BİZ GELDİK.
VALLA BİZ BAYA BEĞENDİK BÖLÜMÜ AMA BAKALIM SİZİN TEPKİNİZ NE OLACAK.
YORUMLARI ES GEÇMEYİN VE YILDIZA BASMAYI DA.
NEYSE NEYSE UZATMAYACAĞIM HADİ BÖLÜME.
KEYİFLİ OKUMALAR...
"Gece nöbetim var sabahta 2 tane ameliyatım var. Kaçır beni spaydi."
Balım, Hazan'a ağlanırken o elbiselere bakmaya devam ediyordu. Şuanda umurunda olan tek şey en sevdiği markanın yeni sezon ürünleriydi. Odasında ki dolap yetmiyor birde Balım'ın dolabını ele geçiriyordu fakat almaktan da asla bıkmıyordu.
"Tamam olur kaçırırım."
Balım, Hazan'ın başından savarcasına konuşmasıyla gözlerini devirip, kollarını göğsünde birleştirdi.
"Dünyanın da sonu geliyormuş diyorlar. Yarın falan final yapıyormuşuz."
"Öyle mi.? Hayırlısı olsun ne diyelim."
"Cüce sen beni dinliyor musun.?"
"Ha.? Ne.? Noldu ya.? Dinliyorum tabiki. Dünyanın sonu geliyormuş.?..... nasıl sonu geliyormuş.? Balım ya dalga geçmesene."
Balım onun bu haline gülümseyip bekleme koltuklarından birine oturdu. Bir kaç saat daha burda oldukları belliydi ve ayakta kalmayı gözü yemiyordu.
Hazan çok mutlu olduğun da, yada çok üzülüp, sinirlendiğin de iki şey yapardı.
Biricinsi; çılgınlar gibi alışveriş yapmak,
İkincisi; kendisinden geçene kadar spor yapmak.
Alışveriş yapmak onun mutlu anlarında yaptığı ve yapmayı sevdiği şeylerden biriydi. Mutluluğunu kendisine ve çevresine hediyeler alarak saçıyor, sevdiklerinin yüzünü kendisiyle beraber güldürüyordu. Şimdi o anlardan biriydi. Kendisini ve sevdiklerini mutlu edecekti fakat ilk kendisinden başlamış olmalı ki Balım koltuklarda kendisine işkence ediliyormuş gibi mutsuz oturuyordu.
Karakterleri birbirlerinin tamamen zıttı olsa bile uyum içerisindeydiler. Orta okuldan beri ayrılmaz ikili olmuşlar, Efe'nin büyümesiyle üç kişiye çıkmışlardı. Liseyide beraber okusalar bile meslek tercihleri farklı olduğu için aynı okulda, farklı bölümlerde okumuşlardı. Fakat bu durum onlar için sorun olmamıştı. Okul'un tamamı, hocalarda dahil onların çok yakın dost olduğunu biliyordu ve gören herkes aralarında ki bağa imreniyordu.
Şimdide öyleydi. Hazan Karahan ve Balım Arınç ayrılmaz iki dosttu.
Fakat aralarında ki bağ Balım'ın onu öldürme isteğinin önüne geçmiyordu tabi.
"Nöbetim var diyorum sen beni hala sürüklüyorsun cüce. Beni bi sal artık. "
"Tamam tamam şunları alayım çıkalım. Yemek yedikten sonra seni azad edeceğim."
Balım şükür duası ederken, Hazan kasada ödeme işlemlerini halletmiş ve avm'den çıkıp yakınlarda ki restorana giriş yapmışlardı. Her zaman ki masalarına oturduktan sonra yemekleri söylediler.
"Bir şey soracağım ne zamandır aklımda bir türlü soramadım. Geçen haftalar da reddettiğin dava ne oldu.? Adamlardan bir daha ses çıktı mı.? "
Hazan suyunu içerken kafasını olumsuz anlamda salladı. 2 hafta önce kendisine gelen davayı adamlara güvenmediği için reddetmiş birde üstüne tehdit edilmişti. Kasıtlı olarak birini öldüren bir adamın davasını alamazdı ve almamıştı da fakat adamlarım tekin olmadığını ufak çaplı araştırmalarım sonun da öğrenmişti.
"Yok haber gelmedi bidaha. Ama adamların tekin olmadığını öğrendim. O yüzden geçen hafta içi mahkemeye bildirdim hala haber bekliyorum."
"Dikkatli ol cüce. Ben veya Efe yokken geceleri dışarı falan çıkayım deme ve ben nöbetteyken de evin bütün güvenlik önlemlerini aç. Unutuyorsun sürekli, gözümden kaçtı sanma."
"Tamam annecim."
Balım dil çıkardıktan sonra gelen makarnasını yemeye başlamıştı. İşe gitmesine 1 saat vardı ve tıka basa doymak istiyordu. Sabaha kadar ameliyatını yaptığı hastalarla ilgilenecek daha sonrada iki ameliyata girecek ve onlarla ilgilenecekti.
Yaptığı meslek çok zor ve yorucu olsa bile o işini çok seviyordu. Sabahlara kadar ameliyatlara girmek, hastalarıyla yakından ilgilenmek, iş arkadaşlarıyla kantin muhabbetleri yapmak, yaptığı iş sonucunda övgüler almak...hepsini çok seviyordu Balım. O yüzden de arada sırada şikayet etse bile aslında gerçekten etmiyordu. Sadece arkadaşına nazlanmak hoşuna gidiyordu o kadar.
******
Hazan alışverişten eve döndüğünde Efe yine Efe’liğini yapıyordu. Açmıştı son ses müziği tiktok çekiyordu. Yakışıklıydı da piç!.
“Efe gel al şunları Allah için koptu kollarım koptu. “
“ Ya abla susar mısın? Videomun içinden geçtin resmen!.”
Hazan kapıda dikilmiş ölümcül bakışlarla içeriye bakıyordu.
“ Bana bak başlatma videona da sana da göt herif. “
O an Hazan poşetlerinin alınmasıyla irkilmişti. Sonra duyduğu ses, ensesinde hissettiği nefesle kaskatı kesilmişti.
“ Ben alayım bunları da Hazan hanım çekilin kapının önünden ağaç olduk arkada!. “
Hazan başta kavrayamasa da sözleri kavradığında hışımla arkasını döndü. Duvar gibi bir göğüsle karşılaştı önce sonra kavruk bir ten, dolgun dudaklar ve masmavi gözler.
İrkildi kadın. Karşısında yarı tanrı sıfatına yakışık bir adam vardı.
Kimdi bu adam!?
Hazan kendini toparlayıp bir adım geri attı.
“ Siz de kimsiniz!? “
Adam kadına baka kalmıştı.
Gözleri, gözleri aynı Gökbörü gibiydi. Eşi benzeri olmayan gri mavi karışımı gözler.
“ Komutanım bakışmanız bittiyse eğer içeri mi girsek? “
Bu anı bozan ÜSTEĞMEN SEMİH YILMAZ’DI.
“Komutan mı? “ dedi kadın kaşlarını çatarak.
Feza kafa salladı.
“ Özel kuvvetler subayı YÜZBAŞI FEZA ASLANBEY. Talep ettiğiniz koruma için görevlendirildik. “
Ne yani diye düşündü kadın bizi Bordo bereli askerler mi koruyacaktı!
**********
"1186 nolu odada ki Hatice hanım nasıl Aslı.?"
Aslı hastanın kim olduğumu hatırlamaya çalıştıktan sonra bilgileri Balım'a vermişti.
"1193 nolu Alev hanım taburcu edildi mi.? Morarmalar nasıldı.? Şikayeti var mı.?"
" Biraz şikayetçiydi hocam. Nefes alamıyorum diye ağlaya ağlaya çağırdı sabah. Burnunda ki tamponlardan olduğunu söylesek bile bizi dinlemedi ve bir gece daha burda kalmak istediğini söyledi."
Balım Alev hanımın o halini gözünün önüne getirince gülmüş ve diğer hastaları sormaya devam etmişti.
Alev geçen ay burnunu düzeltmek için gelen hastasıydı Balım'ın. Burnunda hiçbir problem olmadığı için ameliyat yapılmaya gerek duymamış geri yollanmıştı. Fakat Alev burnunu yaptırmakta kararlı olduğu için yanlışlıkla(!) düşüp burnunu kırmış ve soluğu Balım'ın yanında almıştı. Sonunda ise istediği kusursuz buruna sahip olmuştu, acılarıyla.
"Sabah ameliyatı olan hastaların testlerini yaptıktan sonra bana getirirsin ben hastaları dolaşacağım."
Aslı ve diğer asistanlar odadan çıktıktan sonra Balım önlüğünü giyip hasta dosyalarıyla beraber çıktı.
"Eğlence vakti Balım. Keyfini çıkar."
*****
Ameliyattan çıktıktan sonra önlüğünü ve bonesini sepetin içine atıp, ellerini yıkadı. Saatlerdir bonenin içinde kalan saçlarını düzelttikten sonra ellerine dezenfektan sıkıp ameliyathane bölümünden çıkıp odasına ilerlemeye başladı.
Sabah 9'dan beri ameliyattaydı ve şuan öğlen 2 olmuştu bile. Başını ovarak ilerlerken az ilerisinde hissettiği kişiyle duraksayıp başını kaldırdı.
Kadın Doğum Uzamanı Berk Kara.
Hastaneye girdiğinden beri peşinden ayrılmayan doktordu kendisi. Her gördüğü yerde dibinde bitiyor akşam yemeği yemek için türlü yollar deniyordu. Bu durumu başlarda Balım umursamasa bile şimdi rahatsız edecek boyuta ulaşmıştı.
"Selam Balım."
Balım adını onun ağzından duymaktan nefret ediyordu. Sonda ki M harfini öyle bir baskın söylüyordu ki midesini hareketlendiğini hissetti.
"Seninle uğraşamayacağım Berk, yorgunum."
" Sana masaj yapmamı ister misin." Balım odasının önüne geldiğinde adım atmaya kesip sinirle Berk'e baktı. Haddini her geçen gün daha çok aşıyordu.
"Seni kurula şikayet etmemem için tek bir neden söyle Berk. Yoksa bugün gidip dilekçemi yazacağım."
Berk bir süre düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra bulmuş gibi gülümsedi.
"Babam hastanenin sahibi olduğu için olabilir mesela Balım'cım."
"Lütfen beni raha bırak. Lütfen.!"
Dişlerinin arasında tısladıktan sonra odasına girip cebinde ki anahtarla hızlıca kapısını kilitledi.
"Allahın belas...."
Başını kapıdan kaldırıp kilitle bir süre bakıştı. Ameliyata girmeden önce kapıyı kilitlediğine emindi. Odanın içinde ki fazladan hissettiği nefesle yavaşça arkasını döndü. Hasta koltuğunda bir adam oturuyordu.
Mavi gözler, köşeli çene, yeni çıkmaya başlamış sakallar, uzun boy, geniş omuzlar, şişkin kol kasları... bu listenin uzayıp gideceğine emindi Balım.
"Sende kimsin.?"
Kurtbey sonunda kendisini fark eden kadınla ayağa kalkıp elinde ki kağıdı uzattı.
"Türk Silahlı Kuvvetlerin'den Yüzbaşı Türkoğlu. Tanıştığımıza memnun oldum Doktor Balım Arınç."
Balım korkarak bir kaç adım attıktan sonra adamın elinde ki kağıdı alıp hızlıca inceledi. Yazılanlar arasında tek dikkatini çeken Hazan'ın adıydı.
"Hazan ne alaka.? Onu geçtim siz ne alaka.? Neden odamdasınız.? Buraya nasıl girdiniz.? Kapıyı kilitlemiştim.!"
Gittikçe yükselen sesiyle Kurtbey derin nefes aldı. Karşısında ki kadın fazla konuşuyordu ve bu sinirlerinin gerilmesi için yeter de artardı bile.
"Telefonunuza bakma gereği duysaydınız kimim ve neden burda haberiniz olurdu Balım hanım. "
Balım elini beline yerleştirip, gözlerini sinirle kıstıktan sonra derin nefes aldı.
"Sabahtan beri ameliyattaydım Yüzbaşı bey. Ameliyatta telefonla oynayamıyorum kusuruma bakmazsınız inşallah."
Kurtbey sakin kalmaya çalışarak cebinde ki telefonu çıkarıp Feza'yı aradı. Bir kaç çalıştan sonra açıldığında ise konuşmasına fırsat vermeden telefona Hazan'ı istemiş ve kaba bir şekilde Balım'a uzatmıştı.
Balım kocaman ellerin arasında küçücük kalan telefonu sinirle alıp camın yanına ilerledi.
"Hazan Allah'ın belanı vermesi için çok yalvarıyorsun farkındayım ve yüce rabbim bu iş için beni seçti sanırım. KORUMA İSTEDİĞİNDEN NEDEN HABERİM YOK ALLAHIN CEZASI.!"
Kurtbey kadının bağırmasıyla kafasını koltuğun arkasına atıp sabır diledi. 1 ay boyunca bu kadını çekmek gerçekten alabileceği en büyük cezaydı.
Hazan gülmesini bastırmaya çalışsa bile bu çok zordu çünkü hem karşısında oturan sürekli konuşan Semih hemde telefonun ucunda çığlık çığlığa bağıran arkadaşıyla sakin kalamıyordu.
"Sırık dün söylemeyi unutmuşum sabahta zibilyon tane mesaj attım ama görmedin. Senin salaklığının cezasını neden ben senin cazgır sesinle ödüyorum.! Saçlarını yolum yolum yolar sonra tekrar eker, tekrar yolarım. Dellendirme beni.! "
"Öğleden sonra eve geleceğim ve sende o evde olacaksın cüce. Kim kimi yoluyor göreceğiz. Kapat telefonu yılan kadın.!"
Balım sinirle telefonu kapadıktan sonra telefonu ısırdı. Evet. Telefonu.Isırdı. Bildiğimiz ısırmak.
Kurtbey telefonuna yapılan işkence karşısında sessiz kalmayı seçmişti. Bu kadınla hiçbir şekilde uğraşmak istemiyordu çünkü şu 5 dakika içinde fazlasıyla yorulmuştu. Ruhsal olarak.
Balım sonunda ne yaptığını fark etmiş ve korkarak telefona bakmıştı. Metal yeri hafif çizilmiş ve dokunmatik kısmında baskı sonucunda küçük, ufacık bir hasar meydana gelmişti.
Bir kaç kere öksürdükten sonra arkasında ki adama dönüp yavaşça gülümsedi.
"Şey..aaa...ben yenisini alabilirim.? Bugün, hemen şimdi gidip alabiliriz. ? Tabi gidene kadar kullanacağın için ilk önce dezenfekte edeyim. Sen bekle beni."
Balım hızlıca sol tarafta ki duvarda asılı olan jeli eline sıkıp dikkatlice telefonu silmiş daha sonra masasında duran kağıt havluyla kurulamıştı.
"En azından mikroplarımdan temizledim. Şu işi açıklığa kavuşturduktan sonra telefon işini halletmeye gidebiliriz."
Telefonu Kurtbey'e teslim ettikten sonra kendi koltuğuna oturup ellerini masada birleştirdi. Bu hareketi genelde hastalarının şikayetlerini dinlerken yapardı ve artık alışkanlık olmuştu.
Kurtbey birleşmiş ellere bir süre baktıktan sonra omuz silkmiş ve rahatça geriye yaslanmıştı.
"Hazan Hanım almak istemediği dava nedeniyle pekte tekin olmayan adamlarla muhatap olmak zorunda kalıyormuş. Bu durumu bildirdiği içinde adamların davası başka avukatlar tarafından görülene kadar mahkeme kendisine ve sizlere koruma atadı. O tehlikedeyse sizde tehlikedesiniz demektir. Bu yüzden siz ve Efe'ye de koruma atandı."
Kurtbey bu zamana kadar ki en uzun konuşmasını yapmış ve uzun süre konuşmamayı umarak susmuştu. Konuşma görevi karşısında ki kadınındı ve o bu işi sevmemişti. Kendisini insalara açıklamaktan nefret ederdi falat Balım onun işini hiçte kolaylaştırmıyordu.
Balım anladığını belli edercesine kafasını sallayıp sandalyesinde bağdaş kurdu. Sonuçta karşısında hastası yoktu ve rahat olabilirdi.
"Peki sen her gittiğim yerde peşimde mi olucaksın.? Hastalarım oluyor ya benim, doktor hasta gizliliği falan."
Kurtbey kafasını kaldırmadan kaş altından kadına bakıp sabır çekti. Dalga geçtiği ses tonundan bile belliydi ve her şey gibi bu durumda onun hoşuma gitmemişti.
(Kurtbey, Balım'a aynı bele bakıyor.)
"Hastanede olduğun sürece dışarıda bekleyeceğim."
"Anladım. Tamam artık çıkabiliriz."
Kurtbey Balım'ı beklemeden hızlıca ayağa kalkmış ve kilidi açtıktan sonra odadan çıkmıştı. Balım tanımadığı adamı sinirlendirmiş olmanın verdiği hazla yavaş hareketlerle ayağa kalkıp önlüğünü çıkardı. Çantasını ve masanın çekmecesin de duran telefonunu aldıktan sonra odasından çıkmış ve kapıyı tekrardan kilitleyip koridorun sonunda ki Kurtbey'in yanına yürümeye başlamıştı.
Kurtbey karşısından süzülerek gelen kadınla yutkunup camdan dışarıyı izlemeye başladı. Hem kendisine sövüyor hemde Albay'a ve Hakime teşekkürlerini iletiyordu.
Bir kaç saniyenin ardından Balım yanına geldiğinde bir şey söylemeden yürümeye devam etti. Aşağı kata indiklerin de Balım asistanlarına çıktığını söyleyip hastalarla ilgili kısa bir özet geçtikten sonra kapıda onu bekleyen dev adamın yanına ilerledi. Katta ki tüm hemşire ve hasta yakınlarının dikkatini çekecek kadar yakışıklıydı Kurtbey ve bunun farkında değildi. Farkında olsa bile umurunda değildi. Tek istediği koruma görevini bitirmek ve dağlara dönmekti.
Kurtbey'in arabasına bindiklerinde Balım hangi telefoncuya gideceklerini tarif ederken, Kurtbey yolla ilgilenmekle meşguldü.
Balım onun normalde de umursamaz olduğunu anladığı için yolu tarif etmiş ve bir cevap alma beklentisi içine girmeden susup beklemeye başlamıştı. Fakat tarif ettiği yol ile alakasız bir yere dönünce oturduğu yerde dikleşip Kurtbey'e döndü.
"Nereye gidiyoruz Allah aşkına. ? Yanlış yola girdin."
"Ordan bakılınca telefon aldıracak gibi mi durdum sana çok merak ediyorum. Eve gidiyoruz Balım Hanım."
"Sen öyle durmuyor olabilirsin ama ben verdiğim hasarı karşılamak istiyorum. "
"Ben ısırılmış telefon kullanmayı seviyorum. Yeniye gerek yok. Başım ağrıyor da biraz sessizlik lütfen."
Balım bir kaç kez bir şey diyecek olsa bile ne diyeceğini bilmeden susmuş ve geriye yaslanmıştı.
Bu adamla uğraşmak en az Hazan'la uğraşmak kadar sinir bozucuydu Balım için.
Kurtbey TÜRKOĞLU ise kadını umursamadan kapadı gözlerini.
Yorulmuştu ve içinden bir ses daha çok yorulacağını söylüyordu.
Kim bilir belki de yorulan değil yoran taraf olurdu...*****
BİZ BÖLÜMÜN DAHA SONUNA GELDİK.
UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
YORUMLARDA BULUŞALIM.
BUGÜN UZATMIYORUM.
HOŞÇAKALIN 👋🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKBÖRÜ
Action1-eğer bir asker sizi gördüğü zaman durmadan ateş ediyorsa bilin ki o acemidir kurşununun bitmesini bekleyin, bittiği zaman gidin kafasına sıkın. 2-eğer sadece sizi gördüğü zaman ateş ediyor saklandığınız zaman duruyorsa o bir komandodur, kaçın ve c...