~

896 53 11
                                    

Üzgünüm uzun süredir yazmıyorum. Telafi edebilecek bir bölüm de olmadı ancak elimden geleni yapmaya çalışacağım. Zaten en mantıklısı hevesimi kaçırmadan bir son yazmak diye düşünüyorum. Zaten biraz da benim zihnimdeki final gibi oldu bu hikaye.

Daha sonradan içimden geldiğince özel bölüm yazabilirim.

Umarım beğenirsiniz.

Sevgilerimle :)


Cenk ve Agah Bey çalışma odasında karşılıklı oturuyorlardı. Ne yapacaklarını bilemez bir halleri vardı. Her ikisi de Şeniz tarafından uğratıldıkları ihanetlerle boğuşurken aynı zamanda minik Karaçay için de bir gelecek düşünmeleri gerekiyordu. Belki de morfinleşmişti artık Cenk, annesinin yaptığı şeyler ona dokunmuyordu artık. Onun içindeki vicdan muhasebesi Ceren'le alakalıydı. Belki de onun hakkında düşündüğü şeylerde biraz haksız olabilirdi. Yine de tamamen temize çekemiyordu Ceren'i. Çekemezdi de zaten, her ne olursa olsun yapılmış olan hatalar vardı. Yine de Cenk Karaçay'ın sorunu kendi hatasını küçük görmekti her zaman. Küçüklüğünden beri her hatası ört bas edilen bu adamın haline çok da şaşmamak gerekirdi aslında. Peki ya Cemre'ye olan aşkı ne olacaktı? Cemre ve Nedim. Onlar beraber gayet mutlu gözüküyorlardı. Buradaki parazit kendisiydi belki de. Nedim'e karşı bir öfke duymasının haklı bir sebebi yoktu. Bir başkasının mutluluğu onu öfkelendiremezdi. Hele ki bu kişi yılları elinden alınmış bir adamsa.

Agah Bey'in düşünceleri de karmaşık sayılırdı. Ceren buraya Agah'ın gelini olmak için gelmişti, evet , bunda bir yanlışlık yoktu. Derdi de paraydı, buraya kadar da tamam. Ama Cemre'nin anlattığına göre Ceren Neriman'ın kurbanıydı. Neriman ona Cenk'le evleneceğini söylemiş, Ceren de Cenk'e aşık olmuştu. Evleneceğini düşünüp bir hata yapmıştı. Cemre nasıl da ezilip büzülmüştü anlatırken. Bu durumun ona ağır geldiği belliydi. Ceren'i ne olursa olsun sevemezdi Agah Bey. Onu torununun annesi olarak göremezdi. Ama ona biraz daha anlayışlı davranabilir ve en azından bir annenin yavrusuyla yaşamasına izin verebilirdi.

Hele ki Şeniz'in Ceren'e yaptığı şeyi öğrendikten sonra bunu zaten düşünmeye başlamıştı.

Ama Umut'u Ceren'e vermek torununu görmek için o kızdan izin almasını gerektirirdi ve buna hiç mi hiç niyeti yoktu  büyük adamın.

Gerçi Ceren'in tehdidinden sonra bebeği vermemek gibi bir ihtimal kalmamıştı. Belki çok zekice bir hareket değildi Ceren'in yaptığı ama etkili olduğu kesindi. Agah Karaçay, büyük adamdı ya, çıkardı işin içinden istese. Fakat içini kemirmeye başlayan vicdan azabını susturmak için vermesi gerekirdi belki de. Düşünüyordu ama bir sonuca varmak çok zordu.

***

Cemre temkinli adımlarla yürüdü kız kardeşine doğru. Kucağında bebeğiyle ne kadar da mutlu gözüküyordu. Ceren'i daha önce hiç böyle görmediğini düşündü. Belki bir hatanın sonucunda olan bu bebek kardeşinin mutluluğu için bir vesileydi sadece. Cemre'nin içeriye girdiğini fark eden Ceren ablasına içi gülen gözleriyle bakarak  konuşmaya başladı.

"Annecim bak teyze de geldi."

Cemre ister istemez gülümsedi Ceren'e. Onu ne kadar suçlamıştı, ne kadar tepki göstermişti ona. Ama insna kaybetme korkusunu yaşayınca anlıyordu herşeyi. Bazı değerler yüreğine acısı düşmeden anlaşılmıyordu. Ceren'e doğru yürüdü ve koltuğa, yanlarına oturdu.

"Hanimiş Umut, teyzesinin canı?"

Ceren bu anı yaşayacağını asla düşünmezdi. Ömrünün sonuna kadar ablasıyla düşman olacağını sanardı hep. Gerçi hala bu yumuşaklığın sebebini anlamış değildi ancak şikayetçi olduğu da söylenemezdi. Sadece gülümsemekle yetindi.

Cemre bir yerden konuyu açması gerektiğini düşünüyordu. Agah Bey'in elçisi Cemre seçilmişti. Sonucu o söyleyecekti Ceren'e. Daha öncesinde ise abla kardeş olarak konuşmaları gereken şeyler olduğunun da farkındaydı. Gözlerini Ceren'in gözlerine dikerek konuşmaya başladı.

"Ceren, biz bu sabah hastanedeydik."

Ceren'in ilgisini çekmiş olacaktı ki onun da kaşları çatıldı. Biraz panik barındıran sesiyle konuştu.

"Neden ki, yani anneme falan bir şey oldu?"

"Hayır. Biz sana bir şey olduğunu düşünerek gittik. Sabah bir haber aldık."

Ceren iyiden iyiye merak etmişti işte şimdi. Demek ki bu kadar ilgi ve alakanın sebebi buydu.

"Ne haberi?"

"Bebek mezarının orada bir ceset bulunmuş."

Ceren beyninden vurulmuşa döndü bir anda. Şuan paralel evrende falan olmalıydı herhalde. Ceren'in dehşete düştüğünü gören Cemre anlatmaktan çekindi bir miktar.

Ceren ise titrek sesiyle sordu o soruyu.

"K-kimmiş peki?"

Cemre durdu biraz. Şuan bunu kaldırabilecek miydi kardeşi?

Zaten Ceren Oya'yı sevmezdi ki, bu yüzden çok da etkilenmeyeceğini düşünerek bir çırpıda söyleyiverdi.

"Oya. Bileklerini keserek intihar etmiş. Nedenini bilmiyoruz ama biz de çok şaşırdık."

Ceren'in eli ayağı boşaldı bir anda. Oturmasa düşerdi muhtemelen. Umut'u tutuşu zayıflayınca ani bir panikle Cemre tuttu hemen Umut'u. Kardeşinin neden bu kadar etkilendiğini anlayamadı. Belki de içinde bulunduğu psikolojiden dolayıydı.

Ceren bir süre yeri izledi donuk bakışlarla. O sırada gözlerini doluşunu engelleyemedi. Elini ağzına bastırarak ağlamasını bastırmaya çalıştı. Şuan hissettiği his o kadar korkunçtu ki...

Cemre Ceren'in bu haline hem şaşırmış hem de endişelenmeye başlamıştı. Hemen Umut'u alarak annesinin yanına, diğer odaya götürdü. Seher hanımın sorgulamasına izin vermeden çıktı odadan. Mutfağa yöneldi.Bir bardak su aldıktan sonra saniyeler içerisinde tekrar dönmüştü Ceren'in yanına. Bıraktığı halde bulduğu Ceren'in önünde diz çökerek çenesinden tutup suyu içirmeye çalıştı.

"Tamam Ceren sakin ol. Hadi su iç."

Ceren ise gerçeklik kavramından uzaklaşmış gibiydi. Ablasının dediklerini onaylamadan yaptı. Ne yaptığının farkında değildi zaten.

Ablası yanına oturarak sırtını sıvazladı Ceren'in. Bu kadar etkilenmesi hiç normal değildi.

Ceren gözlerinden akan yaşlara engel olamazken Cemre'ye döndü. Haykırır gibi konuşmaya başladı.

"Abla benim yüzümden, b-benim, b-ben gitmeseydin ölmezdi abla benim yüzümden benim!"

Ceren sarsılarak ağlamaya başladığında Cemre hemen sarmaladı onu. Başı göğsündeydi şimdi. Bir yandan da dediklerini anlamlandırmaya çalışıyordu.

"Ne senin yüzünden Ceren? Seninle ne alakası var?"

Ceren anlatmaya hazır değildi. Bunu değil Cemre'ye, kimseye anlatmaya hazır değildi. Bu yüzden sadece susup ağlamayı seçti. Uzun süredir hasret kaldığı aile şefkatine sığınarak ağladı. Yaşayamadığı mutluluklarına, yorgunluklarına ağladı birer birer. Gözünden akan her damlaya sakladı güçsüzlüğünü. Düşüp dizini kanatan küçük bir kız çocuğu gibi, ablasına sığındı ve sadece ağladı.

Mutlu Son  •ceren karaçay•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin