Selam!👋
Hoseok'tan
Haftanın ortasında olmamıza rağmen pazartesi sendromunu üstümde hissetmeye başlamıştım ki günün yarısındaydık üstelik. Sabah onda olan dersimi öğleden sonraya doğru uyanmamla kaçırmıştım. Şimdiyse yatakta baş aşağı durup düşünüyordum.
Normalde hiçbir şeyi takmadan hayatına devam eden bir tip olsam da son iki gündür bu özelliğim 'bye bitch' diyip topuklarına vura vura benden uzaklaşıyordu. Rahat halimi özlemeye başlamıştım. İki gün önce Jungkook'un evinde kaldığım günün sabahı Yoongi hyungun omzuna yaslanan Seokjin hyung olmasaydı belki daha da keyifli bir gün geçirebilirdim.
İnadıma yaparmış gibi birde kocaman kocaman gülümsemesi yok mu?
Başta neden bu kadar geriliyorum ki diye düşünüyordum. Sonuçta Namjoonla ilgileniyordum ve hoşuma giden oydu. Fakat Yoongi hyung tüm devrelerimi alt üst etmişti. Bunda ilk tanışma olayımızın da büyük bir katkısı vardı tabii ama kullandığı mimikleri ve konuşma stili daha büyük etkendi.
Ona çeken bir şey var kısaca. Ona göre daha enerjik ve sık gülümseyen biri olsam da karakterlerimiz bir şekilde uyum içinde gibiydi. Seokjin hyungu sevmiştim aslında. Kesinlikle arkadaş ortamında takılacağım bir karakterdi ama o gün istemsiz kendime de henüz itiraf edemediğim kıskançlık yüzünden hafiften gıcık olmuştum sanki.
Şuan itiraf etmiş oldum değil mi? Tüh.
Şuan en önemli mesele boynumda ki iz ve Namjoonla güzel bir konuşma yapmak. Ne diyeceğim konusunda da pek emin değilim. İlk defa böyle bir şeyin içinde kaldım. Daha önce flörtleştiğim insanlarla eğer bir şekilde uyumsuzluk fark etsem direk söylerdim ama bu sefer kimseyi kırmak istemiyorum. Sanırım en iyisi dışarı da buluşup güzelce bir konuşma yapmak olacak.
Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden ayrılıp Yugyeom'dan gelen mesaja tıkladım.
'Bu akşam yedi de pratik odasında buluşalım. Yeni bir karografi yapmamız lazım haftasonu olan ders için.'
Mesajı görmemle yüzüme yerleşen gülümsemeye engel olamadım. Dans kesinlikle küçüklüğümden beri beni rahatlatan tek şey olmuştu. Belki de bu sayede biraz da olsa Yoongi hyungu kafamdan atardım bir süreliğine. Saati kontrol edip yarım saatim olduğunu görmemle banyoya gidip mayışmış vücudumu kendine getirmek için yüzümü soğuk suyla yıkadım.
Dolabı açıp en bol eşofmanı ve tişörtü alıp üstüme geçirdim. Tişörtün bir kısmını içime sokup çantama yedek bir tişört attım. Bir kere prova yapmaya başladık mı o odadan çıkışımız en az üç saatimizi alıyordu. Fazla uzayan saçlarımı tutması için taktığım bandanayı elimle düzeltip kapıya ilerledim. Kapıyı kitleyip merdivenlerden inmeye başladım. Bina kapısına ulaşmamla Jungkook'un binanın önünde durduğunu fark ettim.
"Jungkook, ne oldu?"
"Yugyeom mesaj attı gruba. Haftasonuna koreografi hazır olur diye bende erkenden öğrensem olur mu diye sorunca sıkıntı olmadığını söyledi."
"Gidelim o zaman. Fazla terleyeceğiz bugün haberin olsun. Çok güzel şeyler var aklımda."
"Sen ve dans tutkuna bayılıyorum."
Neşeli sesine gülüp önüme döndüm. İleri de duran araba dikkatimi çekince ben sormadan Junkook konuşmaya başladı. "Bu arada Yoongi hyung beni bırakacak. Hazır iyi günündeyken seni de unutmadım." Kocaman gözleriyle göz kırpınca, arabaya tekrar göz gezdirdim. İyi bir gün mü yoksa kötü mü hala çözememiştim. "Kendimiz giderdik aslında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn In Peace || Yoonseok [Slow Update]
Fanfic[devam edilmeyecek.] "A-ah!" "Hadi bebeğim zıpla bakalım. Daha hızlı olabilirsin." Belinden tutup onunla aynı anda vurmaya başladığımda inlemelerimiz birbirine karışmaya başladı. "Mmmh." "Evet işte böyle güzelim. Devam et." #yoonhope 🥇