5;

679 102 229
                                    

Yeni bir sabahta, işlerin çok değiştiği anlaşıldığında Taehyung, yorgun bir şekilde gözlerini aralayıp dışarı baktı. Aslında epey geç olmuştu, normalde erkenden uyanırdı lakin dünün yorgunluğunu atamayan bedeni onu geç saate kadar uyutmuştu.

Kendine gelebilmek için birkaç dakika tavana baktı, gözlerini kırpıştırdı ve birkaç derin nefes sonrası doğruldu yattığı yerden.

Seokjin yanında değildi.

Panikle, Seokjin'in evden çıktığını düşünerek yataktan adeta fırlayıp evin diğer kısmına ilerlediğinde ise Seokjin'in iskemleye çökmüş, ağladığını gördü. Uzun saçlarını, uykudan muhtemelen yeni uyandığı için dağılmıştı Seokjin'in ve yüzü de hafif şişti. Yine de sanki canı çok yanıyormuş gibi ağlıyor olmasını gizleyemiyordu hiçbir şey.

Taehyung sesini çıkarmadı, bir süre uzakta bekleyip neden Seokjin'in ağladığını düşündü. Aklına yalnızca tek bir şey gelmişti.

Eve geldiğinde, kabanının içine sakladığı gazetenin olduğu yöne baktı. Gazete orada değildi.

"Seokjin," dedi Taehyung sert bir sesle. "Bana bak."

Ona karşı ilk defa saygısını bozarak konuştuğundan Seokjin korkuyla kafasını kaldırdı ve Taehyung'a baktı kocaman açtığı gözleriyle. "Ne yazıyor burada?" diye sordu titreyen sesiyle, gazeteyi kaldırıp Taehyung'a göstermişti. Sayfanın tam da orta kısmında Seokjin'e ait, canlandırma bir resim yer almaktaydı ve altında da büyük puntoyla, yabancı kelimeler yer alıyordu. Seokjin elbette anlamıyordu neler yazdığını ancak bunun iyiye işaret olmadığının pekala o da farkındaydı.

Taehyung önce konuşmadı, sessizce Seokjin'in yanına ilerleyip boştaki iskemlenin üzerine çöktü. derin bir nefes aldı, konuşmaya hazırlanmak için dudaklarını ıslattı bir kez ve kucağındaki ellerine bakarak parmaklarıyla oynadı.

"Prens olduğuna inanmamıştım," dedi sakin bir sesle. "Kimse, 'Ben bir prensim.' diyen birine inanmaz, Seokjin." Seokjin, duyduklarının şokuyla iyice arkasına yaslandı ve korkuyla soludu. "Benimle neden saygılı bir şekilde konuşmuyorsunuz?" dedi derin nefesler alırken. "Benim bir prens olduğuma artık inandığınıza göre bana olan saygınızda ne değişti?" aldığı nefesler sebebiyle göğsü resmen kabaran Seokjin, birden bambaşka birine dönüşmüştü sanki ve istemsiz kaşları çatılmıştı. Taehyung çekingen bir tavır sergilemek zorunda kaldı.

"Bizi bulurlarsa eğer, yaşamamıza izin vermezler asla. Haklıydınız." kafasını başka yöne çevirdi Taehyung, yaşanılanların altında ezildi. İçinde, bazı şeylerin parçalandığını hissederken konuşmak zordu onun için. Kalbinde yoğun bir çarpıntı vardı ve bunun sebebi de pekala korkuydu.

"Buna izin vermem," dedi Seokjin ise. Hızla dizleri üzerine çökerek Taehyung'un önünde durdu, baygın bakışlarını ona sundu. Elleri, yavaş yavaş Taehyung'un yanaklarına gitti ve yüzünü kavradı. "Asla izin vermem..." Taehyung, gözlerinde biriken yaşları tutamayacak hale geldiğinde alt dudağını dişledi. Seokjin ise çaresizce onun yüzüne baktı. "Ağlamayın, ne olur..." Taehyung gözlerini sıkı sıkı yumduktan hemen sonra Seokjin ise dayanamayıp başını dizlerine yasladı Taehyung'un.

İkisi, uzun bir müddet ağladı ve birbirlerinden ayrılamadılar. Taehyung, kucağına başını yaslamış aşığının saçlarını okşadı. Her bir tutamını, sanki çok narin bir şeye dokunuyormuş gibi avcuna aldı, sevdi. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadılar, sessizlik onlara iyi gelmişti. Kendilerini dinlemelerine öncü olmuştu. Şimdi ise gerçekle yüzleşmenin vakti gelmişti.

"Gazeteye sizi aradıklarını yazmışlar, sizi arıyorlarmış. Kaçırıldığınızı düşünmüşler, kaçıran kişi de öldüreceklermiş." Seokjin ağzını açıp tek bir kelime dahi edemedi, korkudan titriyordu. Taehyung gibi birinin bu dünyadan, yanlış anlaşılmalar sonucu gidecek olmasını ne aklı kaldırabilirdi ne de bedeni kaldırabilirdi. Düşünceleri arasında sıkışmış, zihninde gizlenmiş acımasız Seokjin bile buna dayanamazdı.

"Hayır..." dedi titrek bir sesle sonunda. "Ben bunu istemem, sizin kötü biri olmadığınızı bilmeleri gerek."

Taehyung, başını kaldırmış Seokjin'in çenesinden tuttu nazikçe ve onu, ilk öpüştükleri zamankinden çok daha nazikçe öptü. Öpüşü, heyecandan uzaktı. Sanki her şeyin iyi olacağına inandırmak ister gibiydi kendini. Korkaktı. Seokjin'in içini titretmişti.

"Her şeyin iyi olacağına inanma vakti," dedi Taehyung fısıltıyla. Daha sonra oturduğu yerden kalkıp Seokjin'in elinden tuttu ve onu da yerden kaldırıp yatağın yanına götürdü. Seokjin ürkek bir şekilde yatağa oturdu.

Taehyung, kendi üzerindeki kazağı çıkarıp yavaş adımlarla yatakta oturan Seokjin'e doğru yürüdü. İkisi de yutkunup dudaklarını ıslattığında artık sona yakın olduklarını düşündüler. Seokjin'in gözlerinden yaşlar hala akmaya devam ederken kendisi de utanarak üzerindekinden kurtuldu. Kolları bedenine sarılmış olsa bile Taehyung ona gülümseyerek baktı, dizini yavaşça bacakları arasında, yatağın üstüne yerleştirip Seokjin'in üzerine eğildi.

İki genç adam, artık yabancı hissetmiyor olsalar da birbirlerine karşı, bedenlerinin yabancılığı gözle görülebilecek kadar barizdi. Belki de bu, ikisinin deneyimsiz ancak heyecanlı olmasından kaynaklıydı. Sanki yağmurun altında ıslanmak gibiydi bu hisler, Seokjin kendi kendine bile tarif edemiyordu. Bedeni üzerinde, Taehyung'un titrek dudaklarını hissediyor olması zaten başlı başına onu mahvederken bir de kendi acıları onu öldürüyordu.

O gün, defalarca öldü ikisi de. Sayılamayacak kadar, çok kez nefessiz kaldılar. Düşünceler arasında boğuldular belki de. Bu acımasız dünyanın saf çocuklarıydılar.

"Canımı yakmayın," dedi Seokjin usulca. Taehyung'un gözleri artık daha parlak, dudakları daha davetkar ve kollarının arası daha güvenliydi. Nazikçe öptü Seokjin'in ensesini. Hayatlarının ne ara bu hale geldiğini düşünürken ikisi de bedenleri bir oldu. Seokjin'in gözlerinden akan yaşları bir bir öptü Taehyung.

"Sen bu dünya için fazla güzelsin," diye fısıldadı Seokjin'e. "Bu acımasız dünya içinde rastlanması en zor olansın."

"Ama şimdi buradayım," Seokjin'in kızarmış dudaklarından dökülen güçsüz kelimeler, Taehyung'un kalbine işlerken ikisi de yaşlı gözleriyle gülümsedi.

"Bay Taehyung," Seokjin, bedenini Taehyung'a çevirip ellerini ensesinde birleştirdi. "Her şey için teşekkür ederim. Bu dünya acımasız ama bir o kadar da güzel."

Saint Petersburg İstasyonu | TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin