yedi|eskimiş vitray pencerede bir kadın portresi

723 83 58
                                    

"SAKLANMA YERİMİ GÖRMEK İSTER miydin?" dedi Lotus sırtını yasladığı ağaçtan gürültülü bir heyecanla doğrulup. Regulus, gözlerini okuduğu satırlardan zorlukla ayırıp ona yorgun bir bakış verdi. Yüzünde aynı zamanda dalgınlığının böyle birdenbire dağıtılmasının yarattığı, irkilmeye benzer bir ifade vardı. "Vaktim yok." Aslında bugünlerde değil saatlerce Lotus'la aylaklık etmek, kızı görmek için bile yeterli zamanı yoktu. Sihir Tarihi ödevini sürekli ertelemişti ve şimdi de Babbling'in Eski Yazılar için verdiği şifreli sembolleri çözümlemeli, -Regulus antik dilleri öğrenmekten hoşlanıyordu- ayrıca Simya notlarını tamamlamalıydı. Her şeyi son ana bırakmak hiç de onluk bir davranış değildi. Ancak bu yeni Regulus, sorumluluklarını yok saymaya meyilliydi ve tüm vaktini yarım kan bir nymphe ile harcamak için ölüyordu.

Lotus belirgin bir şekilde sönse de gülümsemeyi kesmedi. Ancak Regulus öncenin aksine kızın dikkatli bakışlarını hissetmiyordu. Biraz duraksayıp yüzünü yeniden ona çevirdi. Başını ağaca dayamış dalgınlıkla karşı taraftaki ağaçlığı izliyordu.
Onun bu bulutlu ruh hali Regulus'a sağanak olarak dönüyordu ne yazık ki. Şimdi asla ödevine odaklanamıyor bakışları sürekli neşesi çoktan kaçmış lakin inatla gülümseyen Lotus'a kayıyordu. Huzursuz edici bir suçluluk duygusuyla sarıldığında bakışlarını yeniden kitabına çevirdi. Regulus kabahatli falan değildi. Bunu biliyordu ama belki kızı tersler bir tonla 'vaktim yok' demek yerine ödevlerini yetiştirmeye çalıştığını söylese iyi olurdu. Bakışları tekrar ve tekrar kıza kayarken Lotus hâlâ ona bakmamıştı. Regulus sıkıntıyla nefes verdi. Belki gece uykusunu azaltırsa hem önündeki satırları ezberlemeye hem de Lotus'un ona göstermeyi istediği yeri görmeye vakit bulabilirdi.
Çok önemli bir şeyi keşfetmiş gibi ani bir heyecanla elindeki kitabı kapattı. Çıkan ses, kızın irkilerek gözlerini ona çevirmesini sağlamıştı. Dudakları içten bir gülümseyişle kıvrılırken boştaki elini hâlâ aynı pozisyonda oturan ama bu kez bakışlarını ona yöneltmiş Lotus'a uzattı. "Saklanma yerini göstermek ister miydin?"

"Olmaz." dedi net bir şekilde. "Vaktin yok." Regulus ses tonunda belli belirsiz bir gücenme yakaladı.

"Evet yok." dedi geri adım atmadan. "Ama yine de görmek istiyorum."

Lotus ona ölçülü bir bakış attı. Bir şey söyleyecek gibi oldu lakin kararsızlıkla duraksadı. "Şimdi ben göstermek istemiyorum." dedi ama elini tutmuştu bile.

"İstiyorsun." dedi mırıldanır gibi.
"İstiyorum." diye onayladı Lotus ve gevşek tuttuğu elini sıkıp onu ağaçların arasında patikadan bile daha dar bir yola soktu.

▪▪▪

Lotus abartılı bir neşeyle ellerini iki yana açtı. "Geldik."

Regulus inanamıyormuş etrafına baktı. "Düş kırıklığına uğradım." Gözleri sanki üzerinde gizli bir büyü varmış gibi harabe kiliseyi tarıyordu.

"Biliyorum." dedi kız, tasasız bir tavırla taş basamakları tırmanarak. Dikenlerin çizdiği dizleri ona acı vermiyormuş gibi davranıyordu. "Sen hep görüneni görüyorsun."

Regulus durakladı. Gözleri alayla yuvarlandı. "Afedersin sonraki sefer görünmeyeni göreceğim." homurdandı.

Lotus başını takdirle salladı. Oğlanın alay ettiğini anlamışa benzemiyordu. "Büyücü çadırları gibi düşün."

Regulus tek kaşını kaldırdı. "Yani içeride şato falan var?"

Lotus güldü. "Tabii ki hayır. Beni ne sanıyorsun? Dumbledore?"

İhtiyar okul müdürlerinin adı geçince Regulus yüzünü buruşturdu. "Nasıl oluyor da yasak ormanı bu denli iyi biliyorsun ve hiçbir lanetli yaratıkla karşılaşmıyoruz?" dedi çokça şaka bir parça ciddiyetle karışık.

koparılmış çiçekler ne kadar yaşar | r.a.b Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin