"Ne demek anlamadın mı?" dedim bir adım gerileyerek. "Artık benimsin dedim ya" İğrenerek ona baktım "Ama sen o anlamda..." Yatağın üzerine kendini bırakarak cevapladı "Evet artık benimsin tıpkı diğerleri gibi" dedi. Korkuyla yüzüne baktım "Sen bütün kızları böyle mi tavlıyorsun?"
"Evet, bütün kızlar da bu ilgiyi seviyorlar, siz aptallar çok kitap okuyorsunuz böylece para ve azıcık sertlikle benim oluyorsunuz. Şimdi eminim burada bir dövüş mekanımın olduğunu falan hayal etmişsindir, sonra dudağım kaşım patlayacak bana merhem süreceksin göz göze geleceğiz... Hangi ütopyadansın kızım sen? Nerede görülmüş okulun popüler çocuğunun yeni gelen kıza bir anda bağlandığı?" sonra ufak bir kıkırdamayla ekledi "Ha bir de ilk geldiği günden"
Hayallerim paramparça olmuştu. Can Yamana ihanet etmenin sonuçlarına katlanıyordum işte. "Çıkmak istiyorum ben" dedim. Yataktan doğrularak sert bir bakış attı "Buraya kadar getirdin beni aptal"
"Beni burada zorla mı tutacaksın?" dedim. Belki de beni burada bir kaç gün tutar sonra da benim diğerlerinden farklı olduğumu anlayarak bana gerçekten aşık olurdu. Göz devirerek cevapladı "Hayır tabi ki istediğin yere git ama bir daha benden uzak dur tıpkı arkadaşın Çilek gibi." Demek Çilek de benim gibiydi, keşke bana hikayenin devamını anlatmayı da düşünseydi aptal kız.
Ben bunları düşünürken Demir bana "Bu arada senin adın neydi" ağzım bir karış açık ona baktım "Yuh yani canım"anlamayarak kafasını iki yana salladı "Ne var kızım ne dedim ben şimdi?"
"Ay gerçekten bir öküzsün sen, gerçekten yuh!" Kapıya doğru ilerlerken içimden kaderime küfürler ediyordum kapıyı açarken son bir kez ona baktım "Çakma Can Yaman" dedim ve kapıyı çarparak çıktım.
Karanlık koridordan gerisin gidiyordum şimdi. Umut kırıklarım ellirimde bir kaç damla yaş gözlerimdeydi. Aşık olduğum adamın beni kandırdığını öğrenmek canımı çok yakıyordu. Küçüklüğümden bu güne hep yalnız biriydim belki Demir bana hem arkadaş hem aşk olur diye beklentiye girmiştim. Ama onun gözü benim bakire vücudumda, namusumdaymış. Ne olacak zengin züppenin tekiydi işte. En iyisi onu görmezden gelmek, unutmaktı. Yaramı kalbime gömmeliydim (dsdsds)
Bu düşünceler ve hayal kırıklarıyla mekandan çıktım. Bu halde okula geri dönemezdim. En iyisi eve gitmekti. Ama şu an nerede olduğumdan bile bir haberdim. İçeri dönüp birilerinden bana yardım etmelerini istemeliydim ama hepsi Demirin adamıydı bana asla yardım etmezlerdi. Artık barın biraz ilerisinde etrafta kimse var mı diye kontrol ediyordum ama çok da tekin tipler yoktu, sanki hepsinin bende gözü varmış gibi hissediyordum, lanet olsun güzellik başa belaydı...
Dostlarım kız bu olsun diyecem de çok güzel, bunu Sümeyyesu olarak harcasam mı bilemedim. Neyse cevap veren olmadığına göre günah benden gider...
Ben etrafa bakmaya devam ederken arkamdan biz içeri girerken Demiri selamlayan badigart seslendi "Hey bakar mısın?" arkamı döndüm ve barın kapısına geri döndüm onun yanına geldiğimde durdum "Buyur kardeş" böyle demiştim çünkü ona mesafemi korumalıydım gözü bende olabilirdi. "Bir şeye ihtiyacın varsa söyle buralar pek tekin değil yabancısı gibisin buranın" dedi. Ne yapmam gerektiği hakkında bir fikrim yoktu burada böylece kalmaktansa kabul etmeye karar verdim "Aslında buranın gerçekten de yabancısıyım, dolmuş falan geçiyorsa eve gitmek istiyorum" Adam anlayışla kafasını salladı. "Peki o zaman buradan dolmuş geçmez ama seni eve ben bırakırım" tanımadığım biriyle yalnız kalmak istemiyordum "Hayır, teşekkürler ben bir şekilde dönerim"
Daha arkamı dönmeme izin vermeden "Bak hiç olmazsa senin için taksi falan çağırayım" Yanımda fazla para yoktu o yüzden bunu da kabul edemezdim "Yanımda taksi için para yok yani gerçekten sağ ol ben bir şekilde dönerim" Kesinlikle izin vermiyordu "Yok yok olmaz öyle ben öderim parayı seni böyle yollayamam, epey yormuştur patron şimdi seni" Ağzım bir karış açılmıştı yine "Ne, ne saçmalıyorsun sen patron bana bir bok yapmadı badigart efendi"
Bir kusur işlemiş gibi gözlerini benden kaçırdı "Pardon yani patron kızları buraya tek bir amaçla getirdiğinden... Şey, ben de diyorum 5 dakikada nasıl oldu" sinirle "Bak hala konuşuyor" diye çemkirdim. Bir adım geriledi ve"Tamam ben şimdi bir taksi ayarlıyorum" dedi. Umursamazca kafa salladım ve sadece sustum. Telefonu cebinden çıkarıp taksiyi aradı telefon açılınca arkasını dönüp bişeyler söyledi ve kapattı.
Bir kaç dakika konuşmadan oturduk. Sonra adam "Bu arada ben Sarp" diyerek elini uzattı. Kırmayarak elini sıktım "Ben de Sümeyyesu"Gülümseyerek "İsmin de senin kadar güzelmiş" dedi. Utanarak başımı öne eğdim "Teşekkürler." Bir kaç saniye sonra "Hadi gel taksi buraya kadar gelemez seni az öteye götüreyim" Söylediği her ne kadar mantıksız gelse de bir bildiği vardır diyerek kabul ettim. Az ilerideki korumanın yanına gitti ve bir şeyler söyledikten sonra yanıma geri döndü "Hadi gel"
O önde ben arkada yola koyulduk, barın etrafından iyice uzaklaşmıştık "Burası biraz ıssız gibi taksinin buraya geleceğinden emin misin?" arkasına dönmeden "Yok, ben burayı tarif ettim sen bana güven" dedi. Bu her ne kadar beni rahatlatmasa da ona güvenmek zorundaydım sonuçta burayı bilen oydu. Artık iyice ıssızlaşan bir ormana girmiştik korkmaya başlıyordum "Burası neresi?" Güldüğünü duyuyordum ama konuşmuyordu. "Cevap verir misin?" Sonunda arkasını dönüp bana bakmıştı korkunç bir sesle "Korkma, çok güzel yapacağım seni" dehşetle yüzüne baktım "Heykel miyim ben be, neyi yapıyorsun?" Bana yaklaşmaya başladı, bense adımlarımı geriye doğru atmaya başlamıştım kaçacak bir yerimin olmadığını hissediyordum.
Neredeyse 1.90 vardı ve iri yarı biriydi, bana bir tokat patlatsa yarısı boşa giderdi. Aramızda birkaç santim kalmıştı "Şimdi kendini bana bırak, çok sürmez merak etme, istediğin bir tarz varsa öyle de yapabilirim." gözlerim fal taşı gibi açılırken o da ceketinin iç cebinden bir makas çıkardı. Yoksa beni ilk önce deşip mi tecavüz edecekti, bağırmamam için gırtlağımı da sökebilirdi.
İçimde kalan son cesaretle bağırmaya başladım "İMDAAAAT ADAM KESİYORLARRR, SONRA DA TECAVÜZ EDİCEKLEER!!" deli gibi koşmaya başladım. O da arkamdan geliyordu. Bir süre sonra nefesini ensemde hissedebiliyordum.
Çok geçmeden beni kolumdan tutmuştu, nefes nefese konuşmaya çalıştı "Kı- kızım ne saçmalıyorsun, ne tecavüzü ne adam kesmesi? Saçını kesecektim, hem ben zaten geyim" Şok olan bir suratla ona baktım "NE?" Elini ensesine götürüp utançla konuştu "Benim hobim kuaförlük ama kimse beni görüntümden dolayı tekin bulmuyor, zorla badigartlık yapıyorum zaten, el mecbur böyle kesiyorum insanların saçlarını, ilk başta ön yargılı oluyorlar ama sonra bana hep geliyorlar."
Bir an için düşündüklerim yüzünden utanç duydum "Ben, ne bileyim öyle ıssız bir yere getirince" diyerek derin bir nefes verdim. O sırada ceketinden diğer makaslarını da çıkardı "Seni gördüğümden beri saçlarında gözüm kaldı, lütfen bana izin ver" Gülümseyerek onayladım "Zaten uçları da kırıldı iyice, kuaföre verecek param olmadığından kendim kesiyordum, böyle daha iyi olur"
Tam o sırada karşımdaki iri yarı adam inleyerek yere yıkıldı. Arkasına baktığımda Demiri gördüm elinde kalın bir odun vardı. Ah serserim beni kurtarmaya gelmişti. Peki ama şimdi? Bir yerde yatan Sarpa bir de beni kurtardığını sanan Demire baktım. Aman ya şansıma tüküreyim, kırk yılın başı benim için biri kahramanlık yapıyor onda da yanlış ihbara kurban oluyorum...
DEVAM EDECEK...
Eveet bir bölümün daha sonundayız, yarın yeni bir bölümde görüşmek üzere hayali okurlarım:) İnşallah yakında bu hikayeyi göreceksiniz...