Bölüm 68

1K 110 52
                                    

Sürpriz...

Teras katına kurulan kahvaltı masasına kadar Jin'in kolları arasında çıkmıştı. İçindeki küçük çocuğun gökkuşağı kokusuna olan ihtiyacını dindiremiyordu. Ona ne kadar yakın olursa olsun yetmiyordu. Bu zamana kadar neden içindeki çocuğun hayata küstüğünü şimdi anlıyordu. Onu bu kokudan, onun şefkatinden, büyülü sıcaklığından mahrum bırakmışlardı. Nasıl küsmezdi ki?

Jin onun sandalyesini çekerek oturmasını sağladıktan sonra yanağına yeni bir gökkuşağı izi daha bırakmıştı.
Tabii bunu diğerlerinin yanında yapması Taehyung'u utandırdığından yanakları kızarmaya başlamıştı. Jin onun bu halini alıp içine saklamak istiyordu. Kimse görmesindi güzelliğini,kimse duymasındı sesini. Sadece o...

Diğerlerine günaydın diyerek kahvaltılarına başladılar. Jin Taehyung'un tabağına onun sevdiği yiyecekleri dolduruyor -sofradaki herşey zaten onun sevdiği yiyeceklerdi-, Taehyung'un yeter bu kadar itirazlarını duymamazlıktan geliyordu. Sonunda yeterli olduğunu kanaat getirmiş olacak ki kendi tabağına birşeyler doldurmaya başladı.

Diğerleri onun bu tavrını yüzlerindeki gülümseme ile izliyorlardı. Bu çocuk için hepsinin omzunda ayrı ayrı az mı ağlamıştı. Kaç defa ölümün kıyısından onu son anda almışlardı. Şimdi tüm bunları hatta daha fazlasını hak ediyordu Jin. O yüzden ona küçük bir çocuk gibi davranması,el üstünde tutması onlar için şaşırılacak birşey değildi. Ancak gıpta ederek izlerlerdi.

Birbirlerini yeni bulabilmiş ama sanki ruhları yıllardır birlikteymiş gibi hareket eden ikili onların farkında bile değildi. Taehyung'un olduğu bir yerde Jin'in gözünün başka birini görmesi imkansızdan da öteydi.

"Bunun tadına da bakmalısın Persephone.." diyerek kendi elleriyle Taehyung'a mor meyvelerle hazırlanmış soslu pankeki yedirdiğinde Jimin "Persephone mu?" diye çığlık attı. Yanlış okumadınız gerçekten çığlık attı.Diğerleri onun bu tavrına kahkalarla gülmeye başladığında onları hiç takmadan konuşmasına devam etti.

"Hani şu Yunan mitolojisindeki Bahar Tanrıçası olan Persephone. Güzelliği dillere destan olan. Yeryüzüne çıkışıyla çiçeklerin açtığı,kelebeklerin uçuştuğu Persephone. Ağlamak istiyorum. Bu hayata Taehyung olarak doğmak vardı.Ne şanslı bir adamsın Taehyung."

Jimin'in hayranlık kokan cümleleri sona erdiğinde Taehyung'un toprak rengi gözleri gecelerle buluşarak onda tüm bu güzellikleri bulduğunu dile getiren adama döndü. Yüzü, yüzünün yanı başındaydı. Öpse öpülecek bir mesafedeydi. Dudaklarının dudaklarına değmediği için sızladığını hissetti. Jin'in dudaklarına bakarak dudaklarını yaladığının farkında bile değildi.

Jin onun kıvranışına kocaman bir kahkaha attı. Gülerken kısılan gözleri ve toparlanan yanakları şuan Taehyung için çok tehlikeliydi. Çünkü ansızın gülüşünden öpebilirdi. Ama bunun utancıyla bir daha bu grupla bir araya gelemezdi.

Jin'in sıcacık parmak uçları önüne düşen saç tutamına giderken ona yaklaşmaya başladı. Göğüs kafesi asıl işlevi olan kalbi dış dünyadan koruma görevine ek olarak Taehyung'un kalbini kendinden de korumaya çalışıyordu. Jin ona yüzündeki tatlı gülüşüyle yaklaşırken kalbi yerinden çıkarak Jin'in içine saklanmak ister gibi çarpıyordu.

Jin'in sıcak nefesi boynuna vuracak kadar yakınına geldi. Gözleri hissettiği yoğunlukla kapandı.

"O kadar güzelsin ki Persephone. Seni şu an burda öpmemek için verdiğim savaşın büyüklüğünü anlatmaya kelimelerim yetmez. Eğer bir imparatorluğum olsaydı ve biz bir savaşın ortasında olsaydık. Sırf seni bir kerecik öpebilmek için sana teslim olurdum. Varsın ölümüm dudaklarından olsundu."

İnsan sadece içerek sarhoş olmazdı. Sarhoş olmak için kanında gezecek alkola ihtiyacı yoktu Taehyung'un Gecelerin sahibinin bir cümlesi,bir bakışı ve yahut bir gülüşü yeterdi sarhoş olmasına. Tıpkı şu anda kurduğu cümlelerle onu fıçılarca şarap içmiş gibi sersemlettiği gibi...

"Taehyung"dedi. Nefes alır gibi düştü adı dilinden." Bana biraz daha böyle bakmaya devam edersen, seni öperim."

Öptü de. Yanağına kocaman bir gökkuşağı izi daha bıraktı. "Bir anca kahvaltını bitir. Yoksa bu gidişle sürprizine gidemeyeceğiz."

Dünyanın bütün nefesini içine çekti önce. Duyduklarını, öpücüğü ve sürpriz kelimesinin anlamını sindirebilmek için.

"Oooo biz çıkalım da siz rahat rahat öpüşün..." diyen Jimin'le yüzü kırmızının elli tonuna bürünürken arkadaşına ölümcül bakışlarını attı.

"Onu utandırmayı bırak civciv. Yoksa sırf utandığı zamanki güzelliğini gördüğünüz için sizi öldürebilirim."

Jimin'in yüzündeki gülüşü bu tehditle solarken , sertçe yutkundu. Yapar mı, yapardı. Söz konusu Taehyung olunca bu adam delinin teki oluyordu.

Taehyung ellerini yanaklarına bastırarak utancını gizlemeye çalışırken , Jimin'e dehşetini saçan adam yumuşak bakışlarla ona döndü.

"Ah Persephone neden bu kadar güzelsin? Güzelliğin başıma bela olacak."

__________Moon________

Eğer bir imparatorluğum olsaydı ve biz bir savaşın ortasında olsaydık. Sırf seni bir kerecik öpebilmek için sana teslim olurdum. Varsın ölümüm dudaklarından olsundu.

Elfida'ki komutan Seokjin geldi burda aklıma ve içim bir kere daha yandı.

Ah Seokjin benim hüzünlü kekim ne çektin be bizden...

Bölüm hakkında, hikâyenin gidişatı hakkında birşeyler söyleyin .

Sıkılmıyorsunuz değil mi?

Final yapmak istemiyorum çünkü şuan.

En azından bir 20 bölüm daha yazabilirim diye düşünüyorum.

Yazmalı mıyım?

Moon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin