|8|

42 18 0
                                    

***

Hastaneye gelmemizin üzerinden tam 4 gün geçmişti. 4 gün boyunca bir an olsun bile yanından ayrılmamıştım. Krizler geçirirken yanındaydım. Gecenin bir yarısı kusmak için lavaboya koştuğunda yanındaydım. Huzurla uyuduğunda yanındaydım. Her seferinde yaşlı gözlerle onu izliyordum. Her ne kadar saklamaya çalışsam da biliyordu ve bu onu daha da üzüyordu. Fakat engel olamıyorudum. Onun acı çekmesine dayanamıyordum.

Doktor odaya girdiğinde Taerinin uyuduğunu görmesiyle gülümsedi. "Biraz konuşabilir miyiz?" Kafamı salladım ve onu takip ederek odadan dışarıya çıktım. "Durumu gittikçe kötüye gidiyor. Bunu söylemek ne kadar doğru bilemiyorum fakat çok az zamanı kaldı. Üzgünüm. Elimizden hiçbir şey gelmiyor." Kafamı yere eğdim. Çok az bir zaman sonra gidecekti. Beni kendi karanlığımın içinde yalnız bırakacaktı. "Anlıyorum doktor bey." Omzumu destek verircesine sıkıp arkasını döndüğünde seslendim. "Sizden bir şey isteyebilir miyim?" Arkasını döndü ve anlayışla kafasını salladı. "Tabiiki. Sizi dinliyorum."

Burukça gülümsememi suratımdan atamamıştım. "Zamanının az olduğunu söylediniz. O zaman bu gece onu dışarıya çıkarabilir miyim? Belki de bu son yemeğimiz olacak." Kafasını salladığında sevinçle sarıldım. "Teşekkür ederim." Ayrıldığımızda dudaklarını birbirine bastırıp gülümsemişti. "Dikkatli olmalısın. Çok yorulmamalı." Hızla kafamı salladım. "Bana güvenebilirsiniz." Ardından Taeri'nin yanına gittim. Kapının sesini duyduğundan olsa gerek, gözlerini açmış öylece etrafı izliyordu. "Bu akşam seni bir yere götüreceğim." Anlamazca gözlerime baktığında onun için getirdiğim kıyafet bavulundan içine tam da bu gece için koyduğum siyah parlak elbiseyi çıkardım. Diz kapağının bir karış üzerinde bitiyordu ve ince askıları, sırtında olan dekolteye ayrı bir hava katmıştı. Her zaman beyazlar içinde gördüğüm o kızı bu gece siyah bir elbisenin içinde görecektim.

"Bu elbiseyi giymeni istiyorum. Benim için giyer misin?" Kafasını salladı ve yattığı yataktan yavaşça doğruldu. "Doktor buna nasıl izin verdi?" Kafamı ona çevirip göz kırptığımda gülümsemesi bütün yüzüne yayılmıştı. O.. mükemmelliğin beden bulmuş haliydi.

"Odadan çıkman gerekiyor sanırım." Gülerek kurduğu cümlesiyle ben de gülmüştüm. "Çıkıyorum. Acele etme ve yavaşça giyinmeye çalış." Kafasını salladığında elime aldığım elbise ve bilekten bağlamalı ince topuklu siyah ayakkabıyı yatağının yanına koydum ve ardından odadan çıktım. Son zamanlarımız olmasına her ne kadar üzülsem de hayatımın en güzel zamanları olması beni sevindiriyordu.

***

Odanın kapısı açıldığında hızla sandalyeden kalktım ve Taeri'nin koluna girdim. Siyah saçlarını açık bırakmıştı. Siyah elbise beyaz teniyle mükemmel bir uyum sağlarken tabloyu kırmızı dudakları canlandırmıştı. Siyahlar içerisinde bütün iddalı vücut hatları belliydi. Her zaman tatlı olan bu kız bu gece dünyanın en seksi kadınıydı. "Çok güzel olmuşsun." Ellerimi tuttu ve yüzünü bana çevirdi. "Beni meraklandırıyorsun. Nereye gideceğiz?" Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Gittiğimizde görürsün."

Hastaneden çıkana kadar bütün gözler üzerimizdeydi. Hemşirelerin beni desteklercesine olan bakışlarına gülümseyerek karşılık verdim ve önümde duran arabanın kapısını açtım. Taeri bana zarifçe gülümseyerek içine girdiğinde hemen yan tarafında yerimi aldım ve arabayı çalıştırdım. Yol boyunca sessizdik. Yüksek ihtimalle onu lüks bir restoranda sıkıcı bir akşam yemeğine götürdüğümü zannediyordu ama ben klişelerden asla haz etmeyen birisiydim. Güneş henüz batmamıştı ki bu da eşsiz bir günbatımı yemeği için bize harika bir fırsat sunuyordu.

Arabayı sahile sürdüğümde şaşırmış suratını her ne kadar gizlemeye çalışsa da becerememişti. Arabayı park ettim ve Taeri'nin kapısını açtım. "Sahile geleceğimizi söyleseydin daha rahat bir şeyler giyerdim Yoongi. Bu ayakkabılarla kumsalda nasıl yürüyeceğim?" Yapmacık bir sinirle çıkıştığında eğildim ve topuklu ayakkabılarının bağını çözdüm. Ardından nazik bir şekilde ayakkabıyı çıkardım ve elime aldım. "Böyle daha iyi sanırım." Gözlerini şaşkınlıkla irislerimde odaklandığında ben de şaşırmıştım. Ben romantik bir insan değildim ama şu sıralar rekor derecede romantiklik vardı üzerimde.

Elimi uzattığımda tereddüt etmeden tutmuştu. Bagajdaki gerekli malzemeleri aldım ve kumsalda ilerlemeye başladık. Ben de ayakkabımı onun gibi çıkardığımda sıcak kum taneleri beni iyi hissettirmişti. Kıyıya yakın bir yere geldiğimizde elimdeki sepeti bıraktım ve içinden kırmızı kareli bir örtü çıkardım. Kumların üzerine serdiğimde Taeri heyecanla oturmuştu. Onun bu hali gülümsememe sebep olurken sepetin içinden pizza ve kadehleri çıkardım. "Pizza mı aldın?"
Heyecanı ikiye katlandığında kafamı salladım. Böyle çok mutlu gözüküyordu ve onun mutlu olması beni daha da mutlu ediyordu. Kadehlere şarap doldurdum ve Taeri'nin yanına oturdum.

Kadehleri tokuşturduğumuzda çıkan ses ikimizi de gülümsetmişti. "Beni her seferinde bu kadar mutlu etmeyi nasıl başarıyorsun Yoongi?" Şaraptan bir yudum aldım. "Eğer bu yaptıklarım seni mutlu ediyorsa ne mutlu bana." Pizzadan büyük bir ısırık aldı. "Tabiiki de mutlu ediyor Yoongi. Benim yanımda olman bile beni zaten çok mutlu ediyor." Şarapı tepeme diktim ve Taerinin dizlerine kafamı koydum. Anında elleri saçlarımı bulmuştu.

Güneş batıyordu ve batarken denizin üzerinde yarattığı eşsiz manzara buradan, yanında huzura eriştiğim kadının dizlerinden daha da güzel gözüküyordu.

"Kediye benziyorsun." Söylediği şeyle şaşkınlığımı gizleyememiştim. "Ne demek kediye benziyorsun?" Elleri saçlarımla oynarken dizinde daha da mayışmıştım. "Basbayağı kediye benziyorsun. Minicik gözlerin ve beyaz bir tenin var. Küçücük dudakların ve şuan dizimde yatarken yaptığın hareketler seni tam anlamıyla bir kedi yapıyor." Gözlerimi kapattım ve yanağımı daha da dizlerine bastırdım. "Şuan o kadar huzurluyum ki kedi gibi gözükmem umrumda bile değil." Kıkırdama sesi kulaklarımı doldurduğunda sesinin tınısına aşık olmuştum.

"Sanırım sana aşık oluyorum." Hızla kafamı kaldırdım ve gözlerine bakmaya başladım. Koyulaşmıştı ve tutkuyla bakıyordu. "Biliyorum
Bana kızacaksın ama sana çok fena aşık oldum Min Yoongi. Beni affedebilecek misin?" Gözlerinin en içine bakıp gülümsedim. "Affedilmeyecek kadar güzel bir günah işlediğinin farkındasındır umarım." Kıkırdadığında bakışlarım tamamıyla kırmızı dudaklarına kaydı.

"Seni öpmek nasıl olurdu ki?" Ciğerlerimi sıkan havayı güçlükle dışarıya verdim. "Denesek ne kaybederiz ki? Bu hikayenin sonunda ikimiz de kaybedeceğiz zaten. Belki şimdi bir şeyler kazanabiliriz." Kafamı yavaşça kusursuz suratına yaklaştırdığımda gözlerini kapatmıştı. İki elim yüzünü bulduğunda nefesimi dudağına üfleyerek konuştum. "Sanırım sana aşık oldum Taeri." Ardından dudaklarımızı birleştirdim.

Onu öpmek bulutlarda gezinmek gibiymiş meğerse, her an düşebilirsin ama o zarif his, o tutku seni daha da içine çekiyormuş. Elleri yüzümü bulduğunda beni daha da kendisine bastırmış ve karşılık vermeye başlamıştı. Alt dudağımı dişleri arasına aldığında boğuk bir inlemeyi bırakmıştım dudaklarımdan. Tutku dolu öpüşmemize dillerimiz de ortaklık ettiğinde daha da şehvetli bir hâl almıştı.

Onu kumların üzerine yatırmam ve üzerinde yerimi alıp devam etmem gayet olağan bir durumdu. Alt dudağını ısırdığımda inlemişti. Dudaklarından ayrıldığımda nefes nefese kalmıştık. Utanmış mıydı? Kızaran yanakları az önceki iddialı kadına tezatla onu ufak bir kız çocuğu haline çevirmişti.

"Güzelmiş." Dudaklarımı yalayarak konuştuğumda gülümsedi. "Neymiş o güzel olan?" Üzerinden kalktım ve yanına oturdum. "Sana dokunmak, seni hissetmek,seni öpmek, seni izlemek,sesini dinlemek ve içinde senin olduğun her şey. Çok güzelmiş." Kafasını kafamda sabitledi ve yine içinde duygu deryası olan koyulaşmış gözlerini gözlerime çıkardı.

"Buradan yok olup gittiğimde bile, dudaklarının tadını asla unutmayacağım Min Yoongi.."

Mono No Aware|mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin