Bölüm 42

1.2K 145 103
                                    

İçimde dünyaya küsmüş bir çocuğu büyütüyorum.

"Aşk bazen uçar, bazen yürürmüş; kimininki koşar, kimininki ağır ağır ilerlermiş; bazılarını hafif ısıtır, bazılarını yakarmış; birini yaralar, ötekini öldürürmüş; bir anda tutku yarışını başlatır, aynı anda bitirirmiş; sabah kuşattığı kaleyi akşamına düşürürmüş; çünkü hiçbir kuvvet aşka direnemez"

Bir kitapta okuduğu bu satırlar Jin hayatına girdiği günden beri hissettiği duyguların tercümesi gibiydi.
Geçmişti üzerine hızlıca boca olmuş,onu yakmış olan bu duygu, şimdilerde ağırca ilerliyor, Jin'in her kelimesinde buz tutmuş yüreği biraz daha ısınıyordu.

Mesela şuan şaşkın bakışlarla onun içmesi için çorbayı soğutmaya çalışan adamı izlemek bu kuvvete direnmesine engel oluyordu. Jin'in içini titreten cümlesinden sonra siyah incilerini Taehyung'a dikmiş, tepkisini görmeye çalışmıştı. Aralarında sessiz bir anlaşma yapmış gibi bir mücadeleye girmişlerdi. Taehyung Jin'in gözünü kırpmadan ona diktiği bakışlarından kaçmamış, bu yaptıklarınla beni kandıramazsın der gibi meydan okumuştu. İçten içe ona yenildiğini o da kabul ediyordu. Ama bunu karşısındaki tanıdık yabancının bilmesine gerek yoktu. Onu ölüme sürükleyen kapının anahtarını körü körüne birinin eline daha vermeyecekti.Birşeyleri kendi içinde yaşamaya çalışarak verebildiği en az tepkiyi karşı tarafa hissettirecekti. O yaralı çocuğun aynı yerden incinmemesi için gardını alacaktı.

Jin Taehyung'un aklından geçenlerden habersiz soğuttuğu çorbayla birlikte Taehyung'un yatağının kenarına oturdu. Taehyung'un onun ne yaptığını anlamaya çalıştığı bakışlarını görmezden gelerek , kaşığa koyduğu çorbayı ona uzattı.

"Kendim içebilirim." diye mırıldandı Taehyung.Jin tarafından üzerine boca edilen bu şefkat, onun içten içe ördüğü duvarlarını yıkıyordu.

"Bileklerindeki dikişlerle kendin nasıl içmeyi düşünüyorsun Taehyung. Sen kendi canını önemsemiyor olabilirsin ama ben canımı önemsiyorum. O yüzden uğraştırma beni güzelim hadi iç!" dedi.

Taehyung ağzını açarak çorbayı yutarken, aklı Jin'in onun canından canım diye bahsetmesinde takılı kalmıştı. Jin her seferinde sözleriyle aklını karıştırıyor, Taehyung'un onun isteklerini yerine getirmesini sağlıyordu. Gözlerinin ucuyla ona çorba içiren adama baktı. Siyah inciler ona öyle güzel bakıyordu ki , Taehyung hızlanan kalp atışlarına engel olamıyordu. Tüm gücüyle onun çekimine karşı koymaya çalışsada , Jin bu kadar yakınındayken ve ona böyle güzel bakarken bu güce karşı koyması imkansızlaşıyordu.

Taehyung'un duygularının karışması anlık bir zamanda oldu. Az önce onun içini ısıttığını düşündüğü hareketler onu kızdırmaya başladığında, öfkesini dışarıya yansıtmak ister gibi bakışları anbean karardı.Şahit olduğu değişimle Jin'in kaşları istemsizce çatıldı. Kaşığı tekrar Taehyung'a uzatacak ki "İçmek istemiyorum" diyen sert sesle elleri havada asılı kaldı.

Jin onu neyin kızdırdığına anlam veremedi.

"İçmezsen, iyileşem-"

Taehyung onun cümlesini tamamlamasına izin vermeden "Ne iyileşmesi, neyin iyileşmesi. Salak mısın sen? Anlamıyor musun? Daha kaç defa sana ölmek istediğimi söylemem gerekiyor. İstemiyorum. Yaşamak falan istemiyorum. Neden sürekli karşıma çıkıp, duruyorsun. Ne olacağını düşünüyorsun ki? Yüzünü bile görmediğim maskeli kahramanımıza aşık olup,kendimi öldürmekten vazgeçeceğimi mi? Kimsin sen? Defalarca "Siktir git?" dememe rağmen gitmeyen yüzsüzün tekisin. Yüzünün çirkinliğini görürde seninle konuşmayı kesmemden korktuğun için bir maske parçasının ardına saklanan korkağın tekisin. Bir hiçsin sen. Sadece bir hiç. Şimdi o siktiri boktan şefkatini de aşkını da al siktir git buradan. Seni görmek istemiyorum."

Jin uzun, çok uzun bir süre öylece durarak Taehyung'un sözlerini sindirmeye çalıştı. Yüreğine darbe vuran her bir cümlede gözlerine bir parça daha yapışan doluluk taşmaya başlayacağı anda kafasını yukarıya kaldırarak, gözyaşlarının akmasına engel oldu. Söz vermişti, Taehyung'un olduğu yerde gözyaşı dökmeyecekti.

Göğsünün tam ortasına oturan his ona nefes aldırmayacak boyuttaydı. Jin'in kırgın bakışları Taehyung'un öfkeli gözleriyle tekrar buluştuğunda "Hadisene." diye bağırmaya devam etti.

Taehyung Jin'in canını yakmak için ne kadar ileri gittiğinin farkında değildi. Kendi içindeki duyguların karmaşasının verdiği acıyı bastırmak için kelimeleri Jin'in suratına tokat gibi çarpmıştı. Duvarlarının yıkılmasını önlemek için başka çaresi yoktu. Bu adamdan uzak duracaktı. Birine daha yenilmeye gücü yoktu.

Jin dişlerini alt dudağına geçirerek titremeye başlayacak dudaklarını engellemeye çalıştı. Yalnızca bir kaç saniye öyle kırgınlıkla baktı ki gözlerine, Taehyung Jin'deki kendisini bitirdiğini anlamıştı. Belki de bu adamı son kez görüşüydü.

Jin topuklarının üzerinde döndü ve ağır adımlarla kapıya doğru yürümeye başladı. Onunla birlikte ayaklanan Yoongi ve Hoseok'e ,Taehyung'u yalnız bırakmamalarını söyleyerek odayı terk etti.

Taehyung dakikalarca kapanan kapıya baktı. Sanırım hayatındaki tek güzel şeyi de öfkesine kurban etmişti.
Her ne kadar kabullenmek istemese de o kapıdan sadece Jin'i değil, geleceğe dair tüm umutlarını da kovmuştu.

Jin'in yüreğinin bahçesinde, yaz-kış demeden sulayıp büyüttüğü çiçeği kopartmıştı.


____________Moon___________

Ah be Taehyung!

Kırgınsın diye kırman reva mı?

Yazık değil mi benim bebeğime...

Moon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin