"Olan şeyleri değiştiremezsin. Olanlar her zaman kalır. Olanlar her zaman vardır. Geçmişte ya da gelecekte. Bu yaşanılmalıydı ve yaşandı. Bunu inkar etmeyi kes artık."
°•°•°•°•Vmin•°•°•°•°
~오렌지~
Tereddüt etmeden kızaran gözlerini bana çevirdi. Yağmurun yanındaki hafif esintinin etkisiyle adeta titreşim moduna geçmiş bir telefon gibi titriyordu. Birkaç saniye yüzümü inceledi. Daha sonra ayağa kalkarak gitmeye çalışacakken tekrar banka düştüğüne şahit olmuştum.Biz.. aynıydık değil mi?
Düşüncelerimle bedenime büyük bir titreme yayılırken hızlıca silkelenmiş ve soğuktan bembeyaz kesilen bedenin bileğini kavramıştım.
Tanrım.. Bileği çok inceydi.
Gözlerini bileğine dolanan esmer elime çevirerek birkaç salise durgunca baktı. Açıklama yapmam gerekti sanırım..
"Bu şekilde durmaya devam edersen bu senin için çöküş olur pirinç prens"
Dediklerimden sonra onu çekiştirerek banktan kaldırmayı denemiştim.
Ama olmadı..
Nasıl bir hale geldiyse, titreyen bacakları bu yağmurda çok rahat seçiliyordu. Onu çekmemin etkisiyle sendeleyerek ayağa kalkmış ve bedenime çarparak yeniden banka oturmuştu. Burada ayırt edebildiğim iki şey vardı.
Gözlerindeki endişe ve yorgun olduğunu belli eden bedeni.
Derin bir nefes vererek gülümsedim. Bileğine minik bir öpücük kondurduktan sonra bırakarak tereddütsüz arkamı döndüm ve önünde eğildim.
"Kuru bir yere gidene kadar.. Yardım etmeme izin ver"
Yaptığım açıklama ile omuzlarımın üstünde hissettiğim baskı beni gülümsetirken, boynumda birleşen ellerin soğukluğuyla titredim.
Tamamen sırtımda yerini alan beden, tereddütle tutunmaya çalışırken ayağa kalktım. Kemikli ellerimle bacaklarını kavrayarak belime doladıktan sonra, bir elimle ıslanmaması için şemsiyeyi tutarak yürümeye başladım.
Boynuma çarpan sıcak nefesi ve omzumda yerini alan başıyla..
Lanet girsin, beni çok pis etkiliyordu.
Birkaç sokak sonrasında dudaklarımı dişleyerek yürümeye devam etmiştim.
"Evin yakınsa.. Evine götürebilirim?"
Soru maabında sorduğum soruyu sessizlik karşılarken, hafifçe başımı çevirmiş ve kapalı gözlerini az çok seçerek uyuduğunu anlamıştım. Dudakları hafifçe görüş alanıma girerken bu durum beni içten içe mutlu etmişti. Aklımdaki gibi, kendi evime ilerlemeye başlamıştım.
Yağmurun hızı artarken adımlarımı orantılı olarak hızlandırarak görünen nostaljik kafemizin arkasına yürüdüm. Kafenin arka kapısına yaklaşarak uzun parmaklarımla kapı kolunu kavramış ve dudaklarımı nemlendirerek kapıyı aralamıştım. Küçük adımlarla merdivenlere ilerleyerek eve girmiştim.
Holde yürürken bacaklarıma dolanan küçük bedeni hafifçe itmiş ve gülümsemiştim.
"Junghyun, sen yeontan ile oynasana. Benim biraz işim var."
Küçük beden beni onaylayarak hızlıca salona adımlamıştı.
Dikkatlice odama ilerlerken, büyükannemin kaçamak bakışların attığını fark etmiştim.
"Hea, Taehyung'a bak bir."
Büyükanneme gülümseyerek odama girmiş ve yatağıma ilerleyerek peşimden gelen Hea'ya dönmüştüm.
"Sadece dikkatlice yatağa yatırmama yardım et"
Başıyla onaylayarak arkama geçti ve pirinç keki çocuğu sırtımdan çekerek yatağa yatırmaya çalıştı. Aceleyle dönerek uyuyan bedeni kucağıma almış ve yatağa oturtmuştum. Hea, ne yapacağımı anlayarak sarının sırtından iterek destek olurken, dolabıma yaklaşarak bir kaç parça kıyafet çıkarmıştım.
Yatağa oturarak tereddütle tişörtünün eteklerini kavramış ve dikkatlice bedeninden sıyırarak atlet giyinmemesine göz devirmiştim. Ten rengine bakarak bile mest olabilirdim sanırım..
Elimdeki siyah atleti ıslak saçlarına değdirmeden başından geçirerek giydirdikten sonra, her saniye bakma isteğimi arttıran beyaz teni kazağımla kapamıştım. Hea'nın sırıtarak bakan yüzüne, gözlerimi kısarak baktığımda omuz silkerek yataktan kalkmıştı.
"Hiç bana gözlerini kısma Taehyung, gerisi sende"
Dediklerine göz devirirken neden bunu vurguladığını merak etmiştim. Başımı olumsuz anlamda sallayarak kuru eşofmanımsı pijamamı elime aldığımda, gözlerim ıslak pantolonuna kayarken Hea'nın ne demek istediğini anlamıştım.
Bu kısmı hesab etmediğimi fark etmiş ve dudaklarımı dişleyerek masumca uyuyan çocuğa dönmüştüm.
Fark ettimde..
Dudakları çok öpülesiydi.
Buradan bakınca, pamuk şeker aromalı topitop gibiydi."Büyükanne! Taehyung'a yardım eder misin? Ben tezgaha bakarım"
Hea, odadan adeta koşarak çıkarken büyükannem odaya girmiş ve endişeyle bana bakmıştı.
"Şey diyecektim.. Ben.. Hah! Büyükanne, sıcak bir şeyler hazırlayabilir misin?"
Gülümsemiş ve başımı hafif yana eğerek gözlerine bakmıştım. Büyükannem gülümseyerek beni onaylamış ve odadan çıkmıştı. Bense derin bir nefes vererek tişörtü yukarı sıyırmıştım. Kemikli ellerim pantolonun beline uzanırken, uzun parmaklarım ıslak pantolonun bel kısmını kavrayarak yavaşça aşağı çekmeye başlamıştı. Gözlerimi yumarak pantolonu dizlerine kadar indirmiş ve paçalarından tutarak bedeninden sıyırmıştım. Her saniye gözlerim bakmak için ısrarla bacaklarına dönmeye çalışırken, dayanamadan saniyelik de olsa bakmıştım. İstekle dudaklarımı dişlerken, gözlerimi yumdum ve yutkundum.
Lanet girsin.
Bacakları çok güzeldi..
Sanırım,
Pirinç kekinin tenine ve bacaklarına fetişim varmış...-Kim Taehyung
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASIMPATI-Vmin-
Fiksi PenggemarBu hikaye; Değerli birilerine ithafen yazılmaktadır. Sizin için ^^ Ve o gün, tenindeki mor lekelerle aynı olduğumuzu anladım..