~

1.3K 61 17
                                    

Mezarlığın kapısına geldiğine durup o büyük tabelaya baktı kız.

Kimilerinin tabutun içinden selamladığı giriş tabelası.

Şimdi benim ne farkım var ki tabutun içindeki bir ölüden diye düşündü.

İnsan nasıl anlardı yaşadığını?

Nefes almak yeter miydi yaşamak için?

Birileri sana nefes olmadıkça, birileri için nefes almadıkça, birileri sayesinde nefesin kesilmedikçe, birileri nefes alsın diye uğraşamadıkça yaşamanın pek de bir anlamı yoktu.

Ceren için nefes alan birileri,

yoktu.

Ceren'in nefes alsın diye ugraşacağı tek kişi Umut'tu belki de.

O da şimdi yoktu.

Halbuki kız her gece sarılıp uyuyacaktı ona.

Her yaşını özenle kutlayacaktı.

Gözünden akan her damlanın hesabını soracaktı insanlara.

Dokundurmayacaktı ona, ömrünün sonuna kadar kollarının arasında kalacaktı Umut.

Kimsenin üzmesine izin vermeyecekti onu.

"Senden anne olmaz!"

Kafasında dönüp dolaşan bu cümle yüzünü buruşturup göz pınarlarındaki damlaların serice süzülmesine sebep oldu.

Yavaşça içeriye doğru adımlamaya başladı ağlarken.

Ezbere bildiği o yolu yürüdü.

O minik bebek mezarının başına geldi.

Şimdiye kadar çoktan acımaya başlamış olan yeşil harelerini o ufak mezara kilitledi.

Sanmıştı ki bebeği, tek yaşam kaynağı öldü. Ondan sonra bile böyle çaresiz kalmamıştı belki de. Şimdi neden pes etmişti peki? Ceren'di o. Bebeğini kaybettiğini sandığı zamanlarda bile önce intikamını alıp, sonra yasını tutmaya yemin etmişti. Neydi şimdiki çaresizlik hissi?

Yavaşça çöktü kız. O minik toprak yığınına baktı. Elini toprağın üstüne bastırıp hissetmeye çalıştı. Orada birinin canı yatıyordu.

Belki kendi bebeği değildi, ama orada bir masum yatıyordu.

Acaba onun hikayesi neydi?

Yaşasaydı kimin kollarında olacaktı şimdi?

Onun annesi de kötü birisi miydi?

Ona anneliği yakıştıramadıkları için mi ölmüştü bu bebek?

Kız durdu. Dakikalarca, belki saatlerce oturup mezara baktı.
Acaba bunca şey olmasaydı hayatı nasıl olurdu?
Mesela, Cenk onu gerçekten sevseydi. Belki evlenirlerdi. Kimsenin zararı dokunmazdı bebeğine.
Ya da annesi onun bu çaresizliğini çok daha önce görmüş olsaydı.
Ablası, birazcık abla sevgisi görseydi...

Ya da, ya da başından beri babaannesinin ipiyle kuyuya inmemiş olsaydı.

Cenk'le birlikte olmak yerine karşısına çıkıp seni seviyorum demiş olsaydı mesela. Belki yine de sevmezdi ama, en azından karnındaki bebeğine rağmen yüzüne bakıp senden iğreniyorum demiş olmazdı ona kimse.

Nedim'e bir insan değilmiş gibi davranmamış olsaydı. En azından o şefkat duyardı belki ona şimdi.

Ablasını bu yaşına kadar kıskanmamış olsaydı. Onu sevdiğini düşünse belki ona iyi davranırdı ablası, onun da hakkını savunurdu.

Annesinin şefkatinden şüphe duymasaydı. Herkes uslu çocukları severdi değil mi? Annesi de ablasını daha çok sevmiş olabilirdi.

Birazcık iyi niyetli olsaydı belki de bunların hiçbiri olmazdı.

Ne de çok şey yaşamıştı şimdiye kadar. Neden anlaması bu kadar güç olmuştu? Suçunu kabul etmek, bu kadar zor muydu?

Vazgeçmek.

Hırslarından,

aşklarından,

bir nevi kendinden.

Evet, çok zordu.

Tekrar onayladı kendini kız. Belki herşeyin bitmesi gereken nokta tam da burasıydı.

Kendinden vazgeçebilmiş miydi?

Kesinlikle.

Soğuk hava yavaşça iliklerine sızmaya başlamıştı şimdi.

Kabanının cebinden Umut'a yazdığı mektubu ve jileti çıkarttı. Eğer şimdi kesse bileklerini, ölmesi uzun sürmezdi. Bedeni de çok sıcak sayılmazdı. Usulca kabanını da çıkarttı.

Son anlarında herşey kolay olsun istiyordu belki de.

Şimdiye kadar çektiği acılar yetmez miydi?

Belki de çektirdiği acıların bedelini ödemesi için canının çok yanması gerekirdi.

Canı yansın istemiyordu ki. Şimdiye kadar bencil olmuştu, yine bencil olsa ne kaybederdi ?

Ya da bir seferliğine bencillik yapmasa, ne kazanırdı?

Keşke biri gelseydi şimdi. Sadece biri.

Onu kurtarmaya gelseydi.

Belki de son umutla etrafına bakındı genç kız.

Yoktu.

Hiç kimse yoktu.

Burası ölmek için güzel bir yerdi. Zaten ilk defa ölümü burada hissetmişti genç kız.
Bileklerine baktı bir süre. Daha önce sadece filmlerde görmüştü bileğini kesen birilerini.

Şimdi canlı canlı izleyecek, hatta hissedecekti.

Jileti tuttu sıkıca.

Neden korkuyordu?

Arkasından üzülen kimse olmayacaktı, neden korkuyordu?

Evet evet, korkacak hiçbir şey yoktu.

Bir cesaretle yaklaştırdı bileğine jileti.

Şimdi sadece tek bir hamleye ihtiyacı vardı.

Hayatı ellerinin arasınaydı.

Tek bir hamle, onu öldürebilirdi.

Özür dilerim dedi içinden kız.

Özür dilerim anneciğim.

Sen benim Umut'umdun, seni elimden aldılar.

Özür dilerim.

Ben de senden gidiyorum, özür dilerim.


Mutlu Son  •ceren karaçay•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin