bileğimdeymiş, habersiz solukların

251 12 208
                                    

ilhamkırıntısına ithafen yazılmıştır.

multimediadaki görsel bölümde tasvir edilen Sehun'un ilham kaynağıdır, şarkı ise fasulyenin zevkli ellerinin seçimi, keyifle okumanızı diliyorum.

"Baekhyun-ah bana doğru söyle, haberin var mıydı?"

Hera, kameranın öteki tarafında nişanlısına hesap sorarken sessizce onları izliyordum, Sehun'un burada olduğunu söylediğim andan beri çıldırmış gibi bağırıp duruyordu ki bu yaklaşık 15 dakikaya tekabül ediyordu.

Baekhyun, bu bursu bana ayarlamak için çok uğraşmıştı, herkesi bırakıp gelmek çok zordu hiç kimse desteklemezken üstelik, ancak o Kanada'da aldığı eğitimin verdiği tecrübe ile bana en ılımlı yaklaşan insan olmuştu, biraz uzaklaşmam gerektiğini anladığını da inanıyordum, Chanyeol'ün en yakın arkadaşı olmasına karşın. Hera Seul'de kalmazsam her gün ağlayacağını söyleyip kapıma dayansa da yapmak zorundaydım, Hera ise dediğini yapmakta tereddüt etmiyordu ve geldiğimden beri her gün ağlayarak beni arıyordu, Baekhyun'un sakin olması için mırıldanıp durduğu telkinlere karşın.

Ancak, bu sabah ilk kez ben arayıp şöyle demiştim;

"Sehun, burada."

Hayal gördüğümü ve yemeklerimi aksatıp aksatmadığımı sormuştu, ciddi olduğumu anladığında ise bağırmaya başlamıştı ve susmak bilmiyordu.

"Hayatım dedim ya, haberim olsaydı onu oraya gönderir miydim sence, hem bu Chan-"

Açık kahveye yüz tutan gözleri bir an bana takıldığında suskunluğu damağıma yapışmıştı, cümlenin devamını biliyordum. Hem bu diyecekti, bu Chanyeol'ü mahvederken nasıl yapabilirdim?

İşte bu yüzden Baekhyun'un gözleri gözlerimde takılı kaldığında ikimiz de biliyorduk, onu zaten çoktan mahvettiğimi. Bu hikayede, hiçbir suçu olmamasına karşın en çok yara alan oydu hep, Park Chanyeol, bana aşık olmaktan başka hiçbir şey yapmamıştı, yanı başımdan bir an bile ayrılmamıştı üstelik. Sehun'un hayaliyle uyuduğum gecelerin sabahında onun adını sayıklarken Chanyeol'ü bulmuştum yatağımın ayak ucunda, izin ister gibi bakan gözleri hiçbir zaman cüret etmemişti dokunmaya bile, bana kıyamıyordu, bunu biliyordum.

Düğünümüze iki hafta kala ceviz ağacının dalları hırpalanıyordu rüzgarda, Sehun'un beni yapraklarının uğultusuna terk edip gittiği o ağacın altında iken bir gece yarısı, ve Sehun'a aşık olduğumu söylerken gözlerine bakarak, bu evliliğin onun için bir cehennemden öteye gitmeyeceğini çünkü aklımda başka biri varken onun adımlarını atamayacağımı söylemiştim. Park Chanyeol ise ellerinde benim için aldığı papatyaların çimenlere düşerken çıkardığı sesle birlikte gözyaşlarının damladığı ayak uçlarının altından dünyasının kaydığını söylemişti, kırgın gözleriyle. Dolgun dudakları kıpırdarken gözyaşlarım faydasızdı, Tanrım, hiç suçu yokken yanıp kül olmuştu bu hikayenin ortasında.

"Ne olursa olsun, bir adım mesafede olacağım, hep."

Dudakları titrerken gözyaşları hafif kemerli burnunu uğrak bilip dudaklarını okşuyordu, derin bir nefes aldığında içine sığmadığını hissetmiştim, bu dünyanın.

"En yakın arkadaşın olamadım" Buruk bir tebessümün eşlik ettiği dudak kenarları ani bir acıyla kıvrıldığında ona uzanmaya çalışsam da gözlerini kapatarak karşılık vermişti, istemiyordu, onu daha fazla inciteceğimden korkuyordu belki. 

"Aşkın,hiç olamadım."

Büyük gözlerini açarak bana baktığında Sehun'a meydan okuyan bakışlarını anımsamıştım, alev alev bir şeyler bulurdum hep o bakışlarda, benim için. Park Chanyeol, kalbinde vazgeçmeyecekti, anlamıştım, lakin beni her şeyden öne koyacağından adım gibi emindim, o yüzden kendini mahvedecekti, bu aşkla, ve ben kendimden nefret ediyordum.

sillage•oh sehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin