𝕭𝖔̈𝖑𝖚̈𝖒 3

22 4 0
                                    

"Evet. Sana bağırdım." dedi özgüvenle Angel. Bunu ona öğretmiştiler. Ajan olmanın ilk kuralı da bu olsa gerek. Korkmamak veya hissettirmemek. Aslında korkmamak diye bir şey yoktu. Korku her insana verilmiş bir duyguydu. Her insan korkardı. Sadece kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar dışında...
Çocuk Angel'in cevabına şaşırmıştı. Daha önce binlerce insanla karşılaşmış, böyle cesaretlisini hiç bir yerde görememişti. Bunu belli etmese de cesareti hoşuna gitmişti. Angel'i bıraktı ve arkasını dönüp gitti. Angel ilk başta şaşırsa da ne için onun arkasınca geldiğini hatırlayıp arkasınca koşmaya başladı. İyi ki, oğlan yürüyordu. Çünki, Angel'in bir az daha arkasınca koşacak takati kalmamıştı.
"Hey, seni neden durdurduğumun sebebini öğrenmek istemiyor musun?" dedi Angel nefesi kesilmiş bir şekilde. Artık bedeninin uyuştuğunu hissedebiliyordu. Soğuğa alışmış ve çok halsiz düşmüştü.
Oğlan her zamanki gibi oldukça umursuz yürümeğe başladı. Sanki Angel hiç yanında yürümüyordu. Angel ise artık buna sinir olmaya başlamıştı.
"Kitap... Senden alıdığın kitabı istetecektim."
Umutluydu, şansını denemek istedi. Çocuk bunu duyduğu an durdu ve Angel'e baktı. Onun umutla bakan kahverengi gözlerini gördü. Bir anda kalbinin ısındığını hissetti. Ama yeniden kendine gelip yürümeğe başladı. Angel'in yüzü düştü ama pes etmedi. Ona yeniden ulaştı.
"Bak, o kitabı okumayı çok istiyorum. Lütfen? Hem parasını  da veririm ne kadarsa. Yeter ki, okuyayım onu."
Bu defa cevap geldi.
"Ne kitabı? Neden bahsediyorsun sen?"
Angel bu cevabı beklemiyordu. "Vermiyorum" deseydi daha iyi bir cevap olarak algılayacağını düşündü.
" 'Gurur ve Önyargı', kitap mağazasından aldığın kitap."
"Ben öyle bir kitap almadım" dedi sakin sesle çocuk. Ama Angel sakin olmadı.
"Yalan söylüyorsun! Yaşlı adam bana senin aldığını söyledi." diye bağırdı. Neden bağırdığını bilmiyordu. Kendisi de şaşırmıştı. Aynı çocuk gibi. Ona öyle dönüp bakmıştı ki, şaşırdığı her halinden belliydi. Kızdığı da.

Angel, sen bittin kızım...

Oğlan yavaş adımlarla ona yaklaşıyordu. Angel ise adımlara eşlik ederek arkaya adımlıyordu. Sanki vücudu donmuştu. Bir ajan olduğunu ve şimdi burada onunla dövüşebileceğini tamamen unutmuştu. Bu yaşadığı güne içinde resmen lanet okuyordu. Oğlan ise gittikçe yaklaşıyordu. Belki de, bir dakikadan sonra Angel hayatta olmayacaktı. Çocuk çok kızmıştı. Birinin ona bağırmasına nefret ediyordu. Yine de ona bir şey yapmayacaktı. Yapamazdı. Sebebini kendisi biliyordu. Aklına gelen bir anıyla durdu. Kendini sorguladı. Ne yapıyordu? Ona sadece sinirden bağıran bir kadını öldürmeyecekti. Bu kadar kötü biri değildi. Olamazdı. Bu yapacağı en son şey bile değildi. Ama onu korkutmuştu. Kendine geldi ve yeniden arkasına döndü. Derin nefes alıp yine adımlama başladı. Oradan uzaklaşmalıydı. Giderken de Angel'e söylediği şeyle Angel'i çok şaşırtmıştı.
"Kendine dikkat et! Etraf kötü insanlarla dolu!"
Ona bağıran ve az önce az kalsın öldüren insan şimdi bunu mu söylemişti? Bir anda ne değişti? Kitabı bile vermemişti. Üstelik kitabın onda olmadığını söylüyordu. Peki kim yalan söylüyordu? Kütüphanede çalışan yaşlı adam mı? Yoksa bu yeşilgözlügarip çocuk mu? Kim ve neden yalan söylesin ki? Yaşlı adam yalan söyleyemezdi. Belki de çocuk yalan söylüyordur. Nasıl olsa garip bir çocuktu.
Eve gelene kadar bu sorular onun kafasını deşmişti resmen. Eve yetişti, ılık duş alıp, yatağına uzandı. Gözlerini kapatsa da uyamıyordu. Gözünü kapattığı anda o çocuk geliyordu aklına. Neden onu düşünüyordu ki? O çocuk Angel'in bilinçaltına girmeği  nasıl başarmıtı? Angel sonunda uykuya dalmıştı. Sabah kalktı, giyindi ve FBİ'a gitti. Çoktandı işe gelmiyordu. Ya da daha doğru söyleyelim, o burada yeniydi. Çocukken hep bi ajan olmayı hayal etmişti. Ama en kötü ihtimalde, yani ajan olmazsa, ya da kötü bir ajan olursa onun için en iyisi CİA-dı. FBİ hayal gibi bir şeydi herkes için. Ama bu hayal Angel için gerçekleşmişti. Çok çalışmış ve istediğini elde etmişti. Bu işte iyiydi. İyi olmasaydı FBİ'ın yanından bile geçemezdi. Bunların hepisinin bir nedeni vardı. Sadece kendisinin bildiği.
"Hey, Angel! Bay Brown seni odasında bekliyor." dedi çalışan kızlardan biri. Angel beden çağırdığını merak etmişti. Kafasını salladı ve ayağa kalkıp Bay Brown'un odasına gitti. Bay Brown burada rütbe olarak en yüksek kişiydi. Her kes onu seviyordu. İyi davranışlı ve yaşlı adamdı. Yaşı kadar da iş tecrübesi vardı. Angel ondan çok şey öğrenecekti. Üstünde 'Brown Wonderson'  yazılan kapının önünde durdu. Elini kaldırıb kapıyı nazikçe iki kere tıklattı. İçerinden gelen "gir" sesi ile kapıyı açtı.
"Beni çağırmışsınız, Bay Brown?"
"Evet, Angel. Gel! Seninle konuşacaklarım var."
Angel önce şaşırsa da masaya yaklaştı ve oradaki koltuklardan birine oturdu. Bay Brown'un konuşmaya başlamasını heyecanla bekliyordu.
"Angel. Burada çalışmandan uzun süre geçmedi. Doğrudur. Ama ben senin hangi potensiyelde olduğunu çok iyi biliyorum. Yıllaca bu işte tecrüben olmasa da, tecrübesi olan çok insandan daha iyisin. Bu yüzden sana bir görev vericem. İlk görevini. Bau görevi başardığında rütbe olarak bir yıldız büyüyyeceksin."
Angel ne yapacağına şaşırmıştı. Bunu her zaman istemişti. Hem göreve çıkacak, hem de rütbesi artacaktı. Ama başarırsa...
"Teşekkürler, Bay Brown" dedi heyecanlı bir sesle Angel. Bay Brown kafasını salladı.
"Bunu haketmiştin."

Buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler. Aşkadaşlar, hikayeme devam etmek için bana motivasyon olarak vote vermeği unutmayın lütfen. Sizi seviyorum. Hikayeyi beğendiyseniz arkadaşlarınızla paylaşın lütfen. Teşekkürler🏷

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 14, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

CarolinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin