Bölüm 13

2.5K 201 59
                                    

Yazım yanlışı olduysa özür dilerim.

Keyifli okumalar :)

   
2 gün sonra

Zaman ne değişik bir kavramdı ama.

Çabuk geçmesini istediğin zaman saniyeler ağır ağır geçerken, hiç geçmesini istemediğin zaman da su gibi akıp geçiyordu. Hiçbir zaman istediğimiz olmuyordu. Buna en küçük örnek de buydu işte.

Benim de istediğim olmuyordu. Ben böyle bir dönüşüm beklememiştim. Herkesin bana korkuyla bakacağı, benden kaçacakları bir son... bunu ben istememiştim.

Ben sadece saygı görmek istemiştim. 'Vay be! Bizim Taehyung'a da bir bakın! Nasıl heybetli!' denmesini istemiştim. Benimle gurur duyulsun ama dönüştüğümden beri hep bir sorunla uğraştım. Hiç rahat bir nefes alamadım. Dönüşmek ayrı bir dertti, dönüşmemek ayrı bir dert.

Sürüye tam kendimi alıştırmışken bir de bu çıkmıştı karşıma ve ben buna hiçbir çözüm bulamıyordum. Soo Young geldiğinden beri arıyorduk, üçüncü gündü bugün ama yoktu.

Dört günümüz kalmıştı.

Bir yolunu bulmam gerekiyordu. Bir kanıt bulamasak bile benim kendimi aklayacağım bir yol bulmam gerekiyordu.

"Tae, ne zaman kalkacaksın oğlum?" dedi annem aşağıdan bağırarak. "Kalkıyorum anne!" dedim ben de cevap olarak.

Boş boş biraz daha bakındım etrafa. Bugün Irene ve Soo Young ile takılacaktım, bu yüzden kalkmam gerekiyordu. Yataktan kalkıp dolabımın önüne geçtim ve kıyafetlerime bakmaya başladım.

Yarım kollu bir tişörtü giyinip altıma da rastgele bir siyah bir pantalon giyindim. Tişörtü pantolonunum içine soktum. Fazla siyah olduğumu görünce mavi, çok değil ama azıcık parlayan bir gömlek giyindim. Düğmelerini iliklemeyip serbest bıraktıktan sonra aynanın karşısına geçtim.

Saçlarımı kendi haline bırakmaya karar verdim, hatta elimle biraz daha dağıttım. Doğal hali dalgalaydı ve ben bu halini çok beğeniyordum.

Eğer şu toplantıdan sağ çıkarsam saçlarımı kırmızıya boyatmaya karar vermiştim. Kulağıma küpelerimi takıp kaş piercingimin de rengini siyah yaptıktan sonra telefonumu ve cüzdanımı alıp aşağı indim.

"Anne! Ben çıkıyorum!" dedim ayakkabılarımı giyinirken. Annem mutfaktan geldi ve "Bir şey yemeyecek misin oğlum?" dedi.

Kafamı iki yana sallayıp "Yok anne, orada yerim." diyip onu alnından öptüm ve geri çekilip kapıyı açtım. "Görüşürüz." dedikten sonra ben de gülerek "Görüşürüz." dedim.

~~~~

"İnanamıyorum hala delta olduğuna." dedi Soo Young yürürken. Onlarla buluşmuş, bir şeyler yemiş ve şimdi de parka gidiyorduk.

"İnanmalısın."

"Bir şey bulabildiniz mi Taehyung?" dedi Irene.

Onunla 2 gün de baya iyi anlaşmıştık. Çok tatlı ve şakacı bir kızdı. Soo Young ile Paris'te, okulda tanışmışlardı ve dost anlamında ruh eşiydiler.

"Maalesef bulamadık, Irene ama arıyoruz." dedim ciddiyetle.

"Eminim ki bulacağız Taetae, sıkma canını." dedi Soo Young elini omuzuma koyup sıkarken. Ona bakıp gülümsedim ve o da elini indirdi.

Parka geldiğimizde direkt basket sahasına doğru gittik. Basket oynamaz, daha çok kurtların ve vampirlerin oynayışlarını izlerdik.

"Neden buraya geldik?" dedi Irene merakla. Soo Young bana güldükten sonra ona döndü. "Küçüklükten beri buraya geliriz. Hem..." dedi ve ona doğru yürüyüp kolunu omuzuna atıp kulağına yaklaşarak "yakışıklı erkek dolu." dediğin de güldük.

Different(TaeKook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin