***
"Yoongi şu gözümdeki aptal şeyi çeker misin lütfen." Ellerini tutup çekiştirirken hırsla söylenmişti. "Biraz sabret Taeri, gelmek üzereyiz." Birlilte tepeyi çıkarken durmuştu. "Hadi ama Yoongi ben burayı öyle rahatlıkla çıkamam." Kafamı görmeyeceğini bile bile mahçupça yere eğdim ve aklıma gelen fikirle aniden kucağıma aldım. Tiz bir çığlık atsa da böylesi onun da hoşuna gitmişti.
Kendi başıma zorlukla çıkabildiğim tepeyi kucağımda Taeri varken daha da zor çıkıyordum fakat buna değerdi. Onunla olan her anım yaşamaya değerdi. Tepeyi çıktığımda kucağımdan indirmiş ve elinden tutarak ilerletmiştim. "Yine neler planladın acaba?" Kendi kendine konuştuğunda gülümsedim ve durdurdum. "Hazır mısın." Elleri gözlerini bulduğunda hızla ellerini tutarak onu engelledim.
"Hazırım yoongi. Şu kumaşı artık çek gözümden lütfen." Gözlerini açtım ve birkaç adım geriye giderek vereceği tepkiyi izlemeye başladım. Elleri ağzını bulmuş bir şekilde yerinde zıplayarak arkasını döndü. "Sen manyağın tekisin biliyorsun değil mi." Koşarak boynuma atladığında ellerimi beline sardım.
"Kemanım kırıldı diye ne kadar ağladım bilemezsin Yoongi. Sen gerçekten delisin." Boynumdan ayrıldığında dudaklarına kısa ama tutkulu bir öpücük bıraktım. Gözlerini sonuna kadar açtığında daha da tatlı olmuştu.
"Beğenmene sevindim." O da beni taklit edercesine dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktığında bu sefer şaşıran taraf ben olmuştum. Kıkırdayarak arkasını döndü ve yerde, çimenlerin üzerinde açık kutusunun içinde parlayan kemanı eline aldı ve omzuna yerleştirdi.Çubuğunu tellerinin üzerinde gezdirdiğinde büyülenmişçesine gözlerine bakıyordum. Tanrı onun bu dünya için fazla güzel olduğunu biliyor olsa gerek, yanına alıp onu bütün kötülüklerden muhafaza etmek istiyordu.
"Sen mükemmelsin." Diye mırıldandım usulca. Giydiği beyaz elbisenin etekleri uçuşuyordu. Rüzgar yüzüne çarptığında her zamanki gibi gözlerini kapatıp derince bir nefes aldı. Bana uğruna destanlar yazacabileceğim gülümsemesini sunduğunda karşılık verdim. Gözlerini sıkıca kapattı ve çalmaya devam etti.
Gösterisi bittiğinde büyülenmiş bakışlarımı saklamamıştım. Alkışlamaya başladığımda nazikçe eğildi ve selamladı. Bu haliyle yanlışlıkla dünyaya düşmüş bir meleği andırıyordu. Onun yeri içindeki cehennemin gerçek cehennemden daha korkutucu olduğu dünya değildi. O cennete gitmeliydi. Kemanını kutusunu koydu ve yanıma gelip ellerimizi birbirine kenetledi. Söze başlamadan önce yutkundu.
"Eskiden kaygısızdım. Şimdi neden böyle hissediyorum?" Gözleri dolmuştu. Ellerimle beyaz teniyle dans eden damlaları sildim. "Eskiden birisinin beni mutlu edebileceğine inanmazdım. Şimdi neden böyle hissediyorum." Kollarımı beline sardığımda ellerini omzumda sabitleyerek sarılmıştı. Kokusu lavanta bahçesi içinde kaybolmuşum gibi hissettiriyordu.
"Gittiğimde Yoongi, senin için dua edeceğim. Sen çok iyi şeyleri hakediyorsun." Kokusunu içime çektiğimde gözlerim dolmuş ve burnum sızlamıştı. "Gittiğinde mutlu ol Taeri. Hangi bedende olursan ol, hangi bahçede huzur bulursan bul ama her şeyinle mutlu ol. Mutlu ol ki bu yaşanmışlıklarımıza değsin."
Kafasını ellerim arasına aldım ve minik bir buse kondurdum kırmızı dudaklarına. "Ve beni asla unutma. Ben senin için her gece buraya geleceğim. Seni yalnız bırakacağımı düşünme." Kıkırdadı ve damlaların gözlerinden düşmesine izin verdi. "Madem buraya kadar geldik, o zaman anın tadını çıkaralım. Baksana hava çok güzel."
Gözlerimi kapattım ve havayı içime çektim. Saçlarından yayılan lavanta kokusu başımı döndürmüştü. Ellerimizi kenetledim ve diğer elimi beline koydum. Anlamaz bakışları üzerimde dolanırken gülümseyerek elini omzuma koydu. "Dans mı edeceğiz?"
Gülümseyerek sorduğu soruya kafa salladım. "Bu gece ay ışığı altında dans edeceğiz. Sadece ikimiz."Kafasını kafama yaklaştırdığında dudaklarımın üzerine fısıldadı. "Bütün gece mi?" Küçük bir öpücük bıraktım ve geriye çekildim. "Bütün gece."
Ayakkabılarından kurtulduğunda parmaklarımın üzerinde hissetmiştim ayaklarını. Kuş gibi süzülürken kokusunu iyice içime çektim."Buna inanamıyorum hâla fakat sana çok fena aşık oldum Taeri." Gözleri koyulaştı. "Bu büyük bir hata aslında. Büyük bir günah." Kafamı iki yana salladım. "Neden bir hata ve günah olsun ki?" Diğer eli de omzumu bulduğunda boşta kalan elimi ince beline sardım. "Sonunda üzüleceğin her masal benim için bir hatadır Yoongi."
Gözlerimi kapattım ve suratıma çarpan ılık havayı hissettim. "Sana göre yanlış ve günah olsa da, yaşamaya değer. Uğrunda üzülmeye değer." Gülümsedi. "Üzüleceğini biliyorum. Ama yine de üzülme Yoongi. Sadece bedenim burada olayacak. Ben hep yanında olacağım. Sen evlendiğinde bile seni o kızdan kıskanacağım. Buna emin olabilirsin." Kahkahama engel olamamıştım.
"Evleneceğimi nereden çıkardın şimdi?" Şaşkınca yüzümü incelemeye başladı. "Herkes evlenmek ve mutlu bir aile kurmak ister Yoongi." Hızla kafamı iki yana salladım. Ben herkesin alışagelmiş klişe isteklerini düşleyecek kadar aptal birisi değildim ve bunu o da biliyordu. Sadece beni denemeye çalışıyordu. "Bunu yapmak istediğimden emin değilim. Hatta eminim. Bunu kesinlikle istemiyorum Taeri."
Kafasını sağa yatırıp sordu. "Neden ki Yoongi? Geçerli bir sebebin var mı?" Derince bir iç çektim. "Evlenen ve bilinçsizce aile kuran ebeveynlerimizin hatalarının bedelini biz ödüyoruz çünkü. Hiçbir suçumuz yokken. Mutlu olmayı biz de istiyoruz fakat yapılan küçük bir hata, küçücük bir hata buna engel oluyor. Bu yüzden kendi evlatlarıma haketmedikleri bir hayatı bahşedemem."
Gözlerini gözlerime çıkardı ve tek eliyle yanağımı okşamaya başladı. "Her evlilik hata ile sonuçlanmıyor ki Yoongi." Soluduğum hava ciğerlerimi sıkmaya başlamıştı. "Her evlilik hata ile sonuçlanmıyor belki ama hatalar oluyor Taeri. Geri dönüşü olmayan hatalar. Hata yapmaktan korkuyorum." Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşmuştu. "Eğer bedelini kendin çekeceksen. Hatalar yapmaya değerdir Yoongi. Hata yapmadan yaşayamazsın, hata yapmadan öğrenemezsin. Hatalar seni küçültmez Yoongi. Aksine seni güçlü kılar."
Haklıydı bir yerde ama bunu yapamazdım. "Benim hatalarımın bedelini başka birisi çekecekse eğer, bırakırım öyle kalsın. Denemem. Çünkü haksız yere kimsenin mutluluğuna kastedemem."
Beklenmedik bir şekilde dudaklarımızı birleştirdiğinde vücuduma yayılan sıcaklık onu kendime daha da bastırmama neden olmuştu. Alt dudağını emmeye başladığımda dilini gönderdi. Artık dans etmiyorduk. Birlikte yere düştüğümüzde aynı anda kıkırdamıştık. Onu altıma aldım ve öpmeye devam ettim. Ona dokunmak cennete dokunmak gibiydi. Kokusu; huzurunda Tanrıya meydan okuyan şeytanın ateşinde yanmaya değerdi.
Kucağımda yerini aldığında ellerimi beline çıkardım ve kendime çektim. Ani hareketim onu gülümsetmişti. Dudaklarımız birbirlerine tutkuyla birleşirken her defasında, vücudumu sıcaklık kaplıyordu. Alev alev yanıyordum. "Seni sonsuza kadar seveceğim Min yoongi." Sıcak nefesini dudaklarımın üzerinde hissettiğimde kucağımdaki bedenin alnını almıma yasladım. "Seni sonsuza kadar seveceğim Kim Taeri."
***