10. BÖLÜM

1.4K 113 35
                                    

Jungwoo

Aşağı inen Johnny hyung ve Jaehyun'a baktım. İkiside bir şey demeden oturmuşlardı. Tam o sırada telefonuma bildirim sesi gelmişti. Telefonu elime aldığımda Mingyu hyungtu mesaj atan.

Mingyu
Selam Jungwoo. Yine ben, yarın müsait misin? Saat 3 gibi Rowoon boşmuş.

Jungwoo
Tabi ki müsaitim. Nereye geleyim?

Mingyu
Boss diye bir cafe var biliyor musun? Orda buluşursak Rowoon rahat eder. Araban yoksa seni alabilirim.

Jungwoo
Arabam var hyung. Tam 3 de orada olurum. Görüşürüz 😊

Mingyu
Görüşürüz. :)

Elimden telefonu bıraktığımda Jaehyun kaşlarını kaldırarak bana bakmıştı. Hafifçe omzumu silktim. Ortam bu kadar gerginken bir şeyler demek istemiyordum. Kolumda ki saate baktım. Neredeyse gece olmuştu. Ayağa kalktım ve iyi geceler diyerek odadan çıktım.

Jaemin'in odasının önünden geçerken duyduğum hıçkırık sesiyle durdum. Hala ağlıyor olamazdı. Yavaşça kapısını çaldım.

"Jaemin benim. Hadi kapıyı aç bana." dedim. "Hadi canım. Lütfen."

İçeriden hareketlenme sesi gelmiş ve kapı açılmıştı. Karşımda ki dağılmış Jaemin'e bakıp iç çektim. Benim arkamdan kapıyı tekrar kitlemişti.

"İyi misin demek istemiyorum. Sadece sarılmaya geldim. Belki kucağımda uyumak istersin."

"Hyung." deyip kucağıma sıçradı. " Beni çok üzdüler."

"Biliyorum." dedim saçlarını okşayarak. "Ama geçecek."

Yatağına doğru geçip kucağıma yatırdım.

"Bana şarkı söyler misin?"

"Tabi ki." dedim ve yumuşak tonlu bir şeyler söylemeye başladım. Bir yandan da saçlarını okşuyordum. Alınması gayet gayet normaldi. 20 yaşında bir gençti. İlk ilişkisiydi ve sevgilisinin her şeyini biliyordu, her anında yanındaydı. Yetişkinliğe adım atmak bir şeyler değiştirmiyordu. Hala hepimiz Taeil ve Taeyong hyung için yetimhanede ki o küçük çocuklardık. Eh bize göre de öyleydi, büyüyüp sorumluluk almak zordu. Hele ki sığınacak güzel bir limanımız varken daha da zordu. Hepimiz çabalıyorduk aslında bunu görebiliyordum. Herkes bir şekilde bir şeyler yapmaya ve Taeil hyungu gururlandırmaya çalışıyordu.

Jaemin uyuduğunda saat neredeyse 4 de geliyordu. Tüm gece ben şarkı mırıldanmıştım o ağlamıştı. Elime telefonu alıp Taeil hyunga kahvaltıya inemeyeceğimize dair mesaj attım. Jaemin'i düzgünce yatırıp yanına uzandım. Çok geçmeden bende uyumuştum.

Uyandığım da saat 11 di ve Jaemin hala uyuyordu. Uyanmamasına dikkat ederek odadan çıktım. Jeno kapıda bekliyordu.

"Hyung, lütfen içeri giriyim." dedi açtığım kapıya bakarken.

"Bence bunu ona yapma." dedim saçlarını okşarken. "O kapıyı onun sana açmasını bekle."

"Dayanamıyorum. Çok kırdım onu demi? Affeder ama o beni demi?" dediğin de gülümsedim hafifçe.

"Biraz kırılmış tabi ama biraz burnun sürtülmeli değil mi Jeno?" dediğimde kafa sallamıştı. Saçlarını bir daha okşayıp yanından ayrıldım.

Aşağı indiğimde evin neredeyse hepsi evdeydi. Taeil hyung beni ilk fark eden olmuştu.

"Nasıl?"

"İyi. Sadece biraz küs herkese. Nasıl dinlemeden her şeyi bilmeden ona kızdığınızı anlamıyor. Eh biraz da Jeno'ya sövüyor tabi."

"Al işte. Nasıl alıcaz gönlünü? En son böyle küstüğünde bizle çok uzun süre konuşmamıştı." dedi Chenle.

Boys ~ NCT '✓' Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin