• Güney Araven, Asgarf •
SULLIVAN
↷♛↶
Asgarf sınırlarının en ücra köşesinde duran, sırtı denize bakan Darsus kalesi güne pek iyi uyanmamıştı.
O sabah, durumu aniden kötüleşen Kral Alpashte yarı baygın şekilde yatağında yatıyor, şifacılar ise herhangi bir gelişme durumunda erken müdahale etmek için Kralın yanından biran olsun ayrılmıyordu.
Krala son zamanlarda baskı yapan hastalığı daha fazla saklanamayacağı için, başta Darsus kalesinde misafir edilen soylu aileler olmak üzere, halka da duyurulmuştu ve şimdi varis Prens Sullivan'ın hükmü hakkında fısıldaşmalar başlamıştı.
Kral Alpashte, Darsus'un ve tüm kıtanın dilden düşmeyen kara ejder tahtında sekiz yıl boyunca oturmuştu. Hükmü boyunca bir Kralın yapması gereken her şeyi yapmaya çalışmış, başta başkent Asgarf olmak üzere tüm Araven'i uyum ve barış içinde yönetmeyi becermişti.
Halka göre kötü birisi değildi, hatta çok daha iyiydi ancak bir zamanlar yakın olduğu, yüzüne güldüğü arkadaşı, arkadaştan da ötesi dostu Kral Bayran'ın sırtına hançeri geçirmesi bazı kesimler arasında hâlâ eleştiri konusu olmaya devam ediyordu.
Kral Alpashte, kötü bir adam değildi ancak; iktidar hırsı, güç arzusu ve zirve takıntısı için en yakınındaki kişiyi sırtından bıçaklayacak kadar da alçak olabilecek birisiydi. Artun hükmünü destekleyenlerin düşündüğü tam olarak buydu. Hırs ve kişisel arzusu yüzünden arkadaşını harcayan Alpashte'ye güvenmiyorlardı ve bunda haklıydılar da.
Güç için yaşayan birisi arkadaşını harcarsa, o arzuları için daha neler yapmazdı ki?
Artun destekçisi azdı ve bu azınlık Alpashte'nin ölümünden rahatsız değildi. Aksine, adamın tanrı tarafından hak ettiğinden de az şekilde cezalandırıldığını düşünüyorlardı.
Asgarfdaki tek gelişme bu değildi elbette. Darsus kalesini harekete geçiren bir başka olay ise, Kraliçe Betheliz'in geri gelecek olmasıydı.
Birkaç gün önce Asgarf'a geleceğine dair haber gelmişti, şimdi ise gelmesine yaklaşık bir haftalık bir yolu kalmış olmalıydı.
Babasının odasına giren Sullivan, şifacılardan izin isteyerek kibarca odadan çıkmalarını istedi. Yaşları arasında fark olan iki şifacı da saygıyla eğildikten sonra odayı terk ederek varis Prensi ve ölümün kıyısında duran Kral Alpashte'yi yalnız bıraktı.
Sullivan yatağın karşısında duran masanın sandalyelerinden birini alıp tam babasının yanına koydu ve babasını izlemek üzere oturdu.
O ve ölümü hakkında ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Babasına ve yaptığı işlerin birçoğuna saygı duyuyordu. Ayakta tuttuğu krallık bir yana, bu zamana kadar onu da ayakta tutmuştu. İçinde bir yerlerde oluşan hükmetme güvenini ondan almıştı. Her daim ona hayrandı ancak yaptığı hataları da biliyordu. Büyük, telafisi olmayan hataları...
"Sullivan,"
İsmini, babasının güçsüz çıkan sesiyle duyduğunda başını kaldırarak heyecanla öne atıldı.
"Baba, uyandın şükürler olsun."
Çok da yaşlı olmayan, ellilerindeki Alpashte zar zor nefes alarak gözlerinin tavanda dikili kalmasına izin verdi. Görüntüler bulanıktı ve nefes almakta sıkıntı çekiyordu. Vücuduna bunu yapan şeyin ne olduğunu bilmiyordu ancak çok vakti kalmadığını biliyordu. Bu son nefesleri olabilirdi de, ölümün kısa bir süre için yanına geldiğini görmüştü. Ve daha birçok şeyi de... Dehşetin ne demek olduğunu, cehennemi, acıyı ve çaresizliği...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Artunlar ♛ Simurg I
Fantasy@azediala 'DA DEVAM EDİLMEKTEDİR YENİ BÖLÜMLERİYLE. "Merhamet bir Artun'un en kutsal özelliğidir. Ancak derler ki; Artun'un merhametini yok edersen, onu özlersin." Yüzyıllar boyunca üç büyük kıtaya hükmeden Artun hanesi, kral 2. Bayran ve kraliçe 1...