Nereden başlıyayım ki anlatmaya? Hangi sorundan bahsedeyim? Kime gideyim, kimden yardım isteyim diye çok düşündüm.Herkese ben çare bulmaya çalıştım.Fakat ben kimseden çare görmedim. Daha doğrusu kimseye de anlatamıyordum ya derdimi.
Kimse duymasın diye içime bağırırdım ben. Kimse ağladığımı bilmesin diye kafamı yastığa gömerdim.Kimse çare olmazda zaten. Sanki sinsi bir ok,öldürmeyen! Çaresi de yok bu yaranın.
Tabi herkesin derdi kendine büyük. Fakat herkes çabalıyor,koşturuyor ve böyle akıp gidiyor zaman. Herkes geçmiş bir mazeretin arkasına yaşamya aynı zamanda şikayet etmeye devam ediyor. Herkes yorgun!Vazgeçmiş! Sahi umut neydi? Kim hayal ediyor? Acı içinde kıvranıyoruz sadece.
Pekala hatırlıyor muyuz; gülmeyi güldürmeyi,gönül almayı gönül vermeyi? Bir şeyler için çabalamayı? Hepimiz yorgunuz çabalamaktan, hayatın karmaşasıyla koşturmaktan ,aslında biz topluma ayak uydurmaktan yorgunuz! Ne yapıyoruz biz? Onu bunu çekiştirip duruyoruz. Toplumun kalıplarına sığmaya çalışıyoruz. Bu bize ne katıyor peki nereye götürüyor bizi?
Ben söyliyeyim "HİÇ BİR YERE". Yerimizde sayıyoruz . Kalıplara aykırı yaşayanı ayıplıyoruz. Dönüp bakmalı insan ben kimim, ne yapıyorum demeli. Zincirler bizim elimizde; ister kırar istter takarız. Hiç bir zaman geç ya da erken değil! Cesaretini bulduğun zaman kanatların uçmaya hazır. Tüm ışıklar seni bekliyor. Güç aslında hep seninle!
Benim tercihim bu zinciri kırmak çünkü ben bunu istiyorum. Ben ilerlemek istiyorum. Bu kalıp bana göre değil! Ben "BEN" olabilmek için bir yola çıkıyorum...
E doğal olarak yolumda engeller var. Çevremdekiler ne der? Ailem ne düşünür? Aslına bakarsak ben bunları düşünmek istemiyorum.Çünkü kimse kimse için bir şey düşünmüyor . Her insan kolayına geldiğince davranıyor. Fakat nice hayatlar var; karanlık içinde, acı, sefalet ve utanç içinde...Herkesin taşıdığı bir yük var yüreğinde, e tabi yüreğinde dili yok kimse işitmiyor.Zaman geçtikçe daha da ağırlaşıyor o yük. Atmak gerekiyor!
Bazen bir anıda kalıyor,bazen bir aşkta, bazen bir acıda... Kimse bilmiyor. Evet ben kendi kendime öğrenmeye çalışıyorum. Özür dilerim küçüğüm, seni bir saç teline asılı bıraktım. Beni sen koruyorsun biliyorum. İçerde bir yerlerde hala bekliyorsun. Bekle ben yetişeceğim bir gün sana. Gün bitti... Ama yarın yeniden güneş doğacak.
Of bu kadar söylenme yeter be kızım. Kalk seni gören aklını yitirmiş bu der. Ayna karşısında da bu kadar konuşulmaz ki. Hadi dedim ve yatmaya gittim.
Yarın benim için çok önemli bir konferans var. Kız çocukları ile ilgili bir konuşma yapacağım ve şimdiyse hemen uyumalıyım. Saatimin alarmını kurdum ve uyumayı bekledim. Uyku bir türlü uğramıyor bana. Sürekli geriye dönüyordum aklıma eski anılarım geliyor. Kulağımda da o hakaretler çınlayıp duruyor ve daralıyorum...
Dayanamadım saat çok geç oldu. Pencereyi açtım hava aldım, bir yüzümü yıkadım ve su içtim daha sonra tekrar uyumaya gittim..
Sabah erkenden kalktım ve hazırlandım.Önce okula ordan da konferansa yetişecektim. evden çıktım Arel aradı; "Günayydın! Şekerim! Nasılsın bugün ben çok heyecanlıyım! Haydi gel, sahildeyim seni bekliyorum!" dedi ve kapattı . Gülümsedim böyle tatlı telaşı hoşuma gitti. hemen gittim yanına kahvaltı yaptık biraz da kikiri...
"E kızım tüm gece uyuyamadım heyecandan! Sen neden bu kadar sakinsin?" diye sordu. "Aslında bende heyecanlıyım ama telaşım yok. Tam tersi bir huzursuzluk var içimde. Umarım güzel geçer... A hadi ama derse geç kalacağız. Yoksa Tamer hoca mahveder bizi!" Hemen kalktık ve okula doğru yola çıktık, yolda bana sunumuma yardım için hazırladığı konu başlıklarından bahsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhani Teşmil
Teen FictionBize hiçbir şey yapılmadı, yalnızca tam bir hiçliğin içine koyulduk. Çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhunu hiçlik kadar baskı altına alamazdı. Hiçlikten kurtulmak ne kadar zor olabilirdi? Kim durdurabilirdi kimin gücü yeterdi ki buna...