Meryem'im 1.sınıfa gittiği için onun okulu benimkinden önce bitiyordu.Bense 9.sınıfa gidiyordum o zamanlar.
Matematiği severdim.Sevgimin kaynağı da muhtemelen yapabiliyor oluşumdu.Ve matematik sevgim de beni hayallerimdeki mesleğe sürükleyecekti.Tabi o zamanlar bundan habersizdim.
Bugün cuma olduğundan öğle tenefüsünde camiye gitmiştim.Ailem muhafazakardı da ben onlara göre biraz dinsiz sayılıyordum.Ama namazımı çoğunlukla kılardım.Çoğunlukladan kastım sanırım haftada 1-2 oluyordu.
Aklımda hala sabahki kız vardı.Üstelik sadece ben değil tüm köy ona takmıştı kafayı.
Ben camiye giderken, kollarını sıvamış birazdan ekmek yapacak olan birkaç kadın aynen şöyle diyordu:"Aman aman düşmanıma vermesin Rabbim ,ana babasını yitirmiş kızcağız.Bi'başına gezerken bulmuş Şerif Bey."
Bunları duyunca aklıma Meryem'im gelmişti.Ya onun da başına böyle bir şey gelse karşısına Şerif Bey çıkacak mıydı?
Gerçi Şerif Bey dedikleri zat da melek sayılmazdı.Bana nefretle bakan, benim de ona nefretle baktığım Emir'in babasıydı bu adam.Her pazar keklik vurur, sayılı kişiye iyi davranırdı.Emir'e dahi şefkatle bakmazdı göz önündeyken.Öyle ki bir keresinde ona vurduğunu görmüştüm.Bir baba çocuğunu insan içinde rencide etmemeliydi.Oğlu Emir de olsa.
Kız hakkında duyduklarım keşke öksüz olduğuyla sınırlı olsaydı.Cami avlusuna doğru giderken bir kadın da Şerif Bey'in,kızı Emir'le evlendireceğini söylüyordu.
Başım önde abdestimi alıp saflara karıştım.Eve dönerken de gözlerim yerdeydi.Zaten çok da başım dik yürümezdim.Bu da öylesine bir sebepti.
Eve yaklaşmışken kafamı kaldırmıştım ki sırtını duvara yaslamış eli çenesinde benim gibi yere bakan Maria'yı görmüştüm.
"Hey!" demiştim beni görmesi için.Görmüştü de.Hızla ayağa kalkıp koşmaya başladı.Ben de onun peşinden koştum.Evin önünden geçerken çantamı da evin önüne attım.
Yüksek ağaçların arasından dereye doğru koşuyordu."Dur artık!"diye bağırdım arkasından.Ama o,dereye ulaşınca durmuştu.Sonra da hızla arkasını dönmüş ellerini başının iki yanına kaldırıp "Ne olur bana zarar verme!"demişti.
15 yıllık ömrümde benden kimse bu kadar korkmamıştı.Kıza ne söylemişlerse eğer gayet başarılı olmuşlar,vicdanından kuş dahi vuramayan birini neredeyse katil olarak göstermişlerdi.
"Neden sana zarar vereyim?"dedim nefes nefese.Bu soruyla onu mantığa davet ediyordum.O da kendi sorusuyla aynı şeyi yaptı.
"Zarar vermeyeceksen neden beni kovalıyorsun?"
Ama benim bazı sebeplerim vardı.Ve "Ailene ne oldu?" diye sordum.
"Kişisel algılama ama bilmene inan hiç gerek yok."
Neyi kişisel algılama diyordu bu kız?Ali'yi tanıyor musun diye soruşunu mu yoksa etrafta onca insan varken sadece benden kaçışını mı?Ayrıca kaç yaşındaydı da böyle ustaca konuşuyordu?
"Yaşın kaç senin?"diye sordum hafif gülerken.Yanıtıysa "13" olmuştu."Hatta eylül de 14 olacağım."
Okulların kapanmasına az kaldığını hesaba katarsak 14'üne birkaç ay vardı ama nedense minik gözükmüştü gözüme.Şimdi bakınca o kadar küçük değildi.
"Pazartesi de okula başlayacağım"dedi çenesini hafif yukarı kaldırarak.
Yandaki ağacın dibine oturup bakışlarımı şırıldayan dereye çevirmiştim.O da benim yaptığımı yapmıştı.Bakışlarımı bu kez karşıya yani onun oturduğu ağaca çevirmiştim.
"Kardeşin yok muydu?"diye sormuştum bu kez.Bendeki gereksiz meraktı.Gereksiz olduğunu karşımda boncuk boncuk gözyaşı döküşünden anlayabiliyordum."Özür dilerim."diye fısıldadım sorumu cevaplamak zorunda kalmaması için.
Cevaplamamıştı.Yerdeki papatyalardan bir buket yapmıştı.Ayağa kalkarken onu izliyordum.Elindeki çiçekleri son kez koklayıp dereye atmıştı.Gözden kayboluşlarını seyrederken iç çekişi yüreğime dokunmuştu.Belli ki ailesinin de kayboluşunu böyle seyretmiş diye düşündüm.
Dereye arkasını dönüp saçlarını ve elbisesinin eteğini savuran rüzgarı aldırmayarak köye doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göçmen Kızı
Romance"Buralar seni özleyecek."dedi kollarını açıp etrafı göstererek.Gülümseyip elini tuttum.Ve elini kalbimin üstüne götürdüm."Bura da seni özleyecek."dedim gözümden akan yaşla gülümseyerek.Benim özlemim ikimize de yetecekti çünkü...