12

1K 81 38
                                    

Eline düştüğüm kişinin ola ola Park Chanyeol olmasından tamamen memnuniyetsiz bir biçimde az önce gelen mesajdaki talimatları yerine getirirken acayip huzursuzdum. Hatta adamların adım seslerinden en az dört-beş kişi olduklarını anlamasam ve silahlı olduklarını bilmesem kesin Chanyeol falan dinlemeden birilerinin üstüne atlardım, öyle çok sinirim bozulmuştu. Bir kere, daha birkaç saat önce Park Chanyeol'le ve Kris'le sürtüşmüştüm. Hatta eve gelince hâlâ Kris'le görüşmeye devam ettiğim için beni haşlayan Sehun da vardı. Ayrıca Sehun'un salak işleri yüzünden iki saat gibi bir süre o salak kepçe kulakla aynı evde kalmak zorunda kalmıştım ve kendisi buzlu içkisini içerken içtiğim yeşil çaya laf atıp durmuştu. Ben de daha fazla dayanamayıp kupayı kafasına fırlattıktan sonra daha fazla sesine katlanamayacağıma  karar verip odama çıkmıştım, yine de uyumam neredeyse dört saat sürmüştü ve sabahın beşinde evimden gelen seslerle uyanmak, son üç gündür gergin olan sinirlerime hiç iyi gelmiyordu. Başım ağrımaya ve biraz da dönmeye başlıyordu, kepçe kulak da beş dakika demesine rağmen on dakikadır gelmiyordu.

Sonra silah sesi duydum. Yemin ederim, bir an yerimden öyle bir sıçradım ki eğer son zamanlarda gerginlikten verdiğim kiloları vermemiş olmasaydım dolapla birlikte alt kata düşeceğimden kesinlikle emindim.

Bir saniye, silah sesi mi? Siktir, kepçe kulak ölmüş müydü ki?

"Çiçek çocuk?"

Hayır, ölmemişti. Odama pat diye dalıp direkt dolabın kapaklarını açacak kadar hayattaydı, hatta yüzünde bir de sırıtış vardı. Anlaşılan ölümün yanından bile geçmemişti, tüh.

"Rengin atmış resmen, bunlara alışık olman gerekmiyor muydu senin?" Gülerek konuşmaya devam ederken elini uzattığında gözlerimi devip koluna tutunarak dolaptan çıktım. Ama şey, keşke çıkmasaydım.

"Chanyeol."

Hayalet görmüş bakışlarımı çatılan kaşlarıyla takip ettiğinde odamın kapısında, silahılarının namlularını bize yönlendirmiş üç adamı fark etmişti ve...En azından bir yüz ifâdesi falan beklerdim ama adam yoldan geçen köpek görmüş gibi öylece bakmaya devam ediyordu. Şoka girdiğini varsaymak ve önüne atlayıp elimi kolumu sallaya sallaya "Alo, ölüyoruz burada! Tepki versene!" diye bağırmak istiyordum.

"Kirli sıfatını üstüme sırf okuldaki tavırlarım yüzünden yapıştığını düşünüyordun değil mi Byun?"

"Ne-Chanyeol ne alâkası var tanrı aşkına?" Çocuk tertemiz kafayı yemişti işte. Tanrım, sence de daha normal bir sonu hak eden çok normal bir hayatım yok muydu? Bunlar neydi şimdi?

"Kafanı eğ." Ah hârika, kafamı eğince kurşunlardan kurtulacağımı düşünen salak bir liseli mafya vardı yanımda, güya beni kurtarmaya gelmişti.

Gözlerimi devirerek tekrar cevap vermek üzereyken elinin bir yılan gibi belime sarıldığını fark ettiğimde kaşlarımı çatarak yüzüne dönüp ne yaptığını sormak üzereydim. Yemin ederim, başka hiçbir amacım yoktu ve tamamen masum bir istekti ama adamlar bunu tehdit olarak algılamışlardı ve ben daha silahlardan gelen 'klik' sesini duymaya fırsat bulamadan belime uygulanan kuvvetle yatağımın yanına, yere yapışmıştım.

Sonra silahlar patladı.

Wanna Be Yours //свHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin