"Ormanda bir gezi" 8

6.4K 455 48
                                    



Kiraladığı bisiklet ile yanına gelmişti ve ona  tatlı bir eda ile bakmıştı. Sanki bir ufak korktuğunu hissetmişti, ama haklıydı nede olsa o çok fazla dışarıda vakit geçirmiş bir insan değildi. Ona yaklaşıp "Hazır mısın?" Diye sordu, yine çocuksu bir şekilde "evet" dedi.
Bisiklete binmişti ve Samet de  yandan tutuyordu. Ona yapması gerekenleri anlatmıştı ve o onu tutarken oda bisikleti sürmeye çalışıyordu.
Kafaları değmemiş olsaydı belki o zaman dikkatini toplamış olurdu, ama aklı fikri birbirine dokunan kafalarında ve ellerindeydi. Kalbinin hızlanması dikkatini dağıtıyordu.
Ve ona bu kadar yakınken onu öpesi geliyordu. Keşke dikkatini topalayabilseydi, o zaman onun yüzünden düşmezdi.
Samet'in dikkatsizliği yüzünden yere düşmüş ve elleri yaralanmıştı. Düşerken ellerini kalkan olarak kullandığı için hasar gören elleri olmuştu. Çizilmiş, kanamış ve kesilmişti.
Hemen ona yaklaşıp ellerini elleri arasına aldı. Bu bile tarif edilemez duygular yaşatıyordu ona.
"İ-iyi misin? Özür dilerim."
Titrediğini görüyor muydu? Anlıyor muydu?
"İyiyim iyiyim, sadece düştüm."
Kendisi yüzünden olduğunu çok açık ve net biliyordu.
"Ama benim yüzümden oldu."
"Hayır cidden önemi yok, sadece kanıyor."
Samet dudaklarının içini ısırırken o ayağa kalkmıştı. Samet'in hala tedirginliği üzerindeyken Barış korkulu bir sesle "Samet." Dedi.
Ne olduğunu anlayamayan Samet ayağa kalkıp onunla gözlerini birleştirdi.
"Samet biz neredeyiz?"
Samet etrafına baktığında bi siktir çekti. Burası neresiydi? Bisikleti sürerken ne kadar ilerlemişlerdi de böyle bilmedikleri bir yerdeydiler.
"Sanırım kaybolduk."
İkiside kendilerine saydırmak ile meşguldü, nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirledi. Barış ise bir an korkuya kapılmıştı, ya yolu hiç bulamayıp akşama kadar burada kalırlarsa.
Her zaman panik yaptığında olduğu gibi titremeye başladı. Ellerini saçlarının arasına geçiriyor ve yine ölümü düşünüyordu. Ya kalbi artık onu bırakmak isterse. Ya artık durmak isterse? Ya geceye kadar burada kalırlarsa? Ya ölürse? Ya üşürse? Ya ölürse?
Ölürsem diye düşünüyordu.
Üşürsem.
Ya ölürsem...
O yine paniğe kapılmışken Samet ona sesleniyordu. Ama o kendisini duymuyordu bile, sanki başka alemdeydi. Panik aleminde...
"Barış?"
Bir kaç kez daha seslendi ona, ama yine yanıt alamamıştı. Barış panikle istemsizce yere oturdu, karşısında kendisine bakan Samet'in yüzünü elleri arasına aldı. Neden böyle bir şey yapıyordu, bilmiyordu. Gerçi kendinde bile değildi ya.
"Samet çıkar beni buradan. Sıcak bir yere götür. Ya akşam olursa, ya hava soğursa, ya akşama kadar yolu bulamazsak. Samet yalvarırım çıkar beni bu ormandan. Ya ölürsem, ya ölürsem."
Samet onunla beraber yere çökmüştü, başta yüzünü elleri arasına almasının heyecanını yaşıyor olsa da şimdi onu sakinleştirmek için odağını buna verdi.
"Şhhht sakin ol, çıkacağız buradan. Daha akşama çok var bir kere, merak etme akşama kadar yüz kere çıkarız."
"Cidden mi?"
"Cidden."
Barış'ın nefes alış verişleri normale dönüyor ve sakinleşmeye başlamıştı. Bu hastalık ona panik atağıda beraberinde getirmişti. Hep bir korku içinde olmuştu, ya hava soğursa ve ölürsem diye düşünmekten kendisini alamıyor ve panik yapıyordu.
Ama şimdi sakinleşmişti ve ellerini onun yüzünde olduğunu gördüğünde utandı. Ellerini hemen çekmesi ile yaralanan elinin bıraktığı kan Samet'in yanağına bulaşmış olduğunu gördü.
"Şey özür dilerim."
Montunun ucuyla yüzündenki kanı silmeye çalıştı, o işine odaklanmış bir şekilde iken Samet eriyip gidiyordu.
Onu öpmemek için kendisini öylesine tutuyordu ki, biri görse neden bu kadar kaskatı kesilmişsin diye sorardı. Gözlerini kapatmayı yüzünü görmemeye çalıştı, yoksa bu mükemmellik karşısında ondan bir öpücük çalabilirdi. Barış işini bitirdiğinde ayağa kalktı, Samet de onunla beraber kalkmıştı. Kalbine bu kadar hızlı atmaması için emirde bulunsada asla onu dinlemiyordu. O kadar çok istedi ki, saçlarını okşamak, burnuna küçük bir öpücük bırakmak, üşüdüğünde mosmor olan dudaklarını öpücük yağmuruna tutmak, ve yaralı ellerini nazikçe sarmak ve öpücükler bırakmak.
Önüne düşen saçlarını arkaya itmek ve alnına bir öpücük koymak, bunları öylesine çok yapmak istiyordu ki kelimeler dahi anlatmaya yetmezdi. Ama hiçbirini yapamadı, hiçbirini yapamazdı. Onun sadece ve sadece oda arkadaşıydı, sadece ona hastalığından yardımcı olan biri.
İlacını ona uzatmak gibi, ona anlamsız gelen bir sarılma gibi...
Bu zoruna gitti Samet'in, eğer başka biri ile oda arkadaş olsaydı bu sefer ısıtan kollar onlar mı olacaktı?
Barış'ın belirlemiş olduğu bir istikamete doğru yürürken bunu düşünüyor ve içten içe hayal kırılığı yaşıyordu. Şimdi böylesine aşkla baktığı bir kişi için hiçti belkide...
Belki bu tatil bittiğinde asla görüşemeyeceklerdi, Barış dikkatini yola vermişken yanındaki kendisini düşüncelerine esir yapıyor ve acı çekiyordu.
Ne ara böyle bir düşünce aklına gelmişte, böylesine düşünmeye başlamıştı o bile bilmiyordu. Ne ara?
"Barış?"
"Hı?"
"Hayatta en çok neyi yapamamaktan korkuyorsun?"
Artık onun ansızın sorduğu soruları garip karşılamıyordu, bu yüzden biraz düşündü ve cevapladı.
"Aşık olmadan ölmek istemem. Peki ya sen?"
"Aşık olduğum kişiden bir öpücük bile alamadan ölmek istemem."
Bu Barış'ın anlamadığı bir şekilde kalbinin kasılmasına sebep olmuştu. Neden sevdiğinin oluşu onun böyle hafiften üzülmesine sebep olmuştu ki?
Ama en büyük detayı bilmiyordu gerçi, sevdiği kişi kendisiydi.
"Anladım, inşaAllah kavuşursunuz."
"Amin, amin."
Barış bakışlarını başka yönde tutmaya karar verdi. Nedenini bilmediği bir duygu ile ona sinirlenmişti. Sevdiği kişiden bahsetmesine sinirlenmişti, anlamını bilmediği buna bir isim koymadığı halde.
"Sanırım burayı hatırlıyorum, buradan geldik galiba."
Samet ona güvenerek gittiği yolda peşine takıldı. Ama yollar ona pek tanıdık gelmiyordu, gerçi o yola bakmamıştı ki.
Bir süre daha yürümüşlerdi ama hala toplanma alanına varamamışlardı. Oysa saat geçmeye başlıyordu.
Yolu bulamayışı, ve sürekli panik içinde oluşu Barış'ı sinirlendirmişti. Panik olmak, korkmamak istesede başaralı olamıyordu, bu yüzden de kendisine kızıyordu. İnsanlara normal olan bir üşümenin onu öldürecek olmasınada sinirleniyordu.
Kafasını elleri arasına aldı, ve durdu yanındaki Samet de durmuştu. Sinirliydi ve sinirle dişlerini sıkıyordu, normalde doğru düzgün sinirlenmeyen insan kendisi söz konusu olunca sinir hastası bir insan oluyordu.
Kendisine dalga geçenlere kızmıyor, takmıyordu ama konusu kendisi olunca en çok kızdığı kişi kendisi oluyordu.
Belki de artık nefret etmişti bu durumdan, hapis gibi olan her şeyden bıkmıştı belkide...
Diğerlerine normal olan şeyler Barış için hapisti...
"Sıçtığımın yolu! Sıçtığımın hastalığı! Sikeyim!"
Samet şok olmuş bir şekilde ona bakıyordu, bir anda bağırarak küfür etmesini beklemiyordu gerçi. Yandan yandan şaşkınca baktı ona.
Barış ise parmaklarını saçlarına geçirmiş sinirle çekiyordu.
"Öleceğim diye korkmaktan nefret ediyorum! Her an kafama silah dayanmış gibi! Ama bu silah ya rüzgar yada bulutlarda!"
Samet bir şey söylemek istediysede sustu, şu an bağırarak sinirini atması daha iyiydi ona göre.
"Ya yeter! Olsun akşam! Soğusun hava! Azıcık soğuğa dayanamayan bedenim ölsün artık!"
"Barış."
"Ne Barış! Ben neden sürekli ölürüm diye panik içindeyim!?"
"Şhht sakin ol."
Dolmuş gözlerle baktı Samet'e, ellerini yüzüne kapadı kısa bir süre.
"Ya ben sıkıldım, korkmaktan sıkıldım."
"Sakin olur musun? Sen şu an sinirlisin ondan böyle konuşuyorsun."
Yaklaştı Samet ona, omuzlarından tutup gözlerine baktı.
"Ölmek istemiyorum."
"Ölmeyeceksin zaten, şimdi bulacağız yolu. Sakinleşmeli ve sinirlenmemelisin."
Barış tamam anlamında kafasını salladığında, kendilerine iki kişinin yaklaştığını gördü.
Bunlar öğretmenleriydi ve kendilerini almaya gelmişlerdi. İkiside gülmeye başlamıştı.


Sanki kendisine övgü almak için bir şey söyleyen ergenler gibi değil niyetim ama neden yazamıyor gibi hissediyorum.
Daha çok bok gibi olmuş gibi hissediyorum.
🤦🏻‍♀️

Isıtır mısın beni? •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin