Doktor yavaşça beyaz örtü ile serilmiş cesete doğru yaklaştı. Kurbanın ismi soyadı birkaç gün önce eline geçmişti.
Susan Woods; kırk iki yaşında ve bir çocuk annesi. Kocası ile birlikte neredeyse üç sene önce boşanmış. Ölüm sebebi ise şu an için bilinmemekte.
Ölüm haberi çok daha önce gelmişti fakat cesedi çok tenha bir yere saklanmıştı. Ölüm haberi bir ay önce gelmişti ama o zamana kadar ceset ortalıkta yoktu. Doktor derin bir nefes aldı, cesedi nerede bulduklarını sormadı bile. Öğrenmek de istemiyordu.
Çantasından yavaşça dosyayı çıkardı, kadının ölmeden önceki gri, eski ve neredeyse yırtılmak üzere olan minik bir vesikalık fotoğrafı duruyordu. Sonradan vesikalık resmin arkasına adeta gizli bir şeymişçesine saklanmış kadının olay yerinde ölü olarak bulunan çekilmiş resimleri vardı. Hafifçe yüzünü ekşiterek fotoğrafa baktı. Birkaç dakika daha dosya üzerinde göz gezdirdi. En ufak detayı bile atlamak istemiyordu.
Endişeliydi, ama belli etmemeye çalışıyordu. Yavaşça örtüyü kaldırdı ve gördüğü manzara karşısında şaşkındı.
Kadının hafif kırışıklı suratı adeta tavandaki ışıkla birlikte aydınlanıyordu. Ağzının yanından damlamış ve sonradan kurumuş kan damlası hala duruyordu. Sanki düzelmişti, olay yerinde çekilen resimde kadının suratı çizik içerisinde olmasına rağmen yüzü tertemizdi. Fakat tek bir yer hariç, boynu ve omuz hizasındaki büyük ısırık izi.
Oradan adeta bir parça kopmuş gibiydi. İğrenç ve bir o kadar da korkutucu görünüyordu. Bunu bir hayvanın yapmış olabileceğine dair teori süren doktorlar vardı, istemeden kulak misafiri olmuştu. Bu olay üzerinde kendi teorisini sürmek istiyordu. Ama ona göre bu teori geçersizdi. Boynundan akan kan kurumuş olmalıydı çünkü garip bir renge dönüşmüştü. Ama tam olarak kan gibi de görünmüyordu, deprem sonrası oluşan yerdeki yarıklar gibi derin çizgiler vardı. Isırık hizasından aşağıya doğru kayıyordu. Doktor iki eline de eldiven geçirdi ve yavaşça cesete doğru eğildi, ısırığın derinliğine bakmak istemişti. Parmak uçlarını yavaşça çatlaklar üzerinde gezdirdi. Çatlakların arasından siyah bir sıvı yükseliyordu. Beyaz önlüğünün ön cebinden pastör pipeti çıkartarak yaradan çıkan sıvıdan birkaç mililitre aldıktan sonra hafifçe pipeti havaya kaldırarak sıvıyı inceledi. Sıvı kıpırdanıp duruyordu. Çalkalamadığı ve pipeti sallamadığı hâlde. Bunu incelemesi gerekiyordu. Doktor tiksinerek parmaklarını bu sefer ısırığa doğru yöneltti. Isırık çok derindi, köprücük kemiğinin bir kısmı kırılmıştı bile. Çatlaklar boynuna doğru hâlâ uzanıyordu, gözünün önünde yukarıya doğru yükseliyordu.
Doktor daha fazla dayanamayarak elini hızlıca cesetin üzerinden çekti. Kaşlarını çatarak kadının yarasından boynuna doğru yukarıya yükselen çatlağı izledi. Hızlıca beyaz örtüyü cesetin üzerine fırlattı neredeyse. Eldivenleri büyük bir titizlikle çıkardı. Gözlerini yavaşça beyaz örtüyle kapalı cesete çevirdi. Kaskatı kesildiğini biliyordu, ama bu umurunda bile değildi. Bunca zamandır gördüğü en garip vaka bu olmalıydı. Hızlı adımlarla kapıya yöneldi.
"William Oldfile, ne düşünüyorsunuz?"
Asistanının ne zaman buraya gelmiş olabileceğini düşündü. Ona gelmesini söylememişti bile. Onu aniden görünce irkildi. Aklını kaçırmak üzereydi. Gördüğü o iğrenç manzara karşısında şaşkına uğramıştı.
Elindeki durmadan kıpırdayan sıvıyı ona doğru uzattı. Bayan Brown şaşkına dönmüş bir ifadeyle pipeti süzdü.
"Bunu laboratuvara götür." Diyebildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühür
Terror"En karanlık gecede, güneş gibi parlayacağım." -Kitap kapağı tasarımı bana aittir. -Bölümler içerisindeki dijital çizimler bana aittir. Umarım kitabımı seversiniz, iyi okumalar! <3 ⓒTüm hakları saklıdır.