Jimin'in dediği şeyle histerik bir kahkaha attım. Belki de sadece çok saf ve iyi niyetli biridir ama bunun doğruluğuna inanacağım zamana kadar uzak durmak zorundaydı benden. Abim,ben ve ailemle muhattap olmadığından beri insanlara kapalıydım. Sadece Tae ve bizim sınıftan Hoseok ile konuşuyordum. O da Tae gibi eğlenceli ve güler yüzlü, sevecen biridir. Ben aklımda bu düşüncelerim ile savaş halindeyken Jimin şimdiden dediği şeye pişman gözüküyordu. Cevap beklediği aşikardı. Gözlerimi gözlerine sabitleyip açık bir ses tonuyla konuştum;
''Bak, Jimin... Derse girsem daha iyi olur. Sana kötü davranmam için bir sebep olmadığı gibi yakın olmamız için de bir sebep yok. Birbirimizi tanımıyoruz?''
''Haklısın. Kusura bakma. Yalnızca yeni arkadaşlar edinmeye çalışıyordum.'' diyerek cevapladı beni.
Tamam... Pekala... Ne diyeceğimi bilmiyorum sanırım. Ona karşı nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyorum. Ama yeni bir yol deneyerek gülümsedim ve konuştum;
''Belki başka bir sefere? Ben gidiyorum.'' dedim ve masadan kalktım.
Kasada hesabı öderken Jimin'in hala masada oturduğunu ve etrafa yolladığı 'dokunmayın bana efkarın dibini sıyırıyorum.' bakışlarını farkedince aklıma Tae geldi. Tae, Jimin ile arkadaş olmak istiyordu ve büyük ihtimalle şuan ona kötü davranıp davranmadığımı merak ediyordur. En yakın arkadaşımın hatrına sıcakkanlı olmayı deneyerek ona seslendim;
''Hey! Gelmeyecek misin?''
Heyecanla döndü ve konuştu o da;
''Aa! Kaçacak mıyız?'' demesiyle sırıttım ve cevapladım onu;
''Hayır, Jiminsshi. Derse diyorum...''
Üzülmüş rolü yaparak dudağını büze büze masadan kalktı ve yanıma geldi. Kafeden çıkıp kampüse doğru yol aldık. Yolda tartışmaya başladık. Konumuz ise onun benden büyük olmasıydı. Yalancı bir sinirle, gülmesine de engel olamayarak konuştu Jimin;
''Hey! Bana hyung demelisin? Senden iki dönem büyüğüm ve senden daha fazla pilav yedim.''
Sinir etmeye devam ederek konuştum;
''Ah, Jiminsshi... Pilavla ne alakası var konumuzun?''
Yalnızca gülerek cevap verdi. Ben ise bugünkü sınırlarımı zorlayarak sordum;
''Arkadaşın yok mu senin? Bir de o kadar sahne sanatları bölümündesin... Ne diye bizimle arkadaş olmaya çalışıyorsun?''
''Yoongi'yi ismen biliyorsunuz zaten. Onunla aynı sınıftayız. Bir de bizim bölümden bir son sınıf arkadaşım var yakın olarak... Namjoon hyung. Başka da yok. Senin de 2 tane arkadaşın var?'' diye cevapladığında düşüncelerime engel olamadım.
Tae'yi biliyordu... Hoseok'u nereden tanıyordu?
''Evet. Hoseok ve Tae. Yetiyorlar...'' dediğimde gülümsemişti.
Ah, sürekli ne diye her dediğime gülümsüyordu? Ya sahiden kibar biriydi ya da kesinlikle drama kulübüne kaydolmalıydı. Yollarımız ayrılırken hiçbir şey demeden sadece el sallayıp uzaklaştım. Ve dersliğimin önüne geldiğimde ders başlamak üzereydi.
Ders bitiminde Tae ile buluşmuştuk. Şimdi ise boş boş dolanıyorduk. Tae ısrar ederek konuştu;
''Ya! Hadi be Kook... Dışarıda yiyelim işte. Bu akşam bizim ev de boş hem...Eğleniriz biraz.''
Şaşkınlıkla döndüm cevap vermek üzere;
''Ev nasıl boş lan?''
''Kanka bizimkilerin il dışında işleri varmış, yoklar. Bizde kalırsın hem. Jimin'i de çağırırız.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENTRİKA // Jikook
FanfictionJungkook ve Jimin küçüklükten beri komşudurlar. Ama Jungkook ve en yakın arkadaşı Taehyung bir gece evlerine gizlice girmek zorunda kalana kadar tanışmıyorlardı. Smut bölümler içerecek. Seme Jungkook.