"Final" 17

6.4K 419 211
                                    

Samet hafif bir tebessüm etti Barış'a.
Sonra ağlamaktan ıslanmış yanaklarını öptü, tam da özlemle akan göz yaşlarını.
Barış ise küçük bir köpek yavrusu gibi masumca bakıyordu, Samet onun ağlamaktan kızarmış gözlerine baktı.
"Gözlerini kapatsana."
Barış dediğini yaparken bir o kadarda heyecanlanmıştı, yoksa dudaklarından öpecek miydi onu?

Bu Barış'ın kalbinin hızlanmasına, hatta bayılacak gibi olmasına sebep olmuştu. Dediğini yapıp, yavaşça kapattı gözlerini. Gerçektende Samet yüzünü onun yüzüne yakınlaştırmıştı, ama dudaklarını değil göz kapaklarına küçük öpücükler bırakmıştı.
Narin ve bir o kadar da zarif bir öpücüktü bu.
"Bu gözler mutluluk göz yaşları dışında göz yaşı akıtmasın tamam mı?"
Barış şaşkınca bakıyordu gence, yutkundu yavaşça.
"Samet... Sen bu kadar mükemmel severken sana dediklerim için özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim...."

"Şhht tamam, affettim ben seni. Tamam korkuyorum bazı şeylerden ama affettim. Demedim mi ben sana mutluluk dışında göz yaşı akıtma diye."
Samet ne de güzel bakıyordu öyle. Kalbindekinin aynası gibi, gören her insanın aşkla baktığını anlayacağı gibi.
"Çok seviyorum seni."
Samet mükemmel bir tebessüm koymuştu ortaya, öylesine içten öylesine kalbinden geliyordu ki bu gülümseme, kelimelere dahi sığamazdı belki de.
Samet, Barış'ın saçlarını yavaşça okşamaya başladı.
"Yani artık sevgilimsin değil mi?"
Barış kıpkırmızı olmuş yüzle ve kıpkırmızı olmuş gözlerle evet manasında salladı kafasını.
Utancı, mutluluğu, vicdan azabı, özrü, sevinci, her şeyi bir anda yaşamıştı.

Samet, gence çok hafif yaklaştı. Ama bir an kasılıp kaldı.
"B...ben öpebilir m...miyim seni?"
Barış sesli bir cevap vermedi belki ama, dudaklarını karşısındaki gencin dudakları ile birleştirmesi elbetteki bir cevaptı.
Samet hafif ve narin bir şekilde öpmeye devam etti onu, sanki çok farklı dünyadaydı ikiside.
Sanki bütün insanlar yoktu artık, kimse umurlarında değildi, kimseyi takmıyorlardı. 
İnsanlar konuşurdu, ama onlara ne. Onlar bu dünyanın tek insanları gibi hissediyorlardı.
Samet dudaklarını o pembe dudaklardan yavaşça çekti, derin bir nefes almaya, nefes alış verişini düzene sokmaya çalıştı.

Karşısındaki gence baktığında oda çok farklı sayılmazdı, yutkunuyor, kıpkırmızı olmuş bir surat ile hızla atan kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Samet, Barış'ın parmaklarını nazikçe kavradı.
Önce hafifçe okşadı ellerini, sonra sağ elini kendi kalbi üzerine bıraktı.
Kalbinin ne kadarda hızlı attığını, sadece onun için attığını görsün istedi.
Barış ise elinin altında hissettiği kalbin, kendi kalbinden farksız olduğunu anladı.
Aynı şeyi oda yapıp, Samet'in elini kavrayıp, sonra hafifçe okşadıktan sonra kendi kalbinin, sol tarafının üzerine bıraktı.

"Kalp krizi geçirmiyoruz değil mi?"
"Kalp krizini bilmemde, aşk krizi geçirdiğim kesin."
Barış hafif kıkırdadı, Samet ise istemsizce onun burnuna hafifçe dokundu.
Bu Barış'ın daha da kıkırdamasına sebep oldu.
"Samet."
"Efendim."
Samet ona tebessüm edeecesine bakıyordu.
"Üşüyorum. Isıtır mısın beni?"
Barış bu dediği gibi arkasını dönerek, sırtını yine onun göğsü ile birleştirdi.
Ve Samet yine ona sımsıkı sarıldı, hiç bırakmayacak gibi...
Gitmesine asla izin vermeyeceği belli olan bir sarılıştı bu.
Sonra saçlarına da küçük bir öpücük kondurdu. Burnunu da Barış'ın saçlarının içinde gezdirip, o aşık olduğu kokuyu bir kez daha hissetti.
Bu saatten sonra gitmesine, git demesine, kendisinden uzaklaşmasına zerre izin vermezdi.

Aynı şekilde, buna Barış da izin vermezdi.
Artık birbirlerinden uzaklaşamazlardı, birbirlerini unutamazlardı.

Isıtır mısın beni? •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin