6;

584 94 187
                                    

merhabalar, sonda fikirlerinizi benimle paylaşın lütfen

iyi okumalar ♡

___

Sıradan, yoldan geçen iyi giyimli beylerden biri, tam da o an önünden geçmekte olduğu evin kapısına meraklı bakışlarını sundu. Evin kapısına olan saldırıya pek de anlam yükleyemez iken zarar görmüş duvarlara ve pencerelere baktı. Hiçbir şekilde anlam veremedi. 

"Bakar mısınız?" dedi daha sonra sokak arasındaki kadınlardan birine. Kadın merakla başını kaldırıp bu yabancı adama soran gözlerle baktı. "Bu evin nesi var böyle? İçeride kimse yaşamıyor mu?"

"O evde Çinli bir adam yaşıyor, gözleri böyle çekik olanlardan biri yani." kadın iri gözlerini tıpkı Uzak Doğulu insanların gözlerine benzetmek için işaret parmaklarıyla çekti. "Çevre pek haz etmez ondan, halbuki iyi adamdır da. Kimseye şimdiye kadar bir zararı olduğunu duymadık."

"Peki evin bu kadar hasar almasının bir sebebi var mı?" iyi giyimli olan adam, hafifçe eğilerek kadına daha da yaklaştı. "O adam bir oğlancı." dedi kadın sanki kötü bir şeyden bahsediyormuş gibi. "Bir süre önce evine aynı kendisine benzer birini aldı, insanlar evin önünden geçerken ikisinin çok ayıp şeyler yaptığını görmüşler." fısıltıya dönüşen sesi, sanki çok korkunç bir şeyden bahseder gibi bir gizeme bürünmüştü kadının. "İki erkeğin birbirlerinin mahremine girmesi nerede hoş karşılanmıştır ki zaten!"

Adam bir süre düşündü. "O zaman bu beyleri birilerine şikayet etmek gerekir." dedi sakince. "Ben yalnızca buradan geçen bir yabancıyım lakin sizler burada yaşayan insanlarsınız. Onları şikayet etmelisiniz."

Kadın dudak büzerek omuzlarını silkti. "Çocuklar ve adamlar onları yeterince cezalandırıyorlar zaten," dedi ardından sakin bir sesle. "Aslında bu bey doğruyu söylüyor," bu sefer, orada oturan başka bir kadın konuştuğunda herkes olumlu anlamda kafa salladı. "Onları şikayet edelim, muhtemelen idam edilirler. Çocuklarımın öyle adamlarla aynı yerde yaşamalı bile korkutucu. Ya hastalıkları benim oğluma da geçerse? O zaman ne yaparız biz..."

"İlk fırsatta bu iki beyi şikayet edin. Kimsenin, bir başkasının huzurunu kaçırmasına izin verilmemeli. Özellikle bu pis Çinlilerin bunu yapmasına kesinlikle müsaade etmemelisiniz." adamın yüzündeki ifade, birden, sanki çok iğrenç bir şeyden bahseder gibi bir hale büründüğünde kadınlar onu onayladı.

"Her neyse, değerli vaktinizden çaldım. Yetişmem gereken bir yer var. Teşekkürler." diyerek de gitti adam. Kadınlar bir başlarına kaldılar.

"Aslında o iki beyi şikayet etmeye pek de gerek yok," dedi biraz önce yanlarından ayrılan adamla ilk konuşan kadın. "Kimselere bir zararları yok."

"Öyle diyorsun ama... Gazeteye verilen haberi okumamışsın herhalde." bu sefer en köşede oturan, irice kadın konuşmuştu. "Şu kayıp Çinli prens var ya hani... Rusya'da olduğu söyleniyor. Bu evde olmasın?"

"Taehyung kötü bir çocuk değildir." herkes sıkıntılı bir şekilde homurdandı bu cümleden sonra. "Oğlancı olması yetmezmiş gibi bir de hırsız o. Evine koşarak giriyor, fırınlardan ekmek çalıyor. Ev sahibi de uzun zaman önce öldüğü için rahat yaşıyor burada."

"Evlatlarıma kendi hastalığını bulaştırmasından korkar oldum ben..." herkes Taehyung'un bir oğlancı olduğuna yürekten inanıyor olsa bile kimsenin bu konu ile ilgili kesin bir kanıtının olmaması da onları ikilemde bırakıyordu.

"O halde yarın akşam evlerine gidelim," dedi başka bir kadın bu sefer. "Onları meydana çıkarttıralım."

"Bunu tek başımıza ya da eşlerimizle yapamayız. Polise haber vermek gerekir. Polislere haber verelim. Bu şekilde meydana çıkartılırlar." herkes bu fikre sıcak baktığı vakit, Taehyung'un evinin içinde işler gayet yolundaydı.

Birbirlerine sarılmış halde yatan ikili, evin içinin git gide soğuyor olmasını pek de umursamadan, bedenlerinin sıcaklığı ile dayanmaya çalışıyorlardı. Biraz zordu, hava gittikçe soğuyordu çünkü. Seokjin burnunu çekti. Taehyung burnunu Seokjin'in göğsüne sürttü. 

"Neler olacağını kimse bilemez artık ama bana güvenmenizi isterim Bay Taehyung, size zarar vermeye kalktıklarında karşı çıkacağım. Size zarar vermelerine dayanamam. Size dokunmalarına izin veremem." Seokjin'in yeniden gözleri doldu, yaşları yıldızlar gibi kaydı gözlerinden; yanaklarında incecik bir çizgi oluşturdu. "Şimdi ağlamanın sırası mı?" dedi Taehyung ise kafasını kaldırıp. Seokjin'in kırgın bakışlarına karşı dudakları hafifçe kıvrıldığında uzandı aşığının yüzüne ve öptü yanaklarından. "Eğer bir daha ağlarsam siz yine öpersiniz böyle. Hatta ne zaman ağlarsam ağlayayım gelir öpersiniz, olmaz mı Bay Taehyung?"

Bakışları arasına yıldırım düştü ikilinin, Taehyung gözlerini kaçırdı. Hızla kafa sallayıp baş parmaklarıyla okşadı Seokjin'in yanaklarını. Onun gibi, bu kadar saf ve tertemiz bir insanın nasıl var olduğuna akıl erdiremiyordu. Düşüncelerine bir gram kir bulaşmamış, zihni bir kez olsun bile kendini kötülüğe yormamış birinin varlığı hayal gücünü zorluyordu Taehyung'un. 

"Bay Taehyung, buraya geldiğim günden beri, bana olan bakışlarınızda bir kez bile küçümseme görmedim. Tren istasyonundan indiğimden beri sizinle olduğum için ne kadar şanslı hissettiğimi bilemezsiniz." Seokjin hafifçe güldü. 

"Geçmişte değiliz, bugündeyiz. Birlikteyiz." "Birlikte kalalım, Bay Taehyung. Ne olursa olsun ayrılmayalım çünkü siz kaybetmek istemiyorum. Sizin gibi birini daha hiç görmedim." 

Sessizlik hakim olduğu vakit odaya, Taehyung, Seokjin'in saçlarını okşadı uzun uzun ve yavaşça. Derin düşüncelere daldı. İçinde kötü bir his, midesinde ağrılar vardı. Bütün hüzün ve keder sanki içinde birikmiş, bir zehir gibi yayılıvermişti bedenine.

Günler böyle akıp gitti, nihayet kasım sonu geldi. Evin içinde geçen zaman ve insanların bakışları hiç değişmedi. Hayatlarında ufa bir değişiklik bile olmadı. Seokjin evden hiç çıkmadı gazete haberinden sonra ve her gün, gazeteye haber verilmeye de devam edildi. Artık Seokjin ciddi bir şekilde aranıyor, bu yüzden evden bir adım dışarı bile atamıyordu. Artık pencereler kapalı, örtülüydü. 

Sıradan, soğuk bir aralık gecesi ise kapıya birileri dadandı. 

Taehyung'un yıkık dökük, tek başına zar zor yaşadığı lakin içi samimiyet kokan evinin kapısı yılları devirdikten sonra ilk kez tıklatıldı. 

Kalın sesli, Rus bir adam sakince konuştu. 

"Kapıyı açın."

Saint Petersburg İstasyonu | TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin