beş|uğursuz, ölümsüz çiçekler

717 84 28
                                    


REGULUS, SONRAKİ İKİ HAFTA BOYUNCA Lotus'u görmedi. Aslına bakarsanız görmekten özellikle kaçındı. Birkaç sefer dalgın adımları onu doğruca yasak ormana götürmeye yeltense de Regulus dürtüyü ustalıkla bastırabilmişti. Her ne kadar kıza tavır alıyormuş gibi görünse de aslında kendini cezalandırıyordu. Gardının düşmesine izin veren kendisiydi. Eğer Regulus nymphe'e karşı soğukkanlı olmayı bırakmasaydı, Lotus onu yargılamaya çalışmayacaktı.

"Yılın bu zamanını çok seviyorum." dedi Barty, uzandığı yataktan sandıklarını toparlayan Slytherinlere bakarak. Diğer üç oğlan onu özellikle görmezden gelse de Regulus sorar bir ifadeyle dikkatini ona vermişti. "Yaramaz çocukları cezalandırmak..." dudakları ahlaksız bir sırıtışla kıvrılınca gözlerini yuvarlayıp sandığını toplama işine geri döndü.
...

Regulus noel'i severdi. Grimmauld Meydanı on iki numara, yılın geri kalanının aksine peri ışıklarıyla aydınlanır, annesi her zaman olduğundan daha az memnuniyetsiz görünür, babası ise çalışma odasından çıkıp bir ailesi olduğunu hatırlardı. Çok küçüklerken o ve Sirius bütün bir yıl boyunca uslu durmak yerine yalnızca o gece birlikte uyur, olur da noel şeytanı Krampus onları almaya gelirse diye birbirlerini kollayacaklarına dair yemin ederlerdi. Bu küçük gelenek, annelerinin Sirius'un canavar için kurduğu tuzaklardan birine yakalanmasıyla sona ermişti. Regulus annesinin öfkeli bağırışlarını hatırlayınca yüzünü buruşturdu. Aylarca ceza almışlardı.

Ama tabii ki Sirius cezayı dinlememişti.

"Efendim?"

"Ha?"

Regulus dalgınlıkla karşısındaki oğlana baktı. "Sirius ve ceza hakkında bir şey söyledin." dedi Eustance Mulciber kaşlarını kaldırarak. "Slughorn'un ödevi hakkında okuyordum, seni duyamadım."

Regulus yarı sersem bir halde manzaraya dönerken nefesinin altından "Önemli bir şey değildi." diye söyleyebilmişti. Sarışın, birkaç saniye onu dikkatle izlese de omuz silkip kitaba geri döndü.

Üzerinde hissettiği bakışlar kaybolunca Regulus gözlerini kapattı. Belki de Hogwarts ekspresi düşünmeye dalmak için iyi bir yer sayılmazdı.

▪▪▪

Çiçekçi kim olabilir?

- ?

Regulus önündeki parşömene bakarken kafasında tonlarca düşünce dolanıyordu. Aklı sıklıkla karagöl'deki nilüfer çiçeklerine ve gizemli takipçinin ona çarptığında neden sırılsıklam olduğuna kaysa da, en belirgin düşünce az sonra olacaklara dair duyduğu endişeydi. Evet Regulus'un şu an saplantılı hayranı ve büyüleyici su yaratığından daha büyük dertleri vardı. Kısa kollulara veda etmek gibi.
...

Tamam, Lord Voldemort'a derin bir hayranlık duyuyordu. Zekiydi, kan üstünlüğünü destekliyordu ve bulanık dostu Dumbledore'un baş düşmanıydı. Ama işareti koluna istediğinden emin değildi. Çünkü bu damgalanmaktı! Regulus akılsız bir hayvan gibi onu körü körüne takip etmek istemiyordu. Sonuçta işaretsiz de destekçisi olmaya devam edebilirdi. Lakin anne ve babası Sirius'un aşağılayıcı ihanetinden sonra kefareti, kalan tek çocuklarını olabildiğinde Karanlık Lord'un önüne sürerek ödemeye çalışıyorlardı.

Ve şimdi deforme olmuş yüzüyle ellerini saç tutamlarında gezdiren adam(?) başarılı olduklarının kanıtı niteliğindeydi.

Eli saçından yüzüne kaydığında Regulus'un kalp atışları hızlandı. Aynı anda korku, hayranlık ve tiksinmeyi hissediyordu. Duygu yoğunluğu o kadar fazlaydı ki başı dönüyor, midesi çalkalanıyor, vücudundaki her kas aynı anda kasılıyordu. Sol kolunda hissettiği asayla dilini ısırdı ve kan tadı alana kadar bırakmadı. Gözleri acıdan dolduğu sırada adam(?) geri çekildi. Ne kadar onurlu olduğu hakkında bir şeyler söylüyordu fakat Regulus onu dinlemedi. Gözleri annesinin gururlanmış yüzündeydi. O tarafa doğru ilerlediğinde Walburga kollarını sıkıca oğluna doladı. Kulağına bir şey fısıldadı ama çocuk onu duymuyordu. Annesinden ayrıldı babasına başıyla selam verip tökezleyerek büyük salonu terk etti.

Merdivenleri nasıl çıktığını bile hatırlamıyordu.

Sonunda koyu renklerinin hakim olduğu odasına girince derin bir nefes verdi. Kolu uyuşmuş gibiydi.

"Kendimi yenilmez hissetmiyorum." dedi koluna bakarak. "Ve kaşınıyor."

Gözleri bahçedeki beyaz çiçeklere dalmışken bir yandan da yırtarcasına kolunu kaşıyordu. Kapı tıklatıldığında da duruşunu bozmadan dışarıyı seyre devam etti.

"Hanımım, genç efendinin yemeği erken yiyebileceğini söyledi Kreacher'a" Ev cini tepsisini çalışma masasına koyarken Regulus'un dudaklarında ince bir tebessüm belirdi. "Teşekkür ederim Kreacher." Cin duraksadı. Gözleri saşkınlıkla büyüdü. Regulus onun bakışlarını sırtında hissedebiliyordu. "Çok kötü, kötü çok." dedi kasvetle.

Regulus hızla ona döndü. "Kötü olan ne?" Ancak cin ona bakmıyordu bile dosdoğru bahçeyi izliyor nefesinin altından "felaket" yorumları yapıyordu. "Kreacher." dedi Regulus, bu kez daha yüksek ve otoriter bir tonda. "Kötü olan ne?"

"Çiçekler." dedi cin, parmağını uzatarak. "Kreacher yok etti bu sabah onları. Büyümüşler yeniden, uğursuz çiçekler."

"Neden yok ettin?"

"Hanımım istemedi görmek. Kreacher'a dedi kurtul onlardan. Kreacher'da yaptı. Uğursuz çiçekler! Hanımım çok kızacak."

"Tamam ben hallederim." dedi asasını eline alırken. "Ne çiçeği bunlar?"

"Krizantem."

Regulus başını salladı ve cini orada bırakarak odadan çıktı.

Adımları dışarıya yönelmişken son anda vazgeçip kütüphaneye girdi. Zengin Black kütüphanesi genellikle kara büyü olsa da her çeşit kitabı bünyesinde bulunduruyordu. Regulus alfabetik sıraya göre dizilen raflardan aradığına yakın ilk kitabı aldı. "Krizantem... Pembe, mor, beyaz."

"... Beyaz krizantemin bir diğer anlamı da ölümle ilgilidir. Beyaz krizantem çiçekleri, cenaze törenleri ve mezar süslemelerinde kullanılır. Keder, teselli veya yas belirtisi olarak verilir..."

"... Krizantem, haziran, temmuz ve ağustos aylarında çiçek açar..."

Regulus bahçeye çıktı. Tüm çiçekler kuruyana kadar asasını elinden bırakmadı. Son canlı çiçek de solduğunda sırtını döndü ve eve girdi.

▪▪▪

Sabahın ilk ışıkları dosdoğru odaya dolarken Regulus huzursuz uykusundan anında uyandı. Yorgun bir nefesle ağrıyan başını ovdu ve doğruca artık tek kaldığı katın sonundaki banyoya girdi. Ilık duş ve iyi bir yemekle bu günü toparlayacağını umuyordu.

Dağılmış saçlarını düzeltti, üzerine annesinin yemeklerde uygun gördüğü rahatsız eder derecede şık kıyafetlerden birini giydi ve aşağıya inmeden önce asasını almak için dağınık çalışma masasına yürüdü. Buruşturulmuş parşömen yığınının altına uzanırken gözü bir anlık pencereden dışarıya kaydı ve olduğu yerde donakaldı. Tam olarak kendi odasının görüşünde olan kuru çiçekler sanki hiç dokunulmamış gibi capcanlıydı. Regulus hızla henüz buruşturulmamış parşömene birkaç harf karaladı ve odayı terk etti.

Çiçekçi kim olabilir?

- Lotus

▪▪▪

Ben ve paragraf başına beş tane düşen zaman atlamalarım size sürükleyici bir metincik yazamadığımız için üzgün olmakla beraber iyi günler diliyoruz.

koparılmış çiçekler ne kadar yaşar | r.a.b Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin