uzak durmaya başlamıştı. Son iki gündür bir tuhaflık vardı. Onun etrafında tedirgindi ve sessizleşiyordu. Çalışırken uzun süre dalıyor ve hiçbir şeye cevap vermiyordu.

Geçen gün onun mahzende ağladığını duymuştu. Okuyamadığı için çalışamıyordu ve bu onu çok zorluyordu. Daha ne gibi değişiklikler olduğundan emin değildi ancak Jian'a olan bakış açısının değiştiği belliydi. Bir şekilde onun ne olduğunu anlamaya başlamıştı.

Odasına gizlice girip bilgisayarını kurcalamıştı. Hükümsüz ve tilki kelimelerini arattığını biliyordu. Tek kuyruğu onunla arasında nasıl bir bağa sebep olduysa Brithany bir şekilde artık onun tanıdığını sandığı erkek olmadığını bildiğini biliyordu.

Kendisi de artık onun yanında neşeli ve nazik genci oynamaktan vazgeçmişti. Dalgın bir şekilde parmaklarını çenesinde gezdirdi. "Beni merkezde bir yerlere bırakabilirsin" dedi en sonunda.

"Buna gerek yok. Sana bir söz verdim"

Kulağa ondan gelemeyecek kadar sert geliyordu sesi. Jian elinde olmadan güldü. "Aptal olma" dedi neşeli bir şekilde. "Yanımda olmak istemediğini biliyorum" Daha fazla neden bu oynayacaklardı ki? En azından artık kendisi gibi davranabilirim.

Araba acı bir fren sesiyle yolun ortasında durdu ve Brithany öfkeyle ona bakmadan dışarı çıktı. Kapıyı arkasından sertçe çarparak kapattı. Jian onun arkasından yavaşça çıktı. Kalçasını arabanın kaputuna yasladı ve kollarını göğsünde birleştirdi.

"Seni gördüm" diye bağırdı kadın en sonunda. "Adrian Sullivan geldiğinde gördüm. Olaf'a evleneceğimi söylediğimde gördüm. Beni o gece öldürmeye çalıştı ve sen beni kurtardın" dedi. Ellerini saçlarının içinden geçirdi. "Başka şeyler de gördüm" dedi. "Bir kadının ruhunu çaldığını gördüm. Julia Sullivan'ı öldürdüğünü ve Olaf'ı tehdit ettiğini de" kocaman mavi gözleri ona dikildi. "Ölümden hoşlandığını biliyorum. O zaman neden beni kurtardın? Bu çiftlikte alabileceğin her şey Leland Sullivan'a ait ben bir hiçim."

Demek ki anılarını görebiliyordu. Sadece yeni yaşananları değil eskilerini de görebiliyordu. Ah, bir kuyruk... Sadece bir kuyruk ve olanlara bakın. Başını yana eğdi ve gülümsedi. "Sevgilin öyle düşünmüyor" dedi neşeli bir şekilde. Herhalde henüz onları görmemişti. "Sen, Leland için çok değerli olmasın aksi halde sana vasiyetinde yer vermezdi"

"Ne?"

Erkek başını arkaya atıp neşesiz bir kahkaha patlattı. Bu kadın gerçekten çok saftı. Kendisi ile ilgili anılarını görmese onun iyi bir adam olduğuna inanmaya devam edecekti.

Brithany onun gülümsemesine inanamıyordu. Çok eğleniyor gibi görünüyordu. Gerçekten de saçmalıktı. Anılarında gördüğü adamla kendisini kurtaran adam arasında bağlantı kurmakta zorlanıyordu.

"Sende bana ait çok özel bir şey var" dedi genç adam sakince. Birden bire ciddileşmişti. "Onu senden almak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bu yüzden ölmene izin vermem"

DÖNÜŞÜM SERİSİ 3. KİTAP- HÜKÜMSÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin