Ağzımdan çıkıp, havaya karışan son gri dumanı izlerken yavaşça gözlerimi kapatıp açarak, küçülüp biten sigaramı yere attım. Şu an boş bir arazi de park edilmiş siyah lüks otomobilin önünde babamla yan yana dikiliyorduk. Rüzgar daha da sert esince, üşüyen ellerimi ısıtmak amaçlı ceketimin cebine daha da sokarak, boş gözlerle küçük taşlı zemini izlemeye devam ettim. Gergindim.Ayakkabılarım ve zemin arasında yaptığım boş melodiyi dinlerken, kendimi ağlamamak için zor tutuyordum fakat ifademi de bir o kadar boş tutmaya çalışıyordum. Çünkü alışmıştım artık her şey yolunda gibi davranmaya. Alışıp, hissizleşmiştim. Babamın veyahut ailemin bana olan sevgisizliğine ve ilgisizliğine alışmıştım.
Babam eşcinsel olduğumu öğrenmişti ve beni öğrendiği andan itibaren çok kötü bir şey yapmışım gibi azarlayıp duruyordu. Sıkılmıştım artık. Hayatımı istediğim gibi yaşayamamaktan çok sıkılmıştım. Ne yapsam batıyordu ve ben cidden bir ara intihar etmeyi bile düşünmüştüm. Herkesi geçtim de ailem bile beni olduğum gibi sevmiyorlardı. ailem bile beni olduğum gibi kabul etmiyorsa, beni kim olduğum gibi kabul edip severdi ki? Hiç kimse. Ama umrumda değildi. Hissizleşme yolunda en temel adımlarımı atmaya başlamıştım artık.
Bu gün hava da benim gibi buruktu. Babamın bana olan bakışlarından Ve davranışlarından daha soğuktu. İçim titriyordu. En başından beri babamın öğrenmemesi gerekiyordu bu gerçeği, fakat bir hata yapmış ve yanlışlıkla öğrenmesini sağlamıştım. Şimdi de bedel ödemek için mi buradaydım? inanın hiç bilmiyordum.
Şu an ne yaptığımızı veyahut ne yapacağımızı hiç bilmiyordum.
Çalmaya başlayan telefonla kafamı babama doğru çevirdiğimde, o da siyah paltosunun cebinden telefonunu çıkartıyordu.
"Alo hazır mısın?" Bakışları gibi sesi de soğuktu. Bu fırtına öncesi sessizlikti. içimden bir ses çok kötü şeyler olucak diyordu ama bir yanım da en fazla ne olabilir ki? Büyük ihtimal canıma kıyar, sanki bu dünya da ben hiç var olmamışım gibi hayatına devam eder diyordu. onun gözünde o kadar değersiz bir insandım ki. Muhtemelen beni öldürüp, gömmeyi bile unuturdu.
Aniden, bileğimi sıkıca sardığında ilerlemiş ve derin bir nefes vermiştim. Beni hızlıca bir yerlere sürüklüyordu.. O kadar sıkmıştı ki canım çok acıyordu. Fakat canımı acıtan şey verdiği fiziksel acı değildi...bana eşya gibi muamele yapmasıydı. Babamın benden bu kadar nefret etmesini sağlayacak ne yapmıştım ki ?
"Nereye götürüyorsun beni?" Yüzüme çarpan ve saçlarımı uçuşturan bu sert rüzgara inat gözlerimi açık tutmaya çalışıyorken devam ettim. " baba bırak beni acıtıyorsun. canımı yakıyorsun!!"
"Kes sesini ve adımlarıma ayak uydur." Sinirliydi. Çok sinirliydi. Sadece eşcinsel olduğum için miydi bu öfkesi? Oysaki ben kötü bir şey yapmamıştım ki... onun hayatını kötüleştirecek hiç bir şey yapmamıştım.
On - on beş dakikalık yürüme macerasından sonra küçük kulübe gibi bir yere gelmiştik. Burası inanın bomboştu, o kadar ıssızdı ki in cin bile top oynamıyordu. Bu can sıkıcı sükut ve sanki kutuplardaymışız gibi bedenime vuran soğuğa inat güçlü durmaya çalışıyordum. ama her zaman pasif olan ben yine babama karşı koyamamıştım. Güçsüzdüm.
Zaten ben kimseye karşı koyamamıştım ki...hep kendimi ezikleten taraftım. Kendimi savunma yeteneğim sıfır bile değildi.
Kulübenin önüne geldiğimizde hızlıca kapıya vurmuş ve bileğimde ki elini daha da sıkmıştı. Büyük ihtimal kaçıcağımdan falan korkuyordu ama inanın ben de o yürek yoktu. Elim kolum bağlıydı kaçamazdım çünkü ben bir korkaktım. gözlerim iyice dolmaya başlamıştı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafia | taekook
FanfictionTaehyung, gizlice uyuşturucu satıcılığı yapan bir mafyadır. Jungkook ise babasının nefretinden kaçıp, yanlışlıkla bir mafya'nın inine girecek kadar aptal.