Okulun kapısının önüne geldiğimizde haklı olduğumu anlamıştım. Etrafta hiç onlardan gözükmüyordu. İçeri girmeye karar verdik. Okulun iç kapısını da geçince bir ses duyduk. Birisi kapıya vuruyordu. Bir sınıfın kapısına. Yukarı çıktık. Sesi yapanın onlardan biri olduğunu görünce gövdesini ikiye ayırdık. Ama neden bu kapıya vuruyordu sorusu da aklımdan çıkmadı. Kapıyı yavaşça ve sessizce açtığımda, bir kız(bizim yaşlarımızda), bir de erkek vardı. Sanırım erkek, kızın kardeşiydi. Kardeşi ısırılmış, ablası da onun başında bekliyordu. Dönüşmek üzereydi o çocuk. Kızı görünce Roni'nin tavırları hiç olmadığı kadar değişti. Sanırım ondan hoşlanmıştı. Kızı kardeşi konusunda uyardık fakat; "Biliyorum, dönüşene kadar benim kardeşim nasıl olsa. Öyle değil mi?" dedi. "Haklısın. Ama dönüştükten sonra onu öyle görmek ister misin? Sen de onun gibi olabilirsin, seni de ısırabilir ne de olsa dönüştükten sonra artık senin kardeşin olmayacak." dedim ve kızı kaldırmak için elimi uzattım. Tam o sırada Roni elimi çekti ve kendi elini uzattı. Anlamıştım o kızdan bir şeyler hissettiğini. Çok garip davranıyordu. Neyse ki kızı alıp onun da dönüşmesine göz yummadık. Zaten kız ısırılmamıştı. Adını sorduğumuzda bize kısık bir sesle; "Hermia benim adım." dedi. Roni de kendi kendine; "Hermia, ha?" dedi. Hermia isimlerimizi sorduğunda ben öne çıkıp; "Ben Shima. Bana bu grubun lideri diye hitap ederler. Kılıç ustasıyım. Arkamda gördüğün kız, Kai. O da bir yay uzmanı. Yanımda gördüğün kişi ise grubumuzun en zekisi diyebileceğimiz birisi. Daphne. Benim sevgilim. Diğer yanımdaki kişi işe Roni. Kendisi dövüş sanatlarında çok usta birisi." dedim. Hiçbirimizle tokalaşmadı ama, Roni'nin yanına gidip; "Beni kurtardığınız için teşekkürler." dedi ve elini Roni'ye uzattı. Aralarında bir şey yaşanacağı şimdiden belliydi zaten. El sıkıştılar ve oradan ayrılmadan önce bir yerde oturup yemek molası verdik. Ve tabii ki Hermia'yı tanımak için de. Oturduğumuzda biz hiçbir şey demeden kendisi başladı. "Ne soracağınız biliyorum. Siz sormadan ben anlatayım. Babam bir öğretmendi. Annem ise babamı aldattığı için ayrıldılar. Uzun zamandır görmüyoruz. En son hatırladığım işi, bir avukattı. Buraya sığınana kadar birçok badire atlattık. Bunlardan en kötüsü ise, tecavüze uğramış olmam. Bu durumu söylemekten çok utanıyorum ama söylemek zorundayım. Yolda bir sürü yetişkin insan, beni taciz etti. Karşı çıkarsak bizi öldüreceklerini söyledikleri için bir şey de yapamadım. Kardeşimin önünde böyle kötü bir şey yaşamak beni çok utandırdı." dedi. Roni hemen atladı; "Sorun değil, artık bizimlesin. Bizimle iken sana kimse dokunamaz. Ben seni koruyacağım. Sonuna kadar." dedi. Uzun bir süre birbirleriyle bakıştılar. Ardından Kai araya girdi. "Sıkıldım ama, herkes kendine göre birini buluyor. Peki ya ben? Ben neden burada sap kaldım?" diyince Hermia'nın yanakları kızardı. Utandı sanırım. Ardından kimseden ses çıkmayınca. "Şimdilik her şeyi bir kenara bırakın. Burada daha fazla kalamayız. Bizim gibi düşünen insanlar da var. Onlar da buraya gelecektir. Burada kalmak bizim için zarar." dedim. Buradan çıkmak için arabamızın yanına gidip hepimiz bindik. Hermia'ya ne tür silah kullanabilirsin diye sorduğumda bana "Yakın dövüş silahı kullanabilirim, senin gibi." dedi. "Oturduğun yerin altında bir levye var. Onu kullan şimdilik." dedim ben de. Yolda ilerlerken bir adam bizi durdurdu. Isırılmıştı. Bizden kendisini kurtarmasını isteyeceğini düşündüğüm için camı açmadım fakat camı açmam için ısrar edince açtım. Hiçbir şey demeden elime bir telsiz verip gitti. Ne olduğunu anlayamadım ama bana verdiği telsizi Daphne'ye verdim ve çalışıyor mu diye kontrol ettirdim. Çalışıyordu. Telsizi kullanmaya çalışınca bir ses duyduk. "Same blv. numara 29'da sıkışıp kaldım. Eğer bunu duyan biri varsa, lütfen gelin. Burada öleceğim. Etrafım hep onlarla dolu. Korkuyorum. Lütfen gelin." dedi birisi. Bunu duyduğum gibi direksiyonu ani bir hareketle çevirdim. Herkes korktu. "Derhal oraya gidiyoruz, artık bizim gözetimimizde kimsenin ölmesine izin yok!" dedim. Ardından Daphne arka koltuktaki Hermia'ya dönüp "Liderimiz böyle birisi işte. Umarım iyi anlaşırız." dedi gülerek. Hermia da kısık bir gülüş attı. Son hızla arabayı bize söylediği adrese sürmeye başladım. O sırada kaç tane onlardan ezdim bilmiyorum ama umrumda değildi. Bize seslenen kişi kim ise, onun ölmesini istemiyordum. Neredeyse varmak üzereydik ama varmadan bile onlardan tonlarca olduğu görülüyordu. Doğru söylemişti. Her tarafta onlardan vardı. Evin yakınlarında bir yerde arabayı bırakıp hepimiz ekipmanlarımızla arabadan indik. Üstlerine doğru yürümeye başladık. Bizi gördüklerinde hepsi bize doğru geldi. Kılıcımı kınından çıkardım, büyük bir şehvetle sallamaya başladım. Artık bu iş bana çok eğlenceli geliyordu. Onları kesme işi. Çünkü bu kılıcı kullanmayı öğrendiğimden beri hiç gerçek amacıyla kullanmamıştım. Çok sakin ama güçlü bir şekilde sallıyordum kılıcımı. O sırada bize söylenen evin kapısı açıldı ve bize; "Onlardan daha fazlası var. İçeri koşun lütfen!" diye bağırdı. Herkese önden gitmelerini söyledim. Bizimkiler içeri girince; "Kapıyı kapatın. Ben hemen geliyorum." dedim. Daphne bana bağırsa da Roni kapıyı dediğim gibi kapattı. Bu işten zevk aldığım için kendimi tutamıyordum. Dışarıda kalmayı da bu yüzden istemiştim. Anın tadını kılıcımla tatmak istedim. Her birini kestikçe zevke geliyordum. Kendimi bu işe çok kaptırdığım için hiçbir şeyin bana engel olmasına izin vermiyordum. En sonunda evin camından bir ses duydum; "Shima çabuk içeri gel. LÜTFEN!" diye bağırdı Daphne. O an Daphne'nin dediklerine odaklandığım için onlardan birinin kemiği bacak derimi kesti. Çok kanadığı için mecbur içeri girmek zorunda kaldım. Girdiğim gibi bir tokat yedim. Daphne bana bakıp; "Senin bu davranışlarından bıktım. Kendini yaralamayı, öldürtmeyi bu kadar çok mu istiyorsun? Eğer istiyorsan ben seni öld..." devam etmesin diye dudağına yapıştım. Kendimi geri çektiğimde ise; "Biliyorum çok pervasızca davranıyorum. Kendimi tutamadım özür dilerim." dedim. İçeri girip herkesin olduğu odaya geçtim. Bir sigara yakıp küllüğe koydum. "Evet, şimdi duyalım bakalım, adını ve hikayeni." dedim bizi çağıran o adama. "Adım Ken. Hikayemde anlatabileceğim kadar garip bir şey yok. Annem ile babam gözümün önünde öldüler. Hepsi bu." dedi. Sonrasında Kai beni konuşmak için farklı bir odaya çağırdı. "Bu çocuk bizim okulumuzdandı. Bizim bir üst sınıfımız. Ve benim sevdiğim kişi. Ona lütfen düzgün davranalım. Bana karşı kötü davranmasını istemiyorum." dedi Kai. "Tamam, sen nasıl istersen öyle olsun." dedim. İçeri gidip; "Memnun oldum, ben Shima. Bu grubun lideriyim. Yakın dövüş silahlarıyla ilgileniyorum. Zaten kılıcımdan da anlamış olmalısın. Yanımdaki kişi Kai. Bir yay uzmanı. Senin yanında oturan manyak tipli ise Roni. Dövüş sanatlarında usta birisi. Ve şurada oturan kişi de grubun beyni, Daphne. Benim sevgilim. Veeee, grubumuza yeni katılan birisi. Hermia. Onu da az önce kurtardık. O da benim gibi yakın dövüş silahı kullanıyor. Memnun olduk." dedim. "Peki sen ne tarz silah kullanabiliyorsun?" diye sorduğumda bana bir AK tarzı silah gösterdi. "Bunu kullanabiliyorum, bunca zaman bunun sayesinde hayatta kaldım. Ona çok borçluyum." dedi. "O zaman senin bir silaha ihtiyacın yok, böyle iyisin." dedim ve orada biraz sohbet ettik. Herkesin kanı birbirine ısındı. Ama en önemlisi ise, Hermia Roni'ye, Ken ise Kai'ye yakın davranıyorlardı. Birbirlerini sevdikleri çok belliydi. Daphne ile beraber oturup izlerken gülüşüyor ve bakışıyorduk. "Aşk ne güzel şey, değil mi?" dedim Daphne'ye. Başıyla beni onayladı. Bu evden de ayrılmamızın zamanı yavaş yavaş geliyordu...