Bir süre sonra Eğirdir'in hüzünlü sularının karşısındaki bankta oturuyordu. Hava biraz serinleşmiş, güneş hafifçe bulutların arkasına saklanmışken usulca bir iki gün önce duyduğu ezgiyi not ettiği kağıdı çıkardı. Evet, çatlayan yer tohuma kucak açmış,
çöplükte gül yetişmeye başlamıştı. Peki biz Müslümanlar neden çöplükte yaşıyorduk? Neden herkes gaflette idi? Neden herkes özünü unutarak dini dalga konusu yapıyordu!? Bu soruları düşünürken, Allah'ın basit birkaç şeyle kendisini uyandırarak nasıl bir nimet lütfettiğinin farkına vardı Halid. "Elhamdulillah" dedi, "Elhamdulillah".. Kendine söz verdi orada, ömrünün sonuna kadar bu dünyaya geliş amacına hizmet edecekti. Yani bu ahir zamanda, vefat edeceği ana kadar yapabileceği en iyi kulluğu yapacaktı Rabbine karşı. Hem başlamıştı davasının gereklilik ve amaçlarına Halid. Dolmuşta Eğirdir'e gelirken Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hadislerini inceleme fırsatı olmuştu. Anlamıştı ki Ömer'in anlattıkları, Resulullah (s.a.v)'in anlattıklarıyla örtüşüyordu. Kendine söz verdiği o anda zeytin gözlerini gökyüzüne dikti ve ellerini açarak, "Ey Rabbim! Biliyor ve hissediyorum, benimle berabersin. Vefat edene kadar sana karşı yapabileceğim en iyi kulluğu yapmamı, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz'in sünnetiyle yaşamamı, tüm azap ve sıkıntılardan korunarak cennetine giren takvalı kullarından olmamı nasip eyle." Evet..Rabbi onlunla birlikteydi. Hem Peygamberi de Allah'ın bizimle olduğunu Hz.Ebubekir (r.a)'a ; "Lâ tâhzen, innallâhe meâna." diyerek bildirmişti asırlar önce. Bu sözleriyle birlikteyeni ve asıl hayatına merhaba diyerek, inşallah kurtulanlardan olacaktı Halid...Allah onu, ismiyle yaşayanlardan eylesin.. AMİN..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTLU TOHUM
Short StoryHalid, hemen herkesin sevdiği bir çocuktu. Çok baş kaldıran, tüm duygularını çok sert yaşayan bir çocuk. Her duygusu sert ve derinden olduğundan, deniz dalgalarına karşı koyamayan kum taneleri misali epeyce takılı kalmıştı geçici dünyaya..