Müziği açarak okuyun lütfen~
Hadi Min Yoongi, sen uyumak için yaratılmış bir bünyeye sahipsin. Uykusuz kalmak sana yakışmıyor bile.
Olmuyordu. Saatlerdir yatakta bir sağa bir sola dönmekten nonnie bile uyanmış havlayıp tekrardan yatmıştı. Aklımda sürekli Kemancı kız vardı. Bir türlü çıkmıyordu aklımdan. Bana ismini söylemişti. Bu bile uykumun kaçmasına sebep oluyordu. Neler olduğuna hiçbir anlam veremiyordum. Neden sürekli karşıma çıkıyordu? Ya da ben onun karşısına çıkıyordum bilmiyorum ama sürekli karşılaşıyorduk ve her karşılaştığımızda o kız kendinden geçmiş bir şekilde keman çalıyordu.
Sanki bedeni buradaydı ama ruhu özgürlüğüne kavuşmuştu ve delicesine dans ediyordu. Onun mükemmelliği karşısında sürekli transa giriyordum. Ben Min Yoongiydim. Bir kızdan çok nadir etkilenirdim ve etkilensem bile bunu asla ama asla umursamam ve belli etmezdim. Ama şuan neler olduğuna anlam veremiyordum.
Bir kızı uykumun kaçacağı kadar hayatım boyunca hiç düşünmemiştim. Daha doğrusu ben bir kızı düşünmekle uğraşamayacak kadar üşengeç birisiydim. Tanrım Nancy ile neden çıktım anlamıyorum..
Bu gece bana uykunun gelmeyeceğini anladığımda sessizce yataktan kalktım ve mutfağa gittim. Yarın yine aynı yerde olurdu sanırım. Belki bir şeyler hazırlayıp onunla konuşma fırsatı yakalayabilirdim.Dolabı açıp içinden yosun kağıtlarını ve tenceredeki pirinç pilavını çıkardım. Birkaç tane daha malzeme alıp masaya dizdim ve pirinçleri özenle yosun kağıdına yaymaya başladım. Üzerine yengeç eti, avokado ve havuç taneleri koyup dikkatlice sardım. Şaka gibiydi. Şuan saat 04.16'ydı ve ben uykumun kaçmasına sebep olan bir kız için kimbap hazırlıyordum.
Birkaç tane daha kimbap sarıp kestikten sonra bir kaba koyup kapağını kapattım ve dolaba koydum. Dolabın en aşağısında poşetteki portakallar gözüme çarpınca birkaç tane çıkartıp meyve sıkma makinesine koydum ve çalıştırdım. Portakal suları da hazırdı. Geriye bir tek örtü, tabaklar ve çatallar kaldı. Onları da hazırlayıp küçük sepetin içine yerleştirdim ve balkona çıktım. Güneş yeni doğuyordu ve güzel bir görüntü yaratıyordu. Eşsizdi..
Hızla saate göz attığımda saatin 6 olduğunu görmemle birlikte hemen soğuk bir duşa girdim ve üzerime eşofman takımımı giydim. Saçlarımı her zamanki gibi şekillendirdim ve nonnieyi kaldırmaya gittim. Aptal köpek aynı bana çekmişti. Yanına füze atsalar duymazdı. Nonnie'yi kaldırma işim başarıyla sonuçlanınca mutfağa gittim ve sepeti alıp evden dışarıya çıktık. Ayakkabılarımı giyerken binanın yaşlı teyzesi beni farketmiş ve hemen kapıya çıkmıştı. Sabah sabah bir de bununla uğraşacaktık!
"Yoongi, oğlum nereye bu saatte? Sen hiç erken kalkmazdın ne oldu sana?"Yapmacık bir gülümsemeyle karşılık verdim ve hemen asansöre koşup kendimi binadan dışarıya attım. Arabaya binip yine aynı parka geldiğimizde arabayı park edip sepetle nonnie'yi alıp yürümeye başladık.
Parkı geçip tepeyi gördüğümüzde derin bir nefes aldım. Bu tepeyi çıkmak çok zordu ama o eşsiz gösteri için değerdi. Yavaş ve aşır adımlarlarla tepeyi çıkmış ve soluklanmak için dizlerimden destek alarak eğilmiş bir vaziyette durmuştum birkaç saniye.
Oradaydı, ve yine keman çalıyordu..
Yine beyaz bir elbise giymişti ama bu sefer elbisesinin üzerinde beyaz papatya desenleri vardı. Çok güzel çalıyordu..
Gösterisi bitene kadar izledim. Beni farketmemişti ve aşağıya inmek için yönelmişti. Hızla arkasından koşarak seslendim. "Hey, Taeri."
Taeri yavaşça arkasını dönmüş bana bakmaya başlamıştı. Birkaç adımda aramızdaki mesafeyi bir adıma düşürdüm ve elimdeki sepeti göstererek konuştum. "Ben belki bir şeyler yeriz diye bunu getir- Taeri sen neden ağlıyorsun?"