Ertesi gün pek bir şey olmadı, Jongin'e yaklaşmamaya çalıştım. Ve bu çok kötü bir şekilde acıtıyordu, kardeşimin bana yönelttiği acı dolu gözleri görebiliyordum çünkü. Onunla düzgün bir konuşma yapmayı, New York'ta düşündüm.
Diğer gün havaalanına yol aldık, artık eve dönme zamanıydı. Bavulları toplarken beynimin çok bulanık olduğunu düşündüm, kolumu kaldıracak gibi değildim sanki. Buna rağmen kendimi zorladım.
Uçağa bindiğimizde bu sefer yanımda Jongin oturuyordu, ne ara yanıma geldiğini fark etmemiştim. Uçak kalkana kadar kafamı çevirmedim ama gözlerinin benim üstümde olduğuna %100 emindim. En sonunda uyuyakalmıştım. Uyumadan önce ise parmaklarımı tutan bir şeyler vardı, sıcak hissettiren bir şeyler.
*
Aradan birkaç gün geçti, Jongin'le konuşmaya çalışmıştım ancak onu bu sıralar evde göremiyordum. Final haftasıydı ve ikimiz de farklı bölümü okuduğumuz için saatlerimiz birbirine uymuyordu. O dışarıdayken ben evde oluyordum, o eve geldiğindeyse ben dışarıda oluyordum. Ben akşamları Sehun'la dışarıda olurken bazen o da arkadaşlarına gidiyordu. Kendi bölümünden birkaç arkadaş edinmişti ve Yixing'le gittikçe yakınlaşmışlardı.
Sehun'la bana gelecek olursak, ikimizin ilişkisi oldukça iyiydi, şu ana dek hiç eskisi gibi kavga etmemiştik, bana gerçekten nazik davranıyordu. En sevdiğim şey ise, sabahları kardeşim derse gittikten sonra eve gelip beni öperek uyandırmasıydı. Yedek anahtarlarımdan birini ona vermiştim.
Ve bu sabah da o sabahlardan biriydi. Yixing ve Sehun da bizim gittiğimiz üniversiteye gidiyorlardı –çevredeki tek üniversite zaten oydu-.
Yatakta huzursuz bir şekilde döndüm ve duvardaki tabloyla göz göze geldim. Resimdeki geyiğin yüz ifadesi resmen bana benziyordu, huzursuz, huysuz ve biraz da güzel bir geyik. Şu an resmen kendime güzel dedim.
Yataktan kalkıp saçlarımı huzursuzca karıştırdım ve masanın üstündeki sürahiden bir miktar suyu bardağa aktarıp fondipledim. Aynadaki yüz ifademe bakmadan direk odadan çıktığımda televizyonun açık olduğunu fark ettim, Sehun evdeydi.
''Günaydın,'' diye mırıldandım hafif çatlak sesimle. Benim uyandığımı fark edince gülümsedi.
''Günaydın, Luhan.''
Yüzüme buruk bir gülümseme yerleşirken popomu kaşıdım. ''Bu sabah beni sen uyandırmadın.''
Koltuktan kalkıp yanıma gelmişti. ''Farklılık olsun istedim,'' dedi ve gülümseyerek, ardından ekledi, ''Bugün bir şey yapalım istiyorum.'' Elini kaldırıp yanaklarımı okşadı, işte bu mükemmel bir histi. Hayatımda hissettiğim en güzel şeylerden biriydi. Yumuşak ve pürüzsüzdü.
''Bugün iki tane vizem var,'' diye mırıldandım.
'' Saat kaçta bitecekler?'' diye sordu Sehun yanağımı okşamaya devam ederek. Bakışları çok derindi.
''Biri 3'te, biri ise 4'te,'' dedim ona gülümseyerek. Gözleri sevimli bir hilal şeklini alırken tekrardan gülümsedi ve parmağını yanağıma sürttü.
''Yapmak istediğim şey için yeterli.'' Cümlesini bitirir bitirmez yaklaşıp dudaklarımı onunkilere bastırdım. Sehun'un vücudunda her kısmı büyük bir sevgiyle seviyordum ancak dudakları benim için daha özeldi sanki. Küçük, dolgun ve hafif pembe dudakları vardı. Onları her an öpmek istiyordum.
''Ne yapacağız ki?'' diye sordum gülümsemeye devam ederek.
Sehun hafifçe kıkırdamıştı. ''Dün sınıftakilerden biri yukarı doğu yakasında-gossip girl here xoxo- yeni bir restoranın açıldığını söylemişti, ben de ikimiz için yer ayırttım.''
Oha. Ben Sehun'la hiç yemeğe çıkmadım ki. Şöyle bir düşününce... Onun o güzel yüzüne bakabileceğim ve dikkatle inceleyebileceğim yemeklerle dolu bir masa hoş olurdu. Kawaii.
''Güzel,'' dedim gülümseyerek, ''Okuldan çıkınca gideriz.''
Sehun yaklaşıp dudaklarıma küçücük bir öpücük kondurdu. Küçüktü ancak beni delirtiyordu, her öpücükte böyle hissetmek beni öldürse de çok güzellerdi. Öpücük derinleşirken ellerimi omzuna götürdüm ve öpüşmeye devam ederken bir gıcırtı duyuldu.
Kapının açıldığını duydum ve geri çekilmeye çalıştım ancak Sehun beni bırakmamıştı. Ayağına basınca acıyla geri çekildi. Ama ben onu umursamayıp arkama baktım.
Jongin. Yüz ifadesi çok öfkeliydi.
Neden böyle olmak zorunda?
Sehun'un yanından geçerken omzuna çarptı ve bunu görünce başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Omzuna çarptı. Resmen çarparak geçmişti.
Odaya girdikten sonra ikimiz de arkasından bakakaldık. Yüz ifadem perişandı resmen.
''Bunun nesi var?'' diye sordu Sehun omzunu silkelerken, kaşlarını çattı.
Bir bilseydim.
''B-Bir şeyi yok,'' dedim Sehun'a gülümsemeye çalışarak, ''Sen önden git okula Sehun, ben duş alıp ve giyinip geleceğim.''
Sırtına yaklaşıp itince kaşları daha da çatılmıştı. ''Neden?''
Kapıyı açıp bir kez daha ittim onu. ''Duş alacağım dedim ya.''
Sert sert baktı bana. ''Peki tamam.'' Yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum ve karşıki daireye yöneldiğinde kapıyı kapadım.
Korkuyla içeri gittiğimde Jongin giyiniyordu, üstünde tişört yoktu. Arkadan görünen sırtı çok güzeldi.
Kafasını çevirip bana baktığında gözlerimiz buluştu, gözbebeklerinde bulunan yoğun korkuyu görebiliyordum ve bu korku bana resmen ültimatom veriyordu.
''J-Jongin,'' dedim kekeleyerek, onu kızgın görmek istemiyordum. Bana böyle bakmamalıydı, bu bakışlar bana korku veriyordu ve acıtıyordu.
''Efendim?'' dedi.
Ne diyecektim?
''Akşam evde olmayacağım ve a-anahtarı-''
İşte her şey o sırada oldu. Anlayamadığım bir hızda yaklaştı bana ve beni duvara dayadı. Gözlerim kocaman olurken hissedebildiğim tek şey dudaklarıma verdiği nefesiydi. Bütün tüylerim diken diken olmuştu.
Yaklaşıp elini yanağıma koydu, onun eli Sehun'unkinin aksine sıcaktı.
''Canımı yakıyorsun, Luhan,'' diye fısıldadı.
*
Y/N: Sabahın 3'nde bölüm koyarak çok güzel ilklere imza atıyorum amk sdkjfasdfsadjkfaksjs yarın sınavım var ve çalışmadım. Çokoş grçktn.
İyi geceler arkadaşlar, gidip kedim Kiko'yu –eed adı Kiko- alıp uyumaya gidiyorum. Kendinize iyi bakın lütfen ^_^
Y/N2: Birde okunma sayısı 10K olmuş, herkese gerçekten çok teşekkür ederim :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NO.2
Fanfic''Sigara inanılmaz bir şey. Zarar vermiyor, aksine vücudumu yeniliyormuş gibi hissediyorum. Dertlerimi unutuyorum, o dumanı içime çekerken kutsanmış gibiyim sanki.''