Kapının eşiğinde dikilen kişi Emir'di. Ciddi anlamda yakışıklı görünüyordu. Sanırım sinirli olmayınca etrafımdaki kişilerin özelliklerini daha net görüyorum. Buz gibi gözlerle bana bakıyordu ve bende onun bakışlarına şaşkın ördek yavrusu gibi karşılık veriyordum. ''Yeni komşumuz sen misin?'' diye sordum. Gözlerini devirerek ''Evet maalesef.'' diyerek sorumu cevapladı. '' Madem komşumuzsun tanışsak iyi olacak. Ben Eylül ve senin ismini zaten biliyorum.'' Kapının eşiğinden kafamı içeri uzattım ve etrafa bakındım. Hiç kimseyi göremeyince ''Anan baban nerde senin?'' diye sordum. ''Babam şirket işleri için şehir dışına gitti.'' dedi. ''Peki annen?'' Bu sözlü duyunca birden sinirlendi ve ''Bu seni ilgilendirmez.'' dedi. Ben de elimdeki tabağı uzattım ve ''Annem sana gönderdi.'' dedim. Tabağı aldığı anda ona kıçımı dönerek kapıdan uzaklaştım. Birkaç adım uzaklaşmıştım ki ''Pijamaların güzelmiş ayıcık.'' dedi. Ona bakıp ''Ne ayıcığı?'' diye sordum. ''Pijamalarındalar kör müsün?'' diyerek karşılık verdi bana. Ben de birkaç saniye kadar pijamalarımla bakıştıktan sonra tekrar ona dönüp ''Bu seni ilgilendirmez dedim onu taklit ederek. Ardından ona arkamı dönüp oradan uzaklaştım.
Çitlerdeki kapıyı arkamdan kapatıp hızlı adımlarla eve ulaştım. Eve girdiğimde annem ''Tabağı verdin mi kızım?'' diye sordu. ''Evet anne vermeyip de ne yapacaktım? dedim. ''Komşularımız nasıl?'' diye sordu annem. ''Valla annem taşınanların çocuğu bizim sınıfa geldi ama ailesini göremedim. Zaten babası şirket işleri için şehir dışına gitmiş.Yani çocukcağız evde yalnız.'' diyerek karşılık verdim. Annemde ''İyi'' diyip salata hazırlamaya başladı.
Bende odama gittim. Yatağıma uzanıp güneşte kuruyabildiği kadar kurumuş olan kitabı alıp okumaya başladım. Bir yarım saat sonra annemin sesini duydum. ''Eylül hadi yemeğe!'' Guruldayan karnımı alıp aşağı inmeye başladım gerçekten acıkmıştım. Kahvaltıdan beri bir şey yemiyordum. Merdivenin son basamağına geldiğimde ayağım benim kontrolümden çıktı ve bileğimi burktum. Ben iki seksen yede yatarken başımın üzerinde bir el belirdi. Elin sahibini bulmak için başımı kaldırdığımda bu gün üçüncü defa Emir'in gri gözleri ile karşılaştım. Elini uzatmasını görmezden gelerek merdivenlere tutunup ayağa kalktım. İyi ki bileğime bir şey olmamıştı yoksa şuanda topallıyor olurdum. Annemin yanına mutfağa doğru ilerledim Emir ise merdivenlerin yanında kalmıştı.
''Onun burada ne işi var anne?'' dedim anneme kısık sesle. ''Misafire öyle denmez Eylül. Sen bana çocuk evde yalnız diyince bende gidip yemeğe çağırdım.'' diye cevap verdi bana. Bende evin içinde Emir'i aramaya başladım. Onu salonda bulduğumda Pofduk'u eline almış bir şekilde onunla oynarken gördüm. ''Sen ne yapıyorsun öyle! Eline alma onu!'' diye cırladım. ''Sen ne kadar cırlıyorsun öyle.'' diyerek karşılık verdi. ''Sanane be. Ayrıca az sonra Pofuk'un yapacaklarından ben sorumlu değilim.'' diyip yemek masasına oturdum. Emir bana anlamaz gözlerle baksa da ''Adı Pofuduk mu? diye sordu. ''Evet. Sen ne kadar da zekisin öyle.'' diyerek cevap verdim. ''Adının hakkını veriyor.'' diyerek zavallı hayvanla ilgilenmeye devam etti. Bende onu ve Pofuduk'u izliyordum.
Pofuduk ise elde durmaktan bunalmış bir vaziyette Emir'in elinden kaçış yolu arıyordu. Biraz daha kıpırdandıktan sonra dişlerini hiç acımadan Emir'in başparmağına geçirdi. Emir acıyla bağırırken can havliyle hayvanı bıraktı. Yere düşen Pofuduk halının üzerinde sersemlemiş bir halde duruyordu. Ben ise o sırada kahkahalarla gülmekle meşgüldüm." Ben gülmeyi Emir'de can havliyle bağırıp saydırmayı kesince ikimiz de Pofuduk'a baktık. Oldukça sersemlemiş görünüyordu. ''Nasıl fırlattın hayvanı öyle düşüşün etkisinden çıkamadı yavrucak.'' diyip Pofuduk'u elime aldım. Ardından kafesine koydum. Emir'in ''Nasıl bir çene gücü var hayvanda parçaladı resmen.'' demesiyle ilk defa hamsterımın ısırdığı parmağına baktım. Ciddi anlamda kötü görünüyordu. ''Bekle burada hemen geliyorum.'' diyip vestiyere doğru gittim. İlk yardım çantası ile birlikte döndüğümde Emir koltuğa oturmuş parmağına acıyarak bakıyordu. Yanına oturup elini dizime koydum. Ardından çantanın içinden pamuk çıkardım.Sonra çantanın içinden tentirdiyot çıkarıp pamuğu ıslattım. Yarayı temizlemek için pamuğu parmağına değdirdiğimde sertçe yutkundu. Bağırmamak için kendini zor tuttuğu belliydi. Yarayı temizleme işlemi birince temiz bir pamuk parçası ile yaranın üstünü kapatıp flaster bant ile pamuğu sabitledim. Sonra ilk yardım çantasını toplayıp koltuğun yanına koydum.
''Sen hemşire olsana.'' dedi. Ben ona saçmalama der gibi bakıyordum fakat anlamadığı her halinden belliydi bende sesli olarak söylemeye karar verdim. ''Saçmalama. Hemşire filan olamam ben. Hasta insanlara katlanamam.'' dedim. Ardından yemek masasına oturup annemi daha doğrusu sarmaları beklemeye başladım. Emir de beni takip ederek karşımdaki sandalyeye oturdu. Bir süre anlamsızca bakıştık. Açıkçası gri gözleri çok güzel görünüyordu. Sanki buz tutmuş gibiydi.
Bu anlamsız bakışmamızı bölen kişi sarmalarla beraber gelen annemdi. Hepimizin tabaklarına sarma koyup masanın başına oturdu. Ben tabii ki sarmalara gömüldüm. Ben sarmalarımla yiyişirken annem ''Demek aynı sınıftasınız.'' dedi. İkimiz de aynı anda ''Evet.'' dedik. Fakat ses tonlarımız gerçekten çok değişikti. Ben canımdan bezmiş gibi, o ise duygusuz bir şekilde söylüyordu. ''Yeni sınıf arkadaşım kitabıma su döktü mesela.'' dedim. ''Ama tamamiyle yanlışlıkla oldu sende biliyorsun dirseğim çarptı.'' diyerek karşılık verdi. ''Özür bile dilemedin!'' diye cırladım. ''Sana sınıfta da söyledim Eylül, ben hiç kimseden özür dilemem.'' dedi. Homurdanarak yemeğime geri döndümYemekten sonra annem bulaşıkları yıkamak için mutfağa gitti. Anlamıyorum, madem her yemekten sonra bulaşıkları yıkayacaksınız neden bulaşık makinesi alıyorsunuz? Bende salondan oturma odasına, televizyonun karşısına geçtim. Emir de peşimden geldi. Bu çocukta kuyruk gibi peşimden geliyor sürekli. Kendimi koltuğa atıp televizyon karıştırmaya başladım. Fakat televizyonda hiçbir şey yoktu. Aklıma gelen fikirle Emir'e doğru döndüm ve ''Hadi korku filmi izleyelim.'' dedim ''Tamam ama filmi ben seçeceğim.'' dedi. Kafamı onaylar şekilde yukarı aşağı sallayıp televizyonun yanındaki laptopu elime alıp kucağına bıraktım. Emir'de bir film sitesine girip Dabbe Bir Cin Vakası'nı açtı.
Filmin yarısındaydık. Ben koltukta büzüşmüş bir vaziyette oturuyordum. Emir ise gayet rahat bir şekilde kolunu omzuma atmış oturuyordu. İçinde bulunduğumuz durumu o anda fark ettim. Ayağa fırlayarak ''Film ayağına iyice sarılmışsın bana pis sapık!'' diye cırladım. ''Ben sarılıyorsam sende her korkunç bir şey çıktığında kafanı omzuma gömüyorsun.'' diyerek karşılık verdi. ''Bir kere o çok korktuğum içindi.'' diyerek kendimi haklı çıkardım. Ben bu zafer duygusunu yaşarken Emir filmi yeniden başlattı, bende yerime oturdum. Fakat o korkunç şey ekrana tekrar gelince başımı deve kuşlarına taş çıkartacak bir hızda Emir'in omzuna gömdüm. O ise gülümseyerek kolunu omzuma attı.
Film bitince bir yarım saat kadar daha oturup konuştuk. Ardından o eve gitmeye karar verdi. Onu kapıya kadar götürdüm. Emir giderken arkasından ''Unutma, ilk ders dokuzda!'' diye bağırdım. O da arkasını dönmeden ''Tamam.'' diyerek karşılık verdi. Emir gittiğinde aklıma annemin yanımıza hiç gelmemiş olduğu geldi. (Nasıl bir cümle oldu lan o öyle) Bende tıpış tıpış annemin yanına gittim. Annem mutfak tezgahına yaslanmış Candy Cursh oynuyordu. Ona sarılıp ''Ben yatıyorum annem.'' dedim . Annem de beni anlımdan öpüp ''İyi geceler.'' dedi.
Odama çıkıp yorganın altına girdiğimde bugün başımdan geçenleri düşündüm. Yeni çocuk, yeni komşu, yeni okul dönemi. Bütün bunların arasından Emir'in buz tutmuş gri gözleri aklımdan çıkmıyordu. Bütün düşüncelerimi kafamdan kovup gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
Merhaba. İlk bölümde de söylediğim gibi bu benim ilk hikayem lütfen yanlışlarımı bana bildirin. Ki düzeltebileyim. Multimedyadaki Emir. Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)
![](https://img.wattpad.com/cover/27805889-288-k679621.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
General FictionDaha önce hiç sevgi görmemiş bir kalbe sevginin ne olduğunu anlatmak çok zordur. Böylesine buz tutmuş bir kalbi buzların arasından çekip çıkaramaz herkes.Fakat buzdan bir kalbi doğru kişi kolaylıkla eritebilir.