6. BÖLÜM "ACI"

444 21 29
                                    

Bu bölümü KizilSumak a yani benim böcüğüm' e ithaf ediyorum. ❤

Merhaba arkadaşlar, buraya okuduğunuz saati yazarsanız sevinirim.

Ayrıca bölüm hakkındaki olumlu-olumsuz yorumlarınızı bekliyorum. (Üslubunuzu bozmadan lütfen.)

Insanı yiyip bitiren tek şey bilinmezliktir. Kendini veya kendi sonunu bilmiyen insan o bilinmezlik çukurunda batar, batar ve en sonunda yok eder insanı.

Boşuna dememiş ALEXANDRE DUMAS, "Belirsizlik, tüm işkencelerin en kötüsüdür." diye.

Bu öyle bir şeydi ki bir anda bitirmez, yavaş yavaş, korku ile öldürür.

Genç kız avuç içlerinin terini üstündeki şalvara sildi. Ne kadar oldu bilmiyordu ama koltukta yan bir şekilde, bacaklarını kendine çekmiş, başını koluna yaslamış karşı koltukta oturmuş adama bakıyordu. Içindeki tek duygu sadece endişeydi. Bu endişe kesinlikle karşısındaki adamın kendisine fiziksel bir acı vermesinden kaynaklı değil, bilinmezlikten kaynaklı olduğunun farkındaydı. Karşısında eline gelişi güzel sarılı olan bayaz bir bez ile kendisine bakan adamın mimiksiz yüzüne bakıyordu dik dik. Ne Aden gözlerini çekiyordu, ne de Ömer.

Yarım saat önce;

Genç kız arkasına dönüp baktı. Gördükleriyle elini ağzına götürüp olası bir çığlığı engelledi. Elini ağzına götürürken refleksle arka arkaya gidip duvara sırtını sert bir şekilde çarptı. Aden geri geri giderken, boğayı andıran Ömer, kıpkırmızı olmuş gözlerinin beyazı kan rengine bürünürken, öfkeyle üzerine yürüyüp elini arkasındaki duvara vurdu. Duvara vurmasıyla duvar, yumruk büyüklüğünde içeri çökmüştü. Ömer'i deli eden bir diğer etken ise Aden'in duygusuz gözleriydi. Ne olursa olsun bir türlü o çölü andıran gözlerini okuyamıyordu. Kardeşinin öldüğünü zannettiginde bile ağlamamıştı. Ruh ikizim diye geçirdi içinden.

"Allah şahidim olsun seni mahvederim, sınırlarımı ZORLAMA." Aden iki eli kalçalarının hizasında duvara yaslanmış, gözlerindeki korkuyu saklamaya çalışıyordu.

Ömer, hırsla dirseğinin üstünü tutup odadan çıkarmaya yektendi ama Aden elini çekip,

"Kendim yürürüm, dokunma." dedi. Ömer, artık çıldırmanın eşiğindeydi. Ama bir yandan düşünürsek kesinlikle bu kadar uysal olacağını beklemiyordu. Çünkü Aden asabi bir yapıya sahipti. Aden'in arkasından tam çıkacağı sırada elinde bir sıcaklık hissetmişti. Kafasını kaldırdığında elinin eklem yerlerinin ezildiğini gördü. Kenardaki beyaz mendili alıp odadan çıkmıştı. Aden önden gidip salondaki koltuğa oturup bir süre suratını çevirmişti ama üstünde bir çift göz hissedince yüzünü koltukta oturan adama çevirmişti.

Kanla kaplı beyaz bezi sarmış, kol dirseklerini bacak dirseklerine yaslamış va hafif öne eğilmiş bir şekilde Aden'e gözünü kırpmadan bakıyordu. Aden bir kaç dakika baksada o zifiri karanlık gözlere en sonunda sanki ruhu daralmış gibi bir nefes çekip önüne bakmıştı. Hâlâ üzerinde bir cift gözü hissettiğinde artık son noktasıydı.

"Ne bakıyorsun hı, ne zannettin gerçekten yalanlarına inanacağımı mı? Karşında salak mı var senin kardeşimi öldürmediğini biliyorum. KARDEŞİMİ NEREYE GÖNDERDIN?" Ömer, keyifle arkasına yaslanıp kıkırdamaya başladı, sonra hemen ardından ciddileşip tekrar eski pozisyonu aldı.

"Sen asıl ne sandın, o bütün yaptığın plânların farkındaydım. Anahtarı bıraktığım yeri hatırlamayacak kadar salak değilim. Bana karşı kolay kolay yumuşamayacağını biliyorum ama denersen çok birşey kaybetmezsin. Ama yinede keyfin bilir çünkü ister isteyerek ister zorla alıştırılırsın. BANA VE BENIM HAYATIMA." diyip ayağa kalktı. Salonun çıkışına yürüdüğünde sanki birşey söylemeyi unutmuş gibi arkasına döndü ve işaret parmağını sallayarak,

HARIQ ALQALB (KALP YANGINI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin