CHARLİE CHAPLIN OYUNCAĞI Gece erken uyumam gerekiyordu. Sabah kaldığı otele gidecektim. Onu orada 'karşılama' ya. Sanırım bunu dün gece beceremedim. Şehir dışından geliyor ve burada az kalacak. Bu iki bilgi, benim hızlı davranmam gerektiğini söylüyordu. Çabuk karar verebilme yetisini hiç kazanamadım. Gece uyuyamadım ve bu stresimi daha da arttırdı. Üst kattaki coştu. Kızın şen kahkahaları ayda yılda bir olur, o da erken uyumam geceye denk geldi. Sus be kızım! Biri kuvvetlice kalorifere vurdu. O vuruşa yine çığlıkla karşılık verdi üst kattaki kız. O kadar boydan o kadar ses nasıl çıkıyor diyesi geliyor insanın.
Karşılamaya gideceğim kadından zamanında çok etkilenmişim ve sanırım bunu şimdi öğrenmiş. Zamanında ona bir şiir bile yazmışım. Otelin lobisine gittiğimde bu duygularımın tamamen karşılıksız olduğunu ilk selamlaşmada ve sarılmamızda anladım. Frederic Beigbeder'ın dediği gibi: 'Hayat böyledir işte. Kendinizi azıcık mutlu hissettiğinizde sizi hizaya sokmayı iyi bilir. ' Neyse 'hizalandıktan' sonra sohbete başladım. Onu beklerken resepsiyondaki kadınla yalandan konuşuyorduk. Yok 'burayı daha çok turistler mi tercih ediyor, bizimkiler mi falan filan...' Diyorum işte yalandan konuşuyoruz. Ne kadar uğraşsa da şivesi fışkırıyor. Sal gitsin, ne uğraşıyorsun.
Hep böyle kafam bozukken yazasım geliyor zaten. Neyse otelden çıkarken, kadın sırtındaki dövmenin ayrıntısını anlattı. bir de bugün 6 mayıs. Deniz Gezmiş'in idamının yıl dönümüymüş ve bu yüzden yürüyüşe katılması gerekiyormuş. Yağmur yağdığı için gitmemiş. Masaları toplayan çocuk durumu 'davaya ihanet' diye yorumladı ama sırıtarak.
Evet bu kadına karşı hislerim var ve bu, onun umurunda değil. Demek oluyor ki zor bir gün geçecek. Bunun önemini anlatmaya çalışacağım. Birden dün gece aklıma geldi yeniden. Onu görmek benim için çok değerliydi ve ben bu süre zarfında kilo almış olmamı çok kafama takıyordum. Aldığım psikiyatri ilaçları iştahımı çok açmıştı ve bunu durduramamıştım. Öyle ki sadece bir günlük yürüyüşün bile işe yarayacağını düşünerek, dün gece kısa bir mesafe yürüyüş yapmıştım. Ayşegül de bu sırada İstanbul' a gelmişti. Ben bir günlük o kısa yürüyüşü bitirdiğimde o da oteline yerleşmişti. İşte şimdi otelinde onu görüyordum. İçimde yıllardır biriktirdiğim bir heyecan vardı ve saklandığı yerden çıkıyordu. Bu kadını en son on dört yıl önce görmüştüm. En son gördüğümde onunla sevgili olmanın hayallerini kuruyordum. Öyle ki, aynı hayalleri hala kurmayı sürdürüyordum. On dört yıl! Düşündüm ne yaptım on dört yıl? Bu boşluğun yerini ne doldurdu? Bana boşuna yaşadığımı bu kadının otele gelmesi mi bu kadar net anlatacaktı? En son gördüğümde onun yüzünde oluşan o inanılmaz güzellikteki gülümseme aklımda canlandı. Onu görmeme çok az bir zaman kalmıştı ve ben kendimi öncelikle o gülümsemeye hazırlıyordum. Onun karşılaşmadan önce neler söyleyeceğimi, nasıl bir stratejiyle ona sarılacağımı zihnimde canlandırmaya çalıştım.
Yazıştığımız saatte oldukça erken bir saatte otelin lobisine gelmiştim . Çünkü dün gece çok zor bitmişti. Bir an önce içeyim bitsin diyeceğin bir içecek gibi saatlerri bedenim içine çekmişti sanki. Çok erken bir saat olmasına rağmen yollar beklediğim kadar boş değildi. Bir pampayı andıran yolda, yolun sonuna denk geliyordu otel. Çevresi simetrik saksılarla süslenmişti. Bu kadar az zaman geçirdiğim ve ilişki yaşayamadığım bir kadın hakkında bu kadar çok yazacak şeyi nerden buluyordum? Onu inceledikçe, bilmediklerim daha da artıyordu. Merdivenlerden indiğinde onu daha rahat görmek için lobideki masanın en köşesine oturdum. Dünkü yazışmamızda erken saatte yazışırız diye konuyu kapatmıştık. Ben onu arayıp da uykusundan uyandırmak istemiyordum. Bunca zaman sonra göreceğim kadının gözünde düşüncesiz bir ima bırakamazdım. Belki de hiçbir işe yaramayacaktı bu düşündüklerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekle... Gelmeyeceğim...
RomanceBekleyiş, gücünü 'kendinden' alan çok nadir durumlardan biri. O yüzden bu kadar güçlü bu duygu bende. Sen de bana böyle diyorsun: Bekle, gelmeyeceğim.