-3-

92 6 5
                                    

Multimedyada Melisa var. İyi okumalar:)

Çalar saatimin sesiyle uyandım. Komodinimin üzerindeki saati el yordamı ile bulup sesini kesmesini sağladım. Birkaç saniye boyunca anlamsızca yatağımda uzandıktan sonra okulu bulan kişiye saydırarak hazırlanmaya başladım. Kahvaltı için mutfağa indiğimde tezgahta bir kasenin durduğunu gördüm. Kasenin içinde mısır gevrekleri gevreklerin üstünde ise küçük bir not vardı. Notu okuduğumda annemden olduğunu anladım.

-Kızım ben koşuya çıkıyorum. Birkaç saate sen okuldan dönmeden önce eve gelmiş olurum. Bugünlük mısır gevreği ye.Seni seviyorum.-

Mısır gevreğini severdim. Bu yüzden benim için sorun olmamıştı. Not kağıdını kasenin içinden çıkarıp çöpe attım. Ardından buzdolabını açarak sütü çıkardım. Zaten kasenin içinde olan gevreklerin üzerine döktüm. Sonra çekmeceden bir kaşık alarak yemeğe başladım. Birkaç dakika sonra, mısır gevreği bittiğinde kaseyi bulaşıklığın önüne bıraktım. Ardından çantamı ve montumu vestiyerden alarak dışarı çıktım.

Saatime baktığımda ilk dersin başlamasına sadece on beş dakikanın kalmış olduğunu gördüm. Adımlarımı hızlandırdım. Biraz ilerledikten sonra arkamdan gelen motor sesi ile irkildim. Arkamı döndüğümde motor ile bana doğru gelen Emir'i gördüm. Bindiği motorun markası hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat güzel görünümlü siyah bir motordu Emir'in bindiği. Siyah saçları hız yaptığı için dağılmıştı ve bu onu çok garip gösteriyordu. Yani alıştığım gibi değildi ama çirkin olduğu da söylenilemez hatta daha sevimli bile denebilir. Yanımda durduğunda gülümseyip ''Günaydın.'' dedi.

''Sanada.'' diyip yürümeye devam ettim. Emir ise motoru, o güzelim motoru arkasında bırakarak arkamdan geldi. ''Bana olan bu ters davranışların sırf kitabına su döktüğüm için mi yapıyorsun?'' diye sordu. ''Evet! Kitaplarıma ne kadar değer verdiğimi bilmiyorsun bile!'' diye bağırdım. ''Ayrıca özür bile dilemedin!'' bu sözlerin ardından yüz ifadesi değişti. ''Sana ilk günde söyledim Eylül. Ben kimseden özür dilemem.'' Bunları söylerken sesi ciddi anlamda gergin çıkıyordu.

Tekrar saatime baktım ve dokuz olduğunu gördüm. ''Harika. Okula geç kaldık.'' dedim oflayarak. ''Evet, bu yüzde seni ben bırakacağım.'' dedi Emir motoruna ilerlerken. ''Hem böylece sana kendimi affettirmiş olurum.'' dedi. Motorun arkasına yerleşirken ''Ben öyle kolay kolay affetmem beni her gün okula sen bırakacaksın.'' dedim. ''İyi öyle olsun.'' dedi gülümseyerek. Az önceki gergin halimizden eser kalmamıştı. Motora iyice yerleştiğimde ''Gidebiliriz.'' dedim. Emir ise durdu ve ellerimi tutup kendi belinde birleştirdi. Birkaç saniye bekledikten sonra motoru çalıştırarak ilerlemeye devam etti.

Okula vardığımızda zil çalmış olacak ki, bahçede kimse yoktu. Emir motoru okulun girişindeki demire kilitlediği zaman beraber sınıfa doğru yürümeye başladık. Sınıfın olduğu koridora vardığımızda sınıf kapısı ardına kadar açık olduğunu gördüm. İlk dersin Türkçe olduğunu anımsadığımda kaşlarımı çattım. Türkçeci asla ve asla kapıyı açık bırakmazdı. Koridor ses gitmesin diye. İçeri doğru bir adım attım ve içimden atmamış olmayı diledim. Kafama doğru gelen su şişesi ile dengemi kaybedip yere düştüm. Emir beni ayağa kaldırmaya çalışırken yanımıza Kağan geldi. ''Çok özür dilerim Eylül. O şişe Yiğit içindi.'' dedi. ''Peki benim Yiğit ile ne gibi bir benzerliğim var Kağan?'' diye sordum. ''Şimdi ben kapıda Yiğit'in gelmesi için bekliyordum. Birisi kapıya doğru hamle yapınca bende refleks olarak şişeyi attım. Şansa bak ki kapıya hamle yapan kişi senmişsin.'' diyerek açıklamasını yaptı. ''İyi yok bir şey. Ayrıca hoca nerede?'' diye en başından beri kafama takılan soruyu sordum. ''Şimdi Türkçeci trafik kazası geçirmiş, bu yüzden yok. Yerine yardımcı hoca yokmuş, herkesin dersi varmış yani.'' dedi. ''O zaman ilk iki der boş?'' ''Evet.'' diye onayladı Kağan.

Buzdan KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin