5

564 54 25
                                    

Jungkook'u, hayatımın ilk aşkını, bana sevgiyi öğreten adamı yıllar sonra görebilmiştim. Her zaman oynadığım ve hiç değişmemiş olan saçlarını, son bıraktığımın aksine kızarmış değil de parlayan gözlerini görebilmiştim. Bir yanım, sen olsan sen de giderdin, affet onu diyordu. Diğer yanım ise tam tersini. Muhtemelen mantıklı olan affetmekti, üstelik giderkenki çöküşünden sonra, ama buna şıp diye alışmak kalbim için ağır geliyordu.

Upuzun kahvaltı masasında oturmuş düşünüyordum. Yemek yiyeceğimden oturmamıştım masaya, biraz daha ısrar etsem Bayan Kim beni kucağına alıp götürecek gibi görünmüştü.

''Jimin, beyaz şeyi uzatsana.''

Yanımdaki Jaehyun'a bakıp tuzluğu uzattım. Hiçbir şeyin anlamı olmadığını düşündüğü için sürüklenmişti buraya o da. Aslında muhtemelen o da benim gibi gayet normal bir insandı, hatta burada olmasa filozof bile olabilirdi ama görünen o ki şansı yaver gitmemişti.

''Jaehyun, hiç buradan çıkıp ünlü bir düşünür olmak istedin mi?''

''Bence düşünür olmak çok saçma. Her insan düşünür, bunu topluma yansıtıp istisnasız her insanın yapabildiği bir şeyle neden ün ve para kazanmak isteyeyim ki?''

Ne diyeceğimi bilemeyerek önüme döndüm. Karşımda bir şizofren, yanımda gizli filozof, diğer yanımda kim olduğunu zerre bilmediğim bir kız, içimde ise suspus oturan bir çocuk. Tabii, Jungkook gelene kadar suspustu, şimdi bazen çığlık atıyor, bazen tatlı sesler çıkarıyor, bazen de Jungkook'u öpücüklere boğmak istediğine dair haykırıyordu.

''Pembe kafa, haberleri duydun mu?''

Tanımadığım kadın konuştuğunda hitap şekline sinirlenmiştim ama bahsettiği haberleri daha çok merak etmiştim.

''Ne haberi?''

''Hastaneye epilepsi hastası geliyormuş. Hemşire Ahn'ın dediğine göre de -tabii her zamanki gibi abartmıyorsa- görünümü çok iyiymiş. Jungkook'u unutmak için bir fırsat ha, ne dersin?''

Buruk bir gülümsemeyle başımı iki yana salladım.

''Söylediğin için teşekkürler ama hiç sanmıyorum.''

*****

Ertesi gün:

Pek bakımlı gibi görünmeyen hastanenin bahçesindeki çimenlikte oturmuş gökyüzündeki bulutları seyrediyordum. Pamuk şekeri gibi bulutları incelerken arkamdaki sesle korkuyla sıçradım.

''Şuradaki bir koyuna benziyor!''

Jungkook yanıma oturduğunda şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım.

''Senin ne işin var burada? Ziyaretçilerin bahçeye çıkması yasak!''

''Ziyaretçi olduğumu kim söyledi?''

Zihnime hücum eden düşünceleri netleştirmek adına kekelememeye gayret ederek konuştum.

''Nasıl yani?''

''Ben epilepsi hastası Jungkook.''

Elini uzatarak sahte bir resmiyetle konuştuğunda bu sefer kekelememi engelleyemeden sordum.

''Benim için?''

''Senin için.''

İçimdeki onu öpücüklere boğmak isteyen çocuğu mutlu edecek yakınlaşmayı başlatırken, hayatımın en büyük duygu patlamasını yaşıyordum.



Selam Trelos geri döndü(:

Çok uzatmadan ve bunu -muhtemelen- sadece Meryem'in okuyacağını bilerek bölümü kapatıyorum.

trelós, jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin