"Jongin, ben..."
Jongin kapı ağzında şaşkın şaşkın bakıyor yüzüme. Beni burada, yatağında yatıyor halde görmeyi beklemediği, gece burada kalacağımı bilmediği aşikar. Uyku sersemiyim, tipim kim bilir nasıl, yine de durumun farkında olacak kadar aklım başımda, utancımdan yerim dibine giriyorum. Keşke gerçekten girsem de buradan yok olsam.
"Jongin ben... Ben çok özür dilerim. Jongdae ile birlikte ders çalışıyorduk. Gece burada kal, Jongin'in odasında yatarsın deyince olmaz diyemedim." gözlerine bakacak cesaretim yok, kucağıma aldığım yastığa daha sıkı sarılıyorum, başımı korkuyla eğerken. "Şeyi söylememişsin. Ben de söylemedim. Daha doğrusu söyleyemedim. Şeyi... Ayrıldığımızı. Ben.. Ben şey-"
"Sorun yok Kyungsoo. Rahat ol."
Başlangıçtaki şaşkın halini üzerinden çabucak attıktan sonra rahatça odaya girip kapıyı kapatıyor. Hâlâ yatağın içindeyim, yastık hâlâ kucağımda. Kocaman gözlerle Jongin'i izliyorum yattığım yerden. Böyle davranmasını beklemiyordum çünkü. Çantasını çalışma masasının yanına bırakıyor. Ceketini çıkarıp astıktan sonra gömleğini çıkarıp kirli sepetine atıyor. Dikkatli gözlerle bakınca yorgun olduğunu anlıyorum. Geceyi nerede geçirdi acaba? Arkadaş grubu ile ders mi çalıştı yoksa başka bir şey mi yaptı bilmek için ölüyorum. Fakat asla sormam, soramam. Cevap da vermez zaten. Niye versin ki hem?
Pantolonuna davranınca onu da çıkaracağını düşünerek telaşlanıyorum. Bir yandan heyecanlanırken bir yandan korku ile kasılıyor bedenim. Bana herhangi bir şey yapmayacağını bilmeme rağmen engel olamadığım bir refleksle daha çok sarılıyorum üstümdeki örtüye. Pekala, kesinlikle buradan gitmeliyim.
Kalkmayı ancak akıl ettiğimde hızlıca yataktan çıkıp örtüleri düzeltiyorum. Suçluluk hissi ile başım önümde, ellerimi kucağımda birleştirmiş duruyorum ama Jongin bütünüyle kendi dünyasında. Benden yana hiçbir hamle yapmıyor, tarafıma bakmıyor bile. Neyi beklediğim hakkında pek fikrim yok. Kalma arzum gitme ihtiyacımla kavga ediyor. Bir şeyler söylemek istiyorum ama aklıma hiçbir şey gelmiyor. Jongin de konuşacak gibi durmuyor zaten. Belki de bir an önce defolup gitmemi bekliyordur.
"Tekrardan özür dilerim. Sormam gerekirdi. Odana izinsiz dalmış oldum. Bir daha olmaz ama merak etme."
"Sorun değil dedim Kyungsoo. Yabancı değiliz sonuçta. Kaç yıllık arkadaşız. Şimdi müsaade edersen banyoya gireceğim."
"Ha? Peki. Afedersin."
Vay canına, bana söyleyecek tek kelime bırakmıyor. Kös kös çıkıyorum odadan. Duvara toslamış yahut yüklü bir kamyon çarpmıştan beter haldeyim. O da neydi öyle? Buz gibi. Hayır, soğuk bile değil. Bütünüyle ilgisiz. Zerre önemsemedi. Zerre. Ne odasına girdiğim için kızdı ne de laf soktu. Kötü davranmadı. Hatta hiç davranmadı direkt yok saydı.
Öyle büyük şoka uğruyorum ve sonra öyle çok öfkeleniyorum ki sinirden gözüm dönüyor. Göğsümün tam ortasında taşmak üzere bir volkan var sanki. Patladım patlayacağım. Üzerimi değiştirme bahanesiyle eve giderken hayret nidaları ile yerleri dövüyorum yolda. Önüme çıkan herkesi ve her şeyi kırıp dökesim var. Sinirden elim ayağım esiyor. Vuaaaahhhhh! Cidden! Bana böyle mi yapacak? Bana?!
Sirin yik didim Kyungsoo. Kiç yillik irkidişiz siniçti.
Biç vat?
Seninle arkadaş kalacağımı mı sanıyorsun gerçekten? Dost ayrılalım saçmalıklarının benim üzerimde işe yarayacağını mı düşünüyorsun? Benden sana dost da olmaz arkadaş da. Madem sevgilim olamıyorsun, o halde düşmanımsın. Gör bak bakalım dünya kaç bucak! Aptal pislik. Bana yaptığın hiç muamelesini alıp münasip bir yerlerine iade etmezsem bana da Kyungsoo demesinler. Ve bunu sen istedin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abimin Kankası; Benim Baş Düşmanım 2
FanfictionAbimin Kankası; Benim Baş Düşmanım fikinin devam fikidir.