apple pie life

1K 73 24
                                    

Çözülen bir dava sonrası, klasikleşmiş bir 'kutlama' olarak John ile Sherlock yemek yemeye gitmişlerdi. Rosie artık 4 yaşındaydı ve bir dava olduğunda genelde Bayan Hudson onunla ilgileniyordu, bazende Molly. Sherlock bunu kimseye karşı itiraf etmesede kendi ailesine sahip olmuş gibi hissediyordu, sıcak bir aileye. Bayan Hudson daima bir anne gibiydi, ilgili, gereksiz yere evhamlı ve endişeli. Rosie evin neşesiydi, daima herkesi güldürmeyi başarıyordu ve Sherlock şimdiden onu bilime yönlendirme çalışmalarına başlamıştı (her ne kadar bazen bu konuda John'dan 'o daha 4 yaşında' itirazları alsada vazgeçmeyecekti)

Dedektif çoğu zaman sinir bozucu ve anlayışsız, duygulardan uzak olsa dahi bu ailede kendine bir yer edinmiş olmayı seviyordu. Ayrıca Rosie'de kesinlikle Sherlock'la zaman geçirmeyi seviyordu, kendi babasından bile çok. John elbette bunu kabul etmiyordu ama yapılan tüm çıkarımlar aynı sonucu veriyordu.

Garsonun masalarına doğru geldiğini görüp menüye hızlı bir bakış attı Sherlock, pek aç olmasada John'a yemekte eşlik etmeyi seviyordu.

"Başlangıç olarak ton balıklı salata, ardından tavuklu mantar ve yanına kırmızı şarap; mümkünse 99 yılından" Sherlock garsona menüyü uzatırken John'dan yine 'hoşnut olmamış' bir bakış kazandı. Geçen yıllara rağmen dedektifin davranış tarzına alışılamamış olması onun suçu değildi.

John'da siparişini verdiğinde yine yalnızlardı, belkide bininci kez arkadaşını süzdü Sherlock. Yüzündeki her bir hattı, göğsünü, kollarını, parmaklarını...

"İyi işti," dedi John, muhtemelen izlendiğinin farkına varmış ve hoşlanmamıştı.

"Kesinlikle," dedektif onayladı. "Yinede üvey anne baştan beri barizdi, değil mi? Lestrade'ın kanıt istemesi yüzünden gereksiz yere uzadı."

"Bariz mi? Sherlock kadın öyle bir konuştu ki nerdeyse onunla beraber ağlayacaktım! Kesinlikle bariz değildi, hatta şok edici bile denebilir, bizde sendeki üstün zeka ya da çıkarım yapma yeteneğinden olmadığını unutma."

"Dahi olmanın fazlaca kötü yönü var, John" Sherlock bunu içtenlikle söylemişti. "Bazen sizler gibi sıradan olmayı dilediğim oluyor. Beynini az kullanan, saniyeler içinde onlarca şeyi düşünmek zorunda olmayan, her şeyi sorgulamayan -"

"Gayet iyi anladım, teşekkürler" diyerek böldü John. "Ben sıradanlığımla mutluyum, neyseki."

Sherlock gülümsedi, sen sıradan değilsin demek istedi, sıradanlıktan çok uzaksın bana göre.

Sherlock'un John'a duyduğusevgi bir sır değildi hatta nerdeyse tüm dünya biliyor sayılırdı, sırf bu yüzden genellikle John'u hedef alırlardı. Dedektifi tahrik etmek, sinirlendirmek ya da kendisini kaybetmesini sağlamak için. Yinede sevginin, o anlamda bir sevgi olduğunu bildiklerinden emin değildi. Dediği gibi, sıradan insanlar düşünme yada çıkarım konusunda pek iyi sayılmazlardı. Eğer iyi olsalardı dedektifin John'a bakış şeklinden bile aşkını anlayabilirlerdi. Nasıl onu öz ailesinin bile önüne koyduğunu düşünseler, uğruna ölümü göz aldığını farketseler...

Sherlock yemek sırasında ve sonrasında hep bunu düşündü, genellikle düşünürdü zaten. Önemli bir araştırma ya da cinayet söz konusu olmadığında sevgisi hakkında düşünmekten hoşlanıyordu. Sonuçta duygular Sherlock'a göre çok yeniydi, hayatı boyunca hiç deneyimlemediği; sadece gözlemlediği zayıflıklardı. Gerçi John geldikten sonra her şey tamamen değişmişti. Anıların film şeridi gibi gözünün önünden kayıp geçmesine izin ver--

"İyi geceler?"

Sherlock boğazını temizledi, ne zaman eve geldiklerini dahi hatırlamıyordu. "İyi geceler John, Rosie uyudu mu?"

"Evet," diye başladı. "Dikkatini çekmek için 5-10 dakika çabaladı ama büyük ihtimalle hafıza sarayındaydın."

İşte şimdi Sherlock için bir sorundu bu fazla düşünme olayı. "Üzgünüm," dedi. "Onu farketmedim, birazdan iyi geceler demek için yanına uğrarım."

John başıyla onayladı, merdivenlere yöneldi. Rosie için bir odaları olmadığı için genelde babasıyla uyuyordu, bazende Bayan Hudson'la. Sherlock birkaç sene içinde daha büyük bir eve taşınmayı planlıyordu, Rosie'ninde kendine ait bir odası olmalıydı.

Kalktı ve üzerini değişti, takım elbiseyle evde dolanmak garipti çünkü. Pijamalarıyla merdivenleri çıktı Rosie'yi uyumadan görmek için.

Kapıya tıklatmadan içeri girdi (hep yaptığı gibi) ama John üzerindekini çıkarmış haliyle şaşkınca dedektife bakıyordu. Sherlock salisenin onda biri kadar süre içinde kapıyı kapatıp 'özür dilerim' gibi saçma bir şeyler demeyi düşündü, diğer onda dokuz bölümünde ise bunun aptalca olduğuna kendini ikna etti ve umursamazca kapıyı arkasından kapattı.


Bakışları hala John'da olsada kendini ele vermediğine emindi, yinede arkadaşının kızaran yanaklarını görünce şansını zorlamamak için yatağa döndü. Rosie tüm güzelliği ve tatlılığıyla uyuyordu, göz kapağının üzerine küçük bir öpücük bırakıp fısıldadı: "İyi geceler, meleğim"

Sherlock birkaç saniye durduktan sonra tekrar kapıya yöneldi, kısık sesle "İyi geceler," diyerek. Kapıyı kapatır kapatmaz sırtını ahşaba yasladı ve gözlerini kapadı. Lanet olsun, diye geçirdi içinden. Yıllardır aynı evde yaşasalar dahi Sherlock onu ilk kez yarı çıplak görmüştü ve hayatı boyunca olmadığı kadar insan hissetti.

Odasına gitti ve uyumayı denedi, zihninde arkadaşının bedeni kendini hatırlatıp dururken tabiki başarılı olamadı.Çaresizce kalktı ve oturma odasına geçti, son deneyi olan yiyeceklerin deri üzerinde bıraktığı kalıntılar üzerinde çalışmaya devam etti; tek isteği gidip John'un dudaklarına yapışmak ve sonrasında birlikte uyurlarken bedenini sarmak olsada. Sherlock Holmes, kesinlikle aşkla lanetlenmişti.

Ertesi sabah Sherlock seslere uyandı: Rosie dur

Saçını çekmeyi bırak tatlım, o uyuyor

Hayır, hayır bunu gerçekten yapmamalısın-


Gözlerini açtığında karşında Rosie'yi gördüğünde şaşırmadı yani Sherlock, yüzünde kocaman bir sırıtışla -belli ki- dedektifi uyandırmaya çalışıyordu.

"Günaydın, amca"

Evet, birde Rosie'nin ona seslenme biçimi vardı. Dedektif bunu saatlerce işkence edilse yine itiraf etmezdi ama Rosie'nin ona baba demesini ölesiye istiyordu. Tanrı biliyor ya, bunun için cinayet bile işleyebilirdi.

"Günaydın meleğim," Sherlock uyuyakaldığı kanepeden kalktı ve saçlarını karıştırdı. "Kahvaltı hazır mı?" diye sordu. Duş almalıydı.

"Evet hazır, seni bekliyorduk. Zoraki uyandırma servisi için üzgünüm."

"Hayır değilsin," dedi Sherlock, bunu anlamak için çıkarım yapmasına gerek yoktu; arkadaşını tanıyordu. "Hatta fazlasıyla memnunsun, yinede umarım resim çekmemişsindir."

John'un yüzünden bir hüzün dalgası gelip geçti. Belli ki bunu düşünememişti.

"Merak etme," banyoya doğru ilerledi. "Rosie'nin beyin gelişimi tamamlandığında bunlar hakkında endişelenmen gerekmeyecek."








Durun tahmin edeyim, devamı gelsin diyeceksiniz.
(asla one shot yazamıyor olma sorunsalı)

one shots// johnlock+sheriarty ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin