Selam!
Umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Kocaman sahne de tek başıma elimde mikrofonla karşımdaki kalabalığa bakıyordum. İnsanlar senkorize bir şekilde aynı anda tezahürat yapıp alkışlamaya başlamışlardı. Nasıl burada olduğuma dair hiçbir fikrim yokken arkadan duyulan hafif ritimle birlikte istemsiz içimden geçen duygularla rap yapmaya başlamıştım.
Bu sadece benim hobi halinde yaptığım bir olayken nasıl bu durumdaydım?
Beynim anlamak istemez gibi tüm algılarını kapatmıştı. En son odama çıkıp uyumak istediğimi sanıyordum halbuki.
Bir dakika.
Cidden rüya da olamam değil mi? Eğer bu bir rüyaysa burada kalmaya devam edebilirim. Sonuçta beni destekleyen bir sürü insan vardı ve bu durum beni mutlu ederdi.
Fakat birden etrafımdaki her şey silikleşmeye ve karşımdaki insan sürüsü yerine bebek mavisine boyanmış odamın duvarını görmem bir olmuştu.
Tanrı sesimi duymuş ve benden yana olmamıştı demek. Her zaman ki gibi.
Gözlerimi odada dolaştırıp rüyama geri dönmeyi dilemiştim ama tek olan şey midemin gurultu sesiydi.
Dün akşam yemek yemek isteğiyle gidip başka şeyler yesem de hiç şikayetçi değildim bu durumdan. Hoseok'un o an ki aldığı zevkten kasılan yüzü ve titrek inlemeleri gözümün önüne tekrar gelirken sırıtmadan edemedim.
Namjoonla iyi şanslar.
Doğru ya, şimdilik bu kadardı. Biraz paslaşmamız lazım. Artık geri çekilip manzarayı izleme sırası bendeydi.
Acıkan karnımı doyurmak için hızlıca yüzümü yıkadım ve mutfağa doğru adımladım. Mutfak kapısına yaklaşırken içeriden Namjoon'un sesini duydum.
"Boynunda ki iz ne?"
Kim almıştı bu çocuğu eve?
Başımı Namjoon'un karşısındaki Hoseok'a çevirince ne cevap vereceğini merakla izledim. Göz bebekleri sürekli etrafı tarayıp kaçacak bir zaman bulmaya çalışıyor gibiydi ama Namjoon'un cevabını almadan bırakmayacağını hepimiz biliyoruz.
"İz.. Şey.."
"Benimle ilgilendiğini sanıyordum Hoseok, yoksa yanılıyor muyum?"
Kapıya omzumu yaslayıp daha rahat olmaya çalışırken bakışları bana döndü ikilinin, "Günaydın."
Hoseok'un bana dönen ve bu durumun içinden kurtulmak istediğini belli eden bakışlarıyla buluştu gözlerim.
"Ne için tartışıyorsunuz?"
"Bu senin işin mi Yoongi?"
Demek şimdi beynini kullanmaya başladın Namjoon. Gitgide daha da eğlenceli olmaya başlıyor.
"Neyden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrim bile yok."
"Hoseok'un boynunda ki izden bahsediyorum. Cevapla."
"Boynunda iz taşıyan kişi ben değilim. Neden bana soruyorsun? Sorman gereken kişi karşında."
Hoseok'un büyümüş gözleri ve çatık kaşlarına karşı gülümsememle içinden küfürler yağdırdığını gayet iyi anlıyordum.
"Namjoon hyung-"
"Ben yaptım. Dün biraz yardım da bulundum sadece."
Ikilinin hızla dönen bakışlarına diş etlerimin gözükeceği şekilde gülümsedim. Namjoon'un yüzündeki yenilmişlik hissi ve Hoseok'un al al olmuş yanakları enerjimi arttırmaya yarıyordu. Dün arsızca daha fazlası için hızlanmamı söyleyen bu çocuğun şimdi bu şekilde utanması şaşırtıcı şekilde muazzamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn In Peace || Yoonseok [Slow Update]
Fanfiction[devam edilmeyecek.] "A-ah!" "Hadi bebeğim zıpla bakalım. Daha hızlı olabilirsin." Belinden tutup onunla aynı anda vurmaya başladığımda inlemelerimiz birbirine karışmaya başladı. "Mmmh." "Evet işte böyle güzelim. Devam et." #yoonhope 🥇