Bankadan çıktığımda olayların iyice birbirine girdiğini fark ettim. Parasız kaldım derken bir anda kimden olduğunu bilmediğim para ortaya çıktı. Bunun altında kimin olduğunu bilmiyorum ve bu çok canımı sıkıyor. Öte yandan bu parayı alırsam kötü bir sonuca varabilirim, ama almaktan başka çarem yok. İçimdeki bunaltıyı "Off..." diye gökyüzüne göndermeye çalışıyorum. Her şeyin düzelmesini istiyorum sadece. Hayatım eski düzenine girsin tek isteğim bu. Bir sigara yakıp sıkıntının geçmesini bekliyorum.
Parayı alma kararıyla içeriye girmeye karar verdim. Metin Bey'in odasına çıktım hızlıca. Kapıyı tıklayıp ve içeriye girdim. "Buyrun Emre Bey." Yavaşça yaklaştım masasına doğru. "Ben parayı almaya karar verdim, ama sadece 200.000 TL'sini. Bu işin peşini bırakmayacağım ve tek gayem başıma bir şey gelmemesi." Sessizlik oluştu bir kaç saniye. Metin Bey bir kağıt uzattı. "Eğer başınız bir belaya girerse, suçu benim üzerime atabilirsiniz. Görüyorum ki bu para sizin için önemli. Eğer bir sorun olursa lütfen bana ulaşın. Şimdi bu kağıdı imzalar mısınız?" Dediklerini anlamaya çalıştım. Neden böyle bir şey yaptığını anlamasam da imzalamaya karar verdim. Teşekkür edip odadan çıktım. Adamın dediklerinde bir şey aramak yerine sadece parayı düşündüm. Parayı montumun cebine yerleştirip arabaya doğru yürümeye başladım. Her şey güzel olacaktı inanınıyorum.
Arabanın benzininin azaldığını fark edince benzinliğe doğru kırıyorum direksiyonu. Sigaram da bitmişti, ikisini bir aradan çıkarmak için hızlı sürmeye başladım arabayı. Yollar boştu neden olduğunu bilmiyorum. Benzinliğe girip depoyu fullemesini söylüyorum adama. Hızlı bir şekilde markete girip bir şişe viski alıp kasaya yöneliyorum. "İki paket parliament verir misin?." Tezgaha viskiyi de koyuyorum ve sigaralarla birlikte poşete atıyorum. Adama kartı uzatıp bir de kavrulmuş fındık içi alıyorum. Bu gece yine kafamı dağıtmam gerek anlaşılan. Marketten çıkıp arabaya atlıyorum. Eve doğru gitme zamanı. Evde içmeyi sevmediğimi hatırlayıp evin yakınındaki parka çekiyorum arabamı ve iniyorum yavaşça. Parkta kimsenin olmaması işime geldi. Çimlere oturuyorum hemen,bankları hiç bir zaman sevmedim. Viskiden koyup içine bir kaç fındık atıyorum, her zamanki gibi. İlk yudumu aldığımda boğazımdaki o muhteşem hazzı hiç bir şey vermiyordu. Sigaramdan bir dal alıp bir çırpıda yakıyorum. Viskinin peşine inen duman bana ayrı bir zevk veriyor. İşte en sevdiğim ikili yine bir arada. Saatlerce oturup kafamı dağıtmaya karar verdim, yalnız olmak güzelmiş.
Saatin kaç olduğuna bakarken gözüm yerdeki bilekliğe takılıyor, altın zincirli aralıklı inci taneleri ve ufak bir nazar boncuğu. Onunla tanıştıktan sonra en sevdiğim şeydi bileklikler. Onun çocuk gibi davranması ve gördüğü her bilekliği alması çok hoşuma gidiyordu her zaman. Bilekliği cebime atıp kalkıyorum yerden eve gitme zamanım geldi artık. Arabayla hızlıca varıyorum eve, kapıyı açıp geçiyorum içeriye. Sessizlik... Her an gelip atlayacak gibi hissediyorum boynuma. Kokusunu özlediğimi fark ediyorum o an. Onu çok özledim,hemde çok. Gözlerimdeki yaşları hafiften sarhoşluğunda verdiği uyuşuklukla aldırmıyorum. Kapıyı kapatıp ayakkabılarımı çıkartıyorum. Salonun ışığını yakıp, mutfağa doğru yürümeye başlıyorum. Onunla birlikte yemek yaptığımız yer, en güvenli olduğumuz güzel zamanlara gidiyor yine aklım. Birlikte pasta yaptığımız gün geliyor aklıma ve hüzünle kıvrılıyor dudağımın yanı. Saçlarının hanımeli kokusu doluyor içime yeniden. Onun her zerresini özlediğimi o an dökülen gözyaşımla fark ediyorum. Sadece sana karşı zayıftım sevgilim. Keşke tek bırakmasaydın beni. Her zamanki gibi yanımda olsan ve sana sarılsam. İçimdeki sana olan aşkım hâlâ aynı ve bitmiyor. Hep aklımdasın. "Seni seviyorum." diye fısıldıyorum boşluğa duymasını umarak...
Görüşlerinizi yoruma bırakırsanız sevinirim. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜPTEDİ
Teen FictionEmre hayatının en güzel dönemlerini hastanede geçirdi. Yaptığı intihar girişimi yüzünden vücudunda ağır hasarlar vardı. Tam 2 yıl çıkamadığı hastaneden kimsesiz bir şekilde ayrıldığı zaman onu neler beklediğini bilmiyordu. Kötülükler peşini bırakmay...