ilhamkırıntısına ithafen yazılmıştır.
uzun bir geçiş bölümü oldu,sehunun ruh haline kısa bir bakış atacağız,arka planda kalan acıları gün yüzüne çıkaracağız,umarım keyifli okursunuz.
Bir hafta olmuştu.
7 gün,168 saat,10800 dakika, neredeyse.
Hesaplaması kolaydı, gözlerimin önünden geçen anların stabilliğini tartıyordum aklımda, onca zaman olmuştu, hesaplaması kolaydı, yaşananları yüreğimde ağır basan yerleri örtbas etmek için kullanırken anlar değil de geçen zamanı hesaplaması, bu kadar kolaydı işte.
Sehun, o akşamüstü yağmurunun altında buz kesiği gözlerini gözlerime kilitleyip ondan uzak durmamı istediğinde ne hissediyorsam, ki bunu yüreğimde hesaplayacak cesarete sahip değildim, aynı yük göğsümde idi.
Son bir yıl içinde hayatımın ne kadar değiştiğine şaşırırken onun yokluğunu her şeyin önüne koymuştum, hiçbir şey beni onun kadar yaralamamıştı. 23 yaşındaydım, 23 yıl boyunca bütün nefeslerini bal rengi gözlerimin önünde vermek istediğini söyleyerek yanıma uzanmıştı, minik bir bebekken ağlamaktan uyuyamadığım bir günün akşamında yanıma bırakılan bedeninin sıcaklığı ile birkaç günlük ömrümde ilk kez huzursuzlukla kıpırdanmadan uyuduğumda başlayan bu hikayede nefesimi onun yanında solumadan geçen hiçbir gün olmayacağına inanarak büyümüştüm ben. 23 yaşındaydım, ona alışmanın ötesinde bir bağ ile bağlıydım bu yüzden, kendimi bilmeden evvel benimleydi, hep öyle kalacaktı, inandığım en büyük yalanın bu olduğunu idrak etmek beni artık zehirliyordu.
Hayatı ona zehir ettiğim günler ne yakındı oysa, mızmızlığımla okul çıkışlarında zorla yedirdiğim dondurmalar yüzünden kaç kez hasta olmuştu hatırlamıyordum, yüzündeki minik çilleri öpebilmek için yüzünün kızardığı yalanını kaç kez söylediğimi, kolalı jelibonlar için kaç kez kavga ettiğimizi, her şeyi her zaman beni öncelik alarak yapmasına ne denli keyiflendiğimi, beni kıskanırken yüzünün aldığı o sinirli kıvrımların beni neşelendirmesine daha da sinirlenmesini kaç kere yaşamış, kaç kez aynı anıların içinde aynı yalanlara bile isteye kanarak yuvarlanmıştık hatırlamıyordum.
Önümdeki plaj şemsiyesi baskılı ilaç kutularının sarı renginin midemi bulandırdığını hissediyordum, olmadık anıların kollarına düşmekten yorulmuştum.
Üniversiteyi kazandığımızı öğrendiğimiz o gün gözlerimin önündeydi şimdi, bir yaz günüydü, sahile piknik yapmaya inmiştik, kırmızı mini pötikare desenli örtünün üzerindeki hasır sepette hazırladığı sandviçler ve yaptığım limonata vardı, soğukluğu hala belliydi.
Tanrım, yıllar olmuştu. Oysa Sehun'un yüzümü kavrayan kemikli ellerini hala hissedebiliyordum, güneş kremini dikkatle sürmeye çalışırken mızmızlanıyordum. Suratımdaki tebessüme engel olamasam da hatırlamak bazen kalbimin ortasına bir alev topu bırakıyordu sanki, yorgundum, anılar uslanmaz bir oyuna kaldırırken ruhumu bıkkınlık bütün vücudumu karıncalandırıyordu.
"Sehuunn bitmedi mi hâlâ"
Deniz kenarındaydık, dalgaların dövdüğü sahil yumuşak seslerini kulaklarımıza ulaştırıyordu.Gözlerim kapalı, kemikli elleri yüzümün kıvrımlarını okşuyordu.
"Sabret biraz güzelim, sonra kızardım Sehun, çok acıyor Sehun, kızardığım için beni sevmeyecek misin Sehun diye sızlanıyorsun ve hayır kızardın, acıyor diye öpmeyeceğim,hayır hep güzel olduğunu ve seni sevdiğimi de söyletemezsin bana, unut bunu."
Sinirle gözlerimi açtığımda burnumun ucuna sürdüğü kremi parmak ucuyla göz altlarıma bulaştırmadan yaymaya çalışırken huzursuzlukla mırıldanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage•oh sehun
Fanficnefretin aşkını gölgelese dahi, akisleri gözlerinde şahlanan gecelerin koynunda, oh sehun, ellerinin ellerimi arayışında kaybolan ruhunla yan yana geleceğiz. zira,ne burda başladık, ne burda biteceğiz.