13

1K 127 96
                                    

Milletin önünde aşk böceği rolü kesip kapılar ardında birbirimizi oymaya bir süre daha devam ettik. Bu durum beni zannettiğimden daha fazla yaraladı. Söylemek istemediğim şeyler söyleyip duymak istemediğim şeyler duydum. Önünü ardını düşünmeden kırıp döktüm. Kırılıp döküldüm. Buna bir saniye daha katlanamayacağımı anladığımda ise valizimi toplayıp eve döndüm. Zaten annem sürekli arayıp eve ne zaman geleceğimizi sorup duruyordu. Malum okullar yaz dönemine girmişti.

Annem beni kapıda karşıladı. İçeriden gelen enfes yemek kokuları gelişimin şerefine sıkı bir hazırlık yaptığını açıkça gösteriyordu. Yüzünde görmeyi çok özlediğim parlak gülümsemesi vardı. Chanyeol ile annem sima olarak birbirinin tıpkısı. İkisi de insanı mutlu eden yüzlere sahip. Sıkı sıkı sarılıp hasret giderdikten sonra yanaklarını öptüm doyasıya. İçimde bir boşluk vardı ve acıyordu. Üzüntümü anlayan annem başımdan öpüp "Neyin var bir tanem?" dedi usulca. "Hiç." gülümseyip odama geçtim.

Yatağım bıraktığım gibiydi. Odam temiz ve düzenliydi. Anneciğim yokluğumda bile odamı sık sık ziyaret etmişti anlaşılan. Sınavlar boyunca onu ihmal ettiğim için kendimden nefret ettim. Yatağımın üzerinde yüz üstü uzandım, üzerimi değiştirecek kadar bile halim yoktu. Telefonumu kapatıp bir kenara atmıştım. Kimseyle konuşmak istemiyordum çünkü. O halde ne kadar kaldım bilmiyorum. Kapım tıklanıp da annem içeri girdiğinde toparlanıp kalktım. "Bebeğim, Chanyeol aradı. Sana ulaşamamış. Bir sorun mu var?"

"Telefonumun şarjı bitmiş, şarja takmaya üşendim." tam olarak yalan sayılmazdı.

"Hmm.. Bir sorun yok yani?"

"Yok."

"Yanına oturabilir miyim?"

"Gel." derken ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp anneme yanımda yer açtım. Hemen yanıma oturdu ve eliyle çenemi kavrayıp yüzümü kendine çevirdi.

"Ben bu yüzü tanıyorum ama. Üzgün bir bebeğin yüzü bu. Benim tatlı bebeğimin. Neler olduğunu anlatmak ister misin Kyungsoo?"

Gözlerimi kaçırdım. Jongin ile ayrıldığımızı bizimkilerden saklamak zorunda kaldığım için içimde çok fazla şey birikmişti ve konuşursam ağlayacak gibi hissediyordum. Ama birine anlatmazsam da üzüntü ve sıkıntıdan patlayabilirdim. Acımı birisi ile paylaşmam gerekiyordu. Güvenebileceğim ve beni gerçekten önemseyen birine.

"Biz Jongin ile ayrıldık." dedim ve sustum.

İlk defa söylüyordum bunu birine. Bizden başka birine. Biz. Jongin ve ben. Böyle dile getirince gerçekliği daha da keskinleşiyordu. Sanki hiç kimseye demezsem hiç olmamış gibi devam edebilirdim. Hemen ardından gelen ağlama krizi de beklediğim bir şeydi. Annem bana sıkıca sarıldı. Bir yandan sırtımı sıvazlıyor bir yandan saçlarımı öpüyordu. "Beni çok kırdı anne." dedim ağlayarak. "Bana bir sürü kötü şey söyledi. Ondan nefret ediyorum."

"Şşş, ağlama güzel gözlüm. Kıyamam ben sana. Geçecek hepsi. Annen hep senin yanında."

"Geçecek dimi anne?"

"Geçecek tabi. Şimdi çok taze olduğu için canın yanıyor. Ama zamanla hepsini unutacaksın. Hatta hatırladığında güleceksin bile."

"Sen hiç ayrıldın mı anne?" diye sordum. Daha önce hiç merak etmemiştim. Daha doğrusu annemin eski hayatına dair bir şeyler sormak nedense yanlış geliyordu. Ama şu an bu soruyu sormak için doğru hissettirmişti bana. Artık bir çocuk değildim, annemle özel şeyleri konuşabilirdim.

"Elbette." dedi tatlı tatlı tebessüm ederek. "Lisedeyken bir sürü sevgilim oldu. Üniversitede lakabım ayrılık tanrıçasıydı."

"Vay canına!" dedim hayretle. Annem pekala deli dolu bir kadındı ama nedense aşk hayatının sakin olacağını düşünmüştüm. Böyle bir geçmiş beklemiyordum. "Ama o zaman ayrılınca pek üzülmemişsindir." diye bir tahmin yürüttüm. Belki de ben ilk defa yaşadığım için bu kadar acıtıyordu canımı. Tecrübesiz olduğum için alışık değildim.

Abimin Kankası; Benim Baş Düşmanım 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin