Biliyorum normalde cumartesi yayımlamam gereken bir bölümdü fakat ciddi anlamda üşendim. Evet bu sefer geçerli bir sebebim yok sadece üşendiğim için koymadım. Koyamadım. Hepinizden özür diliyorum ayrıca biraz kısa bir bölüm oldu sanki. Neyse bölüm burada iyi okumalar :)
Gözlerime vuran güneş ışığı ile zorlanarak gözlerimi açtım. İşin ilginç yanı alarm sesini hiç duymamıştım. Benim gibi uykusuna düşkün biri alarmdan önce hayatta kalkamaz ki, diye düşünerek baş ucumdaki çalar saate baktım. Bakmamla gözlerimi fal taşı gibi açmam bir olmuştu. Saat ondu ve ben ilk dersi kaçırmıştım.
Kendime, uykuma ve Daleklere lanet okuyarak aşağıya indim. Evet Daleklerin bu konu ile hiç bir şekilde ilgisi olmasa bile ben hala dünkü bölümün etkisinden çıkamamıştım. Kafamı sallayarak düşüncelerimi uzaklaştırmaya çalıştırdım. Tabii başarısızlıkla sonuçlanmıştı bu girişimim.
Mutfağa ulaştığımda masanın üzerini dolu halde buldum. Ama tek bir lokmasına bile dokunulmamıştı. Reçeller, kızarmış ve hala dumanı tüten ekmekler, ekmekle aynı kaderi paylaşmış gibi duran üzeri dumanlı sosisler, nutella ve koca bir bardak ananas suyu. Evet garip zevklerim var, biliyorum. Ne yapalım ben de böyleyim.
Bu manzaraya tepki olarak karnım guruldamaya başladı. Ben de karnıma cevap olarak hızla masanın başına oturup tıkınmaya başladım. Kendimden geçmiş bir vaziyette yerken masanın öbür ucunda kalan not kağıdını gördüm. Annemden olsa gerek, diye düşünerek notu alıp okumaya başladım.
-Çalar saatini kurmayı unutmuşsun kızım. Ben de hiç ellemedim seni uyu diye. Nasıl olsa daha okulun ikinci günü bugün. Kahvaltını yap evde bütün gün otur. Yarın kesinlikle okula gideceksin ama. Neyse gelince konuşuruz ben koşuya gidiyorum.-
Evet beklediğim gibi not annemdendi. Kahvaltımı yaptıktan sonra masayı olduğu gibi bırakıp oturma odasına geçtim. Tam koltuğa oturmuştum ki telefonum çaldı. Koşarak odama çıktım ve yatağımın üzerindeki telefonu aldım. Arayan kişiye baktığımda yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Ardından yatağa oturdum ve telefonu açıp konuşmaya başladım.
''Alo, Kağan. Efendim?''
''Eylül, nerdesin sen sabahtan beri?''
''Evdeyim başka nerede olacağım?''
''Neden evdesin ki? Bir şey mi oldu? Zaten dün de okulun yarısında gittin. İyi misin?''
''Ya alarm kurmayı unutmuşum, annemde hiç ses etmemiş bugün evdeyim yani.''
''Hımmm anladım. Okulda da bir şey yapmıyoruz yanına geleyim mi istersen?''
''Yok ya gerek yok ben idare ediyorum. Dizi filan izleyeceğim zaten şimdi, sen hiç zahmet etme.''
''Peki sen bilirsin sıkılırsan ara beni sizin eve gelirim tamam mı?''
''Tamam sağ ol, görüşürüz o zaman sonra.''
''Görüşürüz.''
Telefonu kapatıp yataktan kalkarak terliklerimi pofuduk ev botlarımı giydim. Ardından paytak adımlarla merdivenlerden aşağıya indim. Paytak adımlar ile inmemin sebebi ise bu botlarla düzgün yürüyememdi. Güç bela merdivenleri indikten sonra aynı şekilde oturma odasına gittim.
Televizyondan internete bağlanıp Doctor Who'nun üçüncü sezonunun ilk bölümünü açıp izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
General FictionDaha önce hiç sevgi görmemiş bir kalbe sevginin ne olduğunu anlatmak çok zordur. Böylesine buz tutmuş bir kalbi buzların arasından çekip çıkaramaz herkes.Fakat buzdan bir kalbi doğru kişi kolaylıkla eritebilir.